1.BÖLÜM

418 41 20
                                    

"Aç gözlerini, hadi."
Bir yandan şiddetli bir şekilde sarsılırken bir yandan da bu sesi işitiyordum. Aslında beynim ayıktı ama gözlerimi açamıyordum. Midem bulanıyordu. Yüzümü ekşittiğime emindim.
"Hadi canım uyan."
Kolonya kokusu burnumu ele geçirdiğinde yavaşça gözlerim açılmaya başladı. İlk gördüğüm şey gri bulutlar oldu. Ardından kulakları sağır edecek derecede gök gürledi ve yağmur yağdığını fark ettim. Gözlerimi tam anlamıyla açtığımda aslında yanımda iki kişinin olduğunu gördüm.
Nasıl bu hale geldiğimi bilmiyordum ama bildiğim bir şey vardı. Oda; her ay bir kez bayıldığımdı. Bunun nedenini bilmiyordum. Merakta etmiyordum. Bayılıyordum, uyanıyordum, ve geçiyordu.
"Tatlım iyi misin ?"
Sesin geldiği kişiye baktım, Ahsen gözlerini büyütmüş bana bakıyordu. Yavaşça doğruldum.
"Iyiyim iyiyim. Birşeyim yok."
Eda gözlerini kısmıştı. Bende ona aynı şekilde baktım ve "Ne bakıyorsun öyle?" diye sordum. Bakışlarını düzeltti. "Hiç. Kalkabiliyor musun? Hadi hastaneye gidelim."
"Hayır, istemiyorum."
Eda sinirlenmişti. Ama bende istemiyordum. Sık sık olmuyordu zaten. Sinirle kolumu kavradı ve beni kaldırmaya çalıştı. Bende inatla kalkmadım. Çok şiddetli yağmur yağıyordu ve ben şimdi bu yağmurun altında onunla tartışacaktım. Beni düşünüyordu biliyorum ama bende gitmek istemiyordum. Kolumu çekiştirirken "Kalk şuradan, isteyerek olmazsa zorla götüreceğim !" diye bağırıyordu. Fazla inattım, eğer istemediğim birşey varsa onu bana asla kimse yaptıramazdı. Kolumu hızlıca ondan kurtardım. Ayağa kalktım.
"Gelmeyeceğim tamam mı? Bu konuda burada kapansın. Ben gidiyorum." dedikden sonra yerde ıslanan çantamı aldım ve sırtıma geçirdim. Ahsen arkamdan seslenmişti ama umursamadım.
Sokaklar yağmurdan dolayı lacivert rengine bürünmüştü. Sokakla aynı renkte olan yağmurluğumun şapkasını kafamdan çıkardım. Yağmuru çok severdim, ne zaman yağsa dışarıya çıkar sırılsıklam olana kadar ıslanırdım. Hele birde gök gürlüyor şimşek çakıyorsa tamamdı. Çoğu insan korkardı gök gürültüsünden, ben onlara tepki olarak doğmuştum. Bu havayı seven nadir insanlardandım sanırım. Sokak aralarından evime doğru yürürken yine bir kavgayla karşı karşıya kaldım. İki tane çocuk birbirine girmişti ve etrafındakiler onları ayırmak yerine gülerek izliyorlardı. Kafamı ıslanan kaldırımlara eğdim. Adımlarımı hızlandırdım. Yaşadığım mahalle hiç iç açıcı bir yer değildi. Maddi durumum iyi olsaydı burada durmaz hemen terk ederdim. Ama ne yazık ki kendi kendine bakan, küçük bir evde hayatını sürdüren bir kızdım.
Havada gaz tanecikleri yerine küfürler uçuşuyordu. Birisinin birisine vurma sesleri, dikkatimi kavgadan çekmeye çalıştım. Yağmuru dinlemeliydim.
Kaldırıma bakarak yürüyordum, onlarla ilgilenmiyordum. Ta ki önümde son model bir araba fren yapana kadar. Kafamı kaldırdım, şaşkın bir şekilde arabadaki adama baktım. Aslında adamdan çok benim yaşlarımda genç bir çocuğa benziyordu. Karanlık sokakta siyah arabasının beyaz farları tam bana vuruyordu. Gözlerim ışıktan rahatsız olarak kısıldı. Elimde refleksle ışığı durdurmak istercesine yüzüme siper oldu. Böyle yapınca genç çocuğu daha net görebilmiştim. Uzun rampalı saçları vardı. Hava soğuk olmasına rağmen üzerinde tişört vardı, arabasının içinin sıcak olduğu belliydi.
Ani fren sesiyle kavga bir an duraksamıştı ve herkes benim olduğum yöne bakmıştı. Onları umursamadım. Şu anda umursadığım tek şey bana ölümcül bakışlar atan o genç çocuktu. Ve az önce ezilme tehlikesi atlatmış olmamdı.
Arabanın kapısı açıldı ve farlar söndü. Bende elimi yüzümden çektim.
Adını bilmediğim o genç adam arabadan yavaş hareketlerle inmişti. Tişörtü koyu gri renkdeydi. Yapılı vücudun da salaş bir şekilde duruyordu ve rüzgar onu uçuşturuyordu. Güzel bir manzaraydı. Üşüyor olacağını düşünmüştüm ama ben soğuktan kasılırken o dimdik kendinden adım bir şekilde bana doğru yürüyordu. Özür dileyecek olmalıydı.
Araba ile aramda biraz mesafe vardı. Oraya girdi ve arabaya yaslandı. Bu hareketiyle ben bir adım geri gittim. Soran gözlerle bakıyordum genç çocuğa.
"Arabamın önüne neden atladın? Eğer ölmek istiyorsan bunu başka arabalarda dene."
"Ha?" ağzımdan birden çıkmıştı. Çünkü cidden dediklerine inanamıyordum. Ne ukala bir şeydi bu çocuk böyle. Tepkime tepki olarak kaşlarını çattı. Küçümseyici bakışlar atıyordu bana.
"Ben senin arabanın önüne atlamadım. Sen kendin eziyordun beni." bende kaşlarımı çatarak söylemiştim bunu. Sinirlenmiştim.
"Az kalsın arabama zarar veriyordun." dedi ve arabasına bakarak devam etti. "Sence böyle bir arabayla senin gibi birisine çarparmıyım?"
Hah, bu çocuk cidden aptaldı. Yada ego yığını. Tamam, arabası cidden modelini bilmesem bile çok güzel hatta sexi duruyor olabilirdi ama bu ne egoydu böyle !
"Demek ki çarparmışsın." dedim kaşlarımı daha da çok çatarak.
"Özür dile."
"Ha ?" ne diyordu bu çocuk. Kendisi çarpacaktı bana. Benden özür mü bekliyordu.
"Özür dile." dedi tekrar. Harflere bir bir vurgu yaparak. Cidden, delirmiştim.
Ona bakmadan yürümeye başladım. Başka işim yoktu birde ondan özür dileyecektim. Salak.
Kavgadaki adamlar bize doğru bakıyordu. "Ne bakıyorsunuz, devam etsenize o iğrenç kavganıza !" bunu ben demiştim. Aklımı kaçırmış olmalıydım o erkek yığınına laf atarak. Ama gerçekten sinirlenmiştim. Adını bilmediğim o genç çocuk arkamdan geldi ve kolumdan tutarak beni kendine çevirdi. O sırada kavgadaki gençlerden birisi de "Senin de canın dayak yemek istiyor heralde, ha ?" demişti. Bana diyordu, cidden şu an tırsmıştım. Hey, o bana doğru mu geliyordu ? Kendimi şu anda kolumu tutan gençden kurtarmaya çalışıyordum fakat bırakmıyordu. Ona baktım ve "Bırak." diye fısıldadım. Eger bırakmazsa birazdan canımdan olabilirdim.
"Özür dilersen seni kurtarırım." Ne diyordu bu. Alt tarafı bir özür, ne kadar abartmıştı. Ona garip bir şekilde baktım. Ciddiydi. "Tamam dileyeceğim bırak beni geliyor." dedim. Beni bırakırsa son hızımla buradan firar edecektim ve evden çıkma yasağı koyacaktım kendime. Kavgadan bize doğru gelen gence baktım. Çok yaklaşmıştı. Şimdi cidden sıçmıştım.
Kolumu tutan genç çocuk beni arkasına çekti ve bize doğru gelen gence "O benimle." dedi. Ha? Seninle falan değildim aptal çocuk. Genç duraksadı, "İtine sahip çık, çok havlıyor." ne ! İt mi demişti o bana ! Kolumu beni tutan çocukdan kurtarmaya çalıştım ama beceremedim. Bende kafamı arkasından uzatarak "Sende gözlerine sahip çık her yere uzanıyor !" diye bağırdım. Hey, bu cesaret nereden geliyordu. Kolumu tutan genç bana şaşkınca baktı, gülümsedi. Oda şaşırmış olmalıydı. Ben bile kendime şaşırıyordum. Sonra önüne döndü ve karşımızdaki gence "Cevabını aldın. Hadi ikile." Çocuk ikimize ölümcül bakışlar atıyordu. Az önce kavga edenler ise ıslık çalıp alkışlıyordu. Eğlence çıkmıştı onlara da.
"Lan ne duruyorsun yürü git." kolumu tutan çocuk bunu dediğinde karşımızdaki yumruklarını sıktı ve arkasına dönerek kavganın olduğu yere gitti. Aslında gelip dövebilirdi yanımdaki çocuğu neden yapmamıştı ki ? Tek kişiye karşı bir sürü adamdılar. Garipti.
Kavgadakiler yavas yavaş dağılırken genç çocuk bana döndü. Araba ve onun arasında kalmıştım.
"Evet." dedi yalandan gülümseyerek. Ona aptal aptal baktım. "Teşekkür ederim." dedim tam gözlerinin içine bakarak. Özür dilemeyeceğim bakışları atıyordum.
"Yanlış cümle. Başka birşey diyecektin asi çocuk." hala yalandan gülümsüyordu. Dudaklarının kenarında çizgiler oluşmuştu. Hm, güzel görüntüydü.
"Birincisi çocuk değilim. Ikincisi bana yardım ettin ve teşekkürü mü ettim. Yanlış bir cümle göremiyorum."
"Bu iyiliği teşekkür et diye değil başka birşey için yaptım, çocuk."
"İnsanların haklı olduğu halde senden özür dilemesi hoşuna falan mı gidiyor ? Ergen." o bana çocuk derse bende ona ergen derdim. Şımarık zengin züppesi. Hala yüzünde aynı gülümsemeyle kafasını olumsuz anlamda yana salladı. "Haksız olup da özür dilememeleri hoşuma gitmiyor, abicim." çıldırmak üzereydim, cidden. "Seninle bu konuyu tartışamayacağım, çekilir misin gideceğim."
Arabanın kapısı açık olduğu için sağ taraftan gidemiyordum ve çocuk önümde olduğu halde elini sol tarafıma arabaya yaslamıştı. Sıkışıp kalmıştım burada. Arabanın icinden sıcak hava geliyordu ve bacaklarım ısınıyordu. Bu soğuk havada iyi gelmişti.
"Adın ne senin ?" birden bu soruyu sormuştu. Cidden aptaldı bu çocuk.
"Seni ilgilendirmez, çekil."
"Madem özür dilemiyorsun adını söyle."
"Neden ?"
"Merak ?" neden merak etmişti adımı sanki.
"Bak, evime gidip uyumak istiyorum, seninle uğraşamam. Çekil, lütfen."
"Tamam, adını söyle çekileceğim."
Gözlerime ısrarcı bakışlar gönderiyordu. Gözlerimi kaçırdım. Derin bir nefes aldım.
"Tunay." bıkkın bir şekilde gözlerine baktım. Bu sefer cidden gülümsemişti. Zenginler hep böyle yakışıklı mı olurdu.
Ona artık gideyim bakışları atıyordum. "Hm, Tunay. Güzel isimmiş." dedi. İsmimi genellikle beğenirlerdi. Farklı bir ismim vardı. Her ne kadar koyan kişiden pek haz etmesemde ismimi kendimde beğeniyordum. "Teşekkürler." dediğimde elini arabadan çekti ve gitmem için izin verdi. Gözlerimi ondan çektim ve arkamı dönerek yürümeye başladım. Arabadan gelen sıcaklık gitmişti. Buna üzülmüştüm.
"Görüşürüz Tunay !" adını hala bilmediğim o genç bana seslendiginde arkamı dönmeden yürümeye devam ettim ve bende ona seslendim.
"Görüşmeyiz ! Aptal çocuk."
Aptal çocuğu sessizce söylemiştim. Bir süre sonra arabanın motor sesi geldi. Gittiğini anladım. Bende adımlarını hızlandırarak evime doğru yürümeye devam ettim. Bugün cidden kendimi aşmıştım.

ADOSWhere stories live. Discover now