16 bölüm

68.8K 2.2K 220
                                    



----------------

Bilinmezlik dolu bir yolda ilerlediğini varsay. Soru sorulamaz, yanlış yapılamaz, bilinçsizce haraket edemezsin. Sadece sana söylenilenleri kusursuzca yapmalısın. Yapmak zorundasın. Başka bir düşünce katiyen yasak.

Bir yanlışında sanki yıllarca düşünülmüş, planlanmış her şey darmaduman olabilir. Soruların, düşüncelerin, bilinçsizce yapılan her şeyin yasak olduğu bu oyunda galiba itaatkar rolu bana verilmişti.

Yine ve yine bana verilen görevler, yine ve yine benden istenilen itaatkarlık.

- Beni anladın mı?!

- Ha.

- Tuana sen beni dinlemiyormusun?

Ne kadar "Senin verdiğin görevlerden bıktım." Demek istesemde diyemedim. Her zaman yaptığım gibi

- Özür dilerim ben dalmışım. Ne diyordunuz. Demiştim.

Bıkınlıkla nefesini dışarı verdiğinde onu dinlememiş olmamdan kızdığını anlamıştım.

- Bak şimdi otele geri dönüyoruz. Kahvaltıda dediğim gibi dün yaşadıklarımız en önemliside otelde kalmadığımızdan hiçkimse bilmeyecek. Ve yalnız kaldığımızda bana sizle hitap etmeni istemiyorum.

Tamam der gibi kafamı salladığımda. Bakışlarımı ondan alıp arabanın camından dışarıya çevirdim. Herne kadar kış kendini belli etsede hava çok güzeldi. Kışı seven biri olduğumdan böyle havalar bana kendimi güzel hissettirmemi sağlıyordu.

Otelin arka kapısında durduğumuzda Buğra eline cebine atıp telefonu çıkartarak bir numara tuşlamıştı. Bir kaç saniye geçti ya geçmedi hattaki kişiyle konuşmaya başlamıştı.

- Bekletilmeyi sevmediğimi biliyorsun.

Konuşmaya başladımı dedim ben? Tabi buna konuşma denirse. Sadece tek bir cümle kurup hattaki kişinin konuşmasına bile izin vermemişti. Hödük ya bu adam gerçekten hödük. Arabada sadece ikimizin nefes sesleri duyuluyordu. Sesizlik o kadar bunaltıcı gelmişti ki konuşmadan edememiştim.

- Bir şey sorabilir miyim?

Tek kaşını havalandırmış, kafasını çevirme zahmetinde bile bulunmamıştı. Pis şempanze.

- Sesizliğini evet diye kabul ediyorum.

Bir kaç saniye duraksayıp bir tepki beklemiştim. Ama yine hiçbir şey söylememişti. Aldığım tepkiler beni cesaretlendirmiş olacak ki

- Biz neden yine buraya geldik? En önemlisi de kimi neye inandırmaya çalışıyoruz?

- Çok soru soruyorsun.!

Ayyyyy. Hödük var diye bas bas bağıracağım şimdi. Ellerimi yumruk yapıp, dişlerimin arasından istemsizce, daha doğrusu isteyerekten 

- Allahın pis dağ kaçkını şempanzesi.

Demiş ve ölüm tarihimide belirtmiştim. 2 kez ben ona şempanze dedim değil mi? Haketti orası inkar edilemez.
Ölmeden önce son istek soruluyordu değil mi? Helvam fıstıklı olsun lütfen...

- Anlamadım.

- Gerçekten mi? Duymadın şimdi sen? Oh be ödüm kopmuştu bi an.

- Anlamadığım şempanzenin bana denilmiş olmasıydı ! Ama şimdi eminim ki şempanze ben oluyorum.

Kaz Tuana kaz mezarını biraz daha derin kaz. Mezar taşınada " Gevezeliğin böylesi, ölüme götürür bir tanesi" diye yazdırırsın artık.

Beni de sever misin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin