34.Bölüm "Yoğun Hisler Karmaşası"

Start from the beginning
                                    

Afra ellerinin arasındaki salatalığa bakarken kocaman gülümsedi. Salatalıktan bu ısırık alırken, çıkan ses hoşuna gitmiş gibi bir ısırık daha aldı.

"Son bonom kohyomonomson." Dedi ağzı dolu Uraz'a tatlı tatlı bakarken.

"Bir salatalıkla yine kahramanlığı kaptık ha küçük." Derken yaklaşıp Afranın tepesine elini koyup saçlarını okşadı.

Afra kafasını aşağıya yukarıya sallarken, salatalığı büyük bir iştahla sulu sulu yemeye devam etti. Uraz Afra'nın üzerine dökülen suları fark ettiğinde kaşları çatılırken cebinden mendili çıkardı.

"Dökmeden ye dökmeden." Diye uyarırken mendille çenesinden akan suları silmeye başlamıştı. "Hem ne bu salatalık aşkı ilk kez yiyormuşsun gibi." diye kınadığında küçük kız onu umursamadan salatalıktan bir ısırık daha alıp kırt sesi çıkardı.

Uraz yüzünü silmeye devam ederken, küçük kız bundan memnun bir şekilde çenesini öne doğru uzatırken, ağzının dolu olmasını umursamadan Uraz'a bakarak gülümsüyordu.

Uraz Alakurt

"Abi gel dikiş attıralım inat etme." diyen tepemde dikilen Cem'e ters bir bakış attım. Yok direk hastaneye yatayım.

Sinan kolumu sarmaya devam ederken, Cem dibimde zebani gibi dikiliyordu. Adamdan iki dakika kurtuluş yoktu resmen! Bana kalsa sargı bile sarmazdım ana kanlı gömleğim ve yaralı kolumla Afra'nın yanına gidersem yüzündeki endişeyi tahmin edebiliyordum. Yanına yaralı gittiğim an bir dahaki her meseleyi çözmeye gidişimde içine korku yerleşecekti. Hep ona yaralı gelişimi hatırlayıp kendini içten içe yerdi o. Biliyorum, hissetmiyorum diye inkar etse de duyguları yoğun hissedecekti.

Hem ayrıca bu ondan saklayacağım ilk yaram değildi. O uyuduktan sonra geceleri çıkıp giderken, yaralandığım zamanlarda olmuştu.

"Bitti." diyen Sinan ellerini dizlerine sürtüp doğruldu.

Göz ucuyla yarama baktıktan sonra, Sinan'a döndüm. "Eyvallah koçum." dediğimde başını ne demek dercesine sallamıştı.

Oturduğum yerden doğrulup kalkarken, Cem'in getirip koltuğun üzerine koyduğu temiz gömleği elime aldım. Sargılı kolumdan geçirdiğim gömleği diğer kolumdan geçirirken, Cem yardımcı olmuştu. Başımı sağ ol dercesine salladım. Gömleği giyip düğmelerini iliklemeye başlarken karşımda bana bakan Cem'e baktım. Şerefsiz falandı ama seviyordum şerefsiz.

Gömleğimin üst düğmelerine gelirken daha fazla oyalanmadan hareketlendim. Masanın üzerindeki telefonumu alırken, Sinan'a göz ucuyla baktım.

"İzi kaybetmeyin. Kurşunu çıkarmak için gittiği adres hepsinin yaralıyken gittiği bir yerde olabilir. "derken doğruldum. "Gerçi o salak kendi elleriyle bizi asıl adrese de götürebilir." Dediğimde Cem'le Sinan gülmüştü.

"Bende öyle düşünüyorum abi. Direk eve gitme ihtimali çok yüksek."

Konuşan Sinan'a kısa bir bakış atarken, hala aklımın almadığı bir detay vardı. Kutay'a yardım eden kişi kimdi?

Kutay bu kadar fazla zeki bir insan değildi. Bunun bilincindeydim. Onunla yakınlığım olmasa da birkaç kez karşı karşıya gelmiştik. Babasıyla gördüğüm ortamlar olmuştu. Birkaç kez benimle çalışmak için yanıma gelmişti. Tavırları ve zekası hoşuma gitmediği için geri çevirmiştim. Daha sonra ise babası olacak o şerefsiz öğrenmemesi gereken bir şeyi öğrenmiş buda yetmezmiş gibi yoluma taş koymaya çalışmıştı. Bana ihanet etmişti.

İhanetin affı yoktu asla benim dünyamda. Bu yüzden babasıyla olan anlaşmalarımıza rağmen infaz emrini vermiştim.

Babasını öldürdüğümü biliyordu. Daha sonra öğrenmişti. Hata babasının infazını onayladıktan sonra babasını öldüreceğimden habersiz benim yanıma gelmişti. Benimle çalışmak için yanıma gelip masaya katılmak istediğini söylediğinde onu reddetmiştim. Babası beni öldürmeye çalışırken, oğlunu masama oturtmak kendimi ipin önüne bilerek atmaktan başka bir şey olmazdı.

HARABEWhere stories live. Discover now