2.BÖLÜM

207 32 15
                                    

Multimedyada Tunay bulunmaktadır.

Keyifli okumalar...

Telefonumun zil sesiyle ağıran başımı yastıkdan kaldırdım. Koltukda öylece uyuya kalmıştım. Telefonu susturmak için elime almıştım ki arayan numaranın tanıdık olmadığını görünce duraksadım. Cevaplama tuşuna bastım ve kafamı yastığa geri koydum.
"Efendim ?"
"Tunay?" bu kimdi şimdi. Ses bir erkeğe aitti.
"Kimsiniz ?"
"Uykunu böldüm sanırım." ne diyordu bu herif.
"Kimsiniz dedim ?" sakin olmaya çalışıyordum.
"Uykulu sesin normalinden daha güzelmiş. Beğendim." Bir saniye ! Ben bunun kim olduğunu anlamıştım. Bu sabah sokakta beni ezecek olan çocuk? O muydu cidden ?
"Beğenmene ihtiyacım yoktu." dedim sırıtarak. Nasıl olsa karşımda değildi. Sırıttığımı anlayamazdı. Asla ona yüz yüzeyken sırıtmazdım. Ego yığını aptal çocuk.
"Beni tanıdın mı ?"
"Sanırım evet. Neden aradın ve numaramı nereden buldun ?" dedim. Merak etmiştim.
"Nasıl anladın kim olduğumu ?"
"Etrafımda senin kadar ukala bir çocuk daha yok ordan."
"Hadi ama, bence senin etrafında erkek bile yok, çirkin çocuk." yine uyuzluk yapıyordu. Sanki ben bu çocukla ne diye konuşuyordum ki !
"Birşey mi diyecektin ? Kapatıyorum."
"Dur, kapatma. Yarın evimde parti veriyorum, eşim olur musun ?"
Ne ? Ne diyordu bu çocuk böyle. Daha bugün tanışmıştık. Hatta tanışmamıştık bile ! Didişip durmuştuk.
"Ne ?"
"Ne ne ? Partide eşim olmanı istiyorum ?"
"Yok."
Direk kestirip atmıştım. Arabasından çok zengin olduğu belli oluyordu. Öyle insanların ortamına giremezdim.
"Neden ?" bunu derken gülümsemişti. "Yemem seni ufaklık, korkma."
"Ufaklıkları partine eşim diye getirmemelisin."
"Belki ufaklıklardan hoşlanıyorum, bu kimseyi ilgilendirmez. Öyle değil mi ?" sesi eğleniyor gibi geliyordu. Ben hiç eğlenmiyordum.
"Başka ufaklıklar bul o zaman. Ben gelmiyorum."
"Zorla götürürüm."
"Kolaydı." dedim ve telefonu kapattım. Gerçekten sinirlerimi bozuyordu. Kendini ne sanıyordu bu çocuk. Tam bir züppeydi.
Telefon tekrardan çaldığında sessize aldım. Ancak sonradan tekrar ve tekrar aramıştı. Sonunda dayanamayarak açtım.
"Bak, numaramı nereden buldun bilmiyorum ama hemen sil telefonundan. Bir daha da beni rahatsız etme. Duydun mu, o küçük beynin bunu algıladı mı?" biraz sert konuşmuştum, hak etmişti. Ama hala gülüyordu, eğleniyordu cidden.
"Sakin ol güzellik. Sadece bir parti."
"Gelmek istemiyorum. Oldu mu?"
"Olmadı, gelmeni istiyorum." dediğinde artık sinirden yastığı yumrukluyordum.
"Ben istemiyorum."
"Gelmezsen, evinin altından ayrılmam."
"Ayrılmazsan ayrılma. Çok umrumda. Bu soğukta donarsın, bende çok eğlenmiş olurum."
"Annen baban sonra sana kızmasın?" ne diyordu bu çocuk? Hangi anne babadan bahsediyordu? Birde gülerek söylüyordu, cidden aptaldı.
"Annem ve babamla yaşamıyorum ben." evet, onlarla yaşamıyordum. Annem yoktu zaten, ben küçükken hayatını kaybetmişti. Babam ise beni babaanneme bırakıp almanyaya gitmişti. Orada kendine yeni bir hayat kurmuştu ve beni yanında istememişti. Bende geçen sene babaannemlerin yanından ayrılarak kendime küçük bir daire kiralamıştım. Kendime bakabilmek için bir markette işe girmiştim. Açık öğretimden liseyi bitiriyordum ve şu an 11.sınıftım. Mahalle kötü bir yer olduğu için dairemi uygun bir fiyata kiralamıştım. Babaannemde arada bana yardımcı oluyordu ama ben yardımı pek kabul etmiyordum. Zaten emeklisi dedem ve kendisine zor yetiyordu. Birde ben yük olamazdım.
"Hm, bu daha iyi oldu. Bende eve girerim." telefondan gelen sesle irkildim ve başta çocuğun dediğini idrak edemedim. Sonradan anladığım da "Kapatıyorum, bir daha arama." dedim ve kapattım. Sonrada telefonu kapattım. Yapışkan gibiydi gitmiyordu. Birde benden ne istediğini bir türlü anlayamamıştım. Benim gibi böyle bir mahallede yaşayan kızı neden partiye getirmek istiyordu sanki? Garip ve aptaldı.
O çocuğu düşünmeyi bırakar dağınık yatağımdan kalktım. Ortalık çok dağınıktı. Etrafa saçılmış olan kiyafetleri ağır hareketlerle katladım ve odama getirip dolabıma yerleştirdim. Oturma odasına geçerek sönmüş olan sobaya baktım. Burası biraz soğumuştu. Sobalı evde yaşamak gerçekten zordu. Ama gücüm ancak buna yetiyordu. Yakınarak sobayı doldurdum ve yanmasını beklerken mutfağa gidip önceden kalma bulaşıklarımı yıkadım. Tekrar oturma odasına gittiğimde soba tutuşmuştu. Az önce o aptal yüzünden kalktığım rahat koltuğuma tekrar yerleştim ve battaniyemi üzerime aldım. Gece olmuştu, ben bu saatte mışıl mışıl uyuyacakken onun yüzünden uyanmıştım ve şimdide uykum gelmiyordu. Yarın cumartesiydi, benim izin günümdü. Buna sevinmiştim çünkü birde iş olsaydı, uykusuz kalacaktım. Telefonumun açma tuşuna basılı tuttum ve açılmasını seyrettim. Bu sabah Eda ve Ahsen ile tartışmıştım şu bayılma işi yüzünden. Onlara mesaj atmalıydım. Şu anda uyuyor olabilirlerdi ama sabah görürlerdi. Eda'ya ona bağırdığım için bir özür mesajı attım ve Ahsen'e ise kusura bırakmamasını söylediğim bir mesaj çektim.
Eda ve Ahsen ile geçen sene tanışmıştık. İkisi birbirlerine benzeyen iki kuzendi. Yazın markette çalışırken poşetlerini servis arabasına taşıyordum. O sırada bizim yaşlarımızda bir çocuk Ahsen'i rahatsız etmişti ve bende ona haddini bildirmiştim. Sonradan ise o çocuğun Ahsen'in eski sevgilisi olduğunu öğrenmiştim. Bu vesileyle konuşmaya başlamıştık, arkadaş olmuştuk. Normalde pek arkadaşım olmazdı, hatta neredeyse hiç olmazdı. Okula da gitmezdim zaten, ortaokulda olan arkadaşlarım vardı ama sonradan onlarla konuşmayı kesmiştim. Liseye başlayınca ilk sene babaannem ne kadar ısrar ettiyse de okula gitmemiştim ve açık öğretimden okuyup çalışma kararı almıştım. Şöyle bir düşününce berbat bir hayatım vardı. Gerçekten berbat, hatta berbattan da öte.
Düşünceleri aklımdan kışkışlayarak ayağa kalktım ve ışığı kapatmak için yürüdüğüm sırada mahallede korna sesi yankılandı. Gece olduğu için oldukça sessizdi ve yankı yapıyordu. Küçük pencereme koştum ve karşımdaki manzarayla şoka uğradım.
Apartmanın 3.katında oturuyordum ve bu sabahki aptal çocuk benim olduğum kata bakarak korna çalıyordu. Delirmiş miydi bu ?
Balkonun kapısını açtım, beni gördüğünde korna çalmayı durdurdu ve arabadan indi. O sırada yan apartmandaki bir adam pencereden adını hala bilmediğim çocuğa "Ne yapıyorsun gece gece, saygısız !" diye bağırıyordu. Ama çocuk onu umursamamıştı ve bana bakıyordu. Adam da söverek pencereden içeri girmişti.
Arabanın yanında duran her ne kadar ukala da olsa etkileyici olan çocuğa anlamsız bakışlar atıyordum. Telefonunu çıkardı ve sonra kulağına getirdi. O sırada içerde telefonum çalmıştı. Girip hemen yanıtladım ve balkona tekrar çıktım. Hava gerçekten soğuktu ama şu an onu umursayamayacaktım.
"Senin beyninde bir hasar falan mı var ? Aptal mısın gerizekalı mısın ?" dediğimde çok ciddiydim. Artık şüphe etmiştim.
O bana bakıyordu, ben ona bakıyordum. Buradan gözleri simsiyah görünüyordu. Arabanın farı üzerine vuruyordu ve sabah giydiği aynı kıyafetler üzerindeydi. Bu sefer gri tişörtünün üzerinde siyah deri ceket vardı.
"Yarın gelmezsen evinde konaklayacağım. Burada üşümek pek hoş değil."
"Eve biraz zor girersin. Defol git, gelmeyeceğim. Sümük gibi yapışma insana."
Kaşlarının çatıldığını buradan görmüştüm. Sinirlenmişti, ha ?
"Kelimelerine dikkat et." evet, sinirlenmişti. Alınıyordu, sabahtan beri hakaret ediyordum ve ilk defa sinirlenmişti.
"O zaman sende git. Neden bana bu kadar taktın anlamıyorum zaten. Kendi dünyana dön."
"Senin dünyanı merak ettim." dediğinde şaşırmıştım. Gerçekten bu işte bir terslik vardı.
"Etme, git. Lütfen."
"Yarın gel, lütfen." gitmek istemiyordum. Onların dünyası bana göre değildi, bunu biliyordum.
"Hayır."
"Tunay." dedi derin bir nefes aldı. Sabır diler gibiydi. "Yarın seni evden alırım tamam mı ?"
"Hayır." dedim inatla.
"Tamam canım saat beşte hazır ol." dediğinde ağzım açık kalmıştı. Şizofren !
"Boşuna gelme."
"Hadi görüşürüz. Ha, bu arada, adım Baran." dediğinde telefonu kulağımdan çektim ve kapattım. Oda gülümseyerek arabasına binmişti. Farklı gülümsemişti. Bu çocuk da farklı bir şeyler vardı. Güvensizdi. Garipti. Bir amacı vardı ama ona ulaşmasına izin vermeyecektim. Benden ne istiyordu bilmiyordum, bilmekde istemiyordum.
Adının Baran olduğunu ögrendiğim çocuk arabasıyla mahalleyi ses yaparak terk ederken ben hala balkonda durmuş ne yapmaya çalıştığını çözmeye çalışıyordum.
Sert bir rüzgar estiğinde hızla içeri girdim ve balkonun kapısını kapattım. Işığı kapattım ve karanlığın tenimde uzanmasına izin vererek koltukdaki yerime yerleştim. Sobanın verdiği sıcaklıkla rahat bir şekilde uykuya dalmıştım. Baran'ı düşünmemeye çalışarak.

ADOSWhere stories live. Discover now