I - III.Bölüm

448 32 35
                                    

NAXİNTA

Başkent Bölgesi/Drona Şehri

İlkbahar, 1177

Darex Targon dalgındı ve bomboş gözlerle pencereden dışarı bakıyordu. Sislerle kaplanmış olan şehir sanki zihninin dışarı yansıtılmış hali gibi görünüyordu: Sisli ve karamsar.

Bir gece öncesinde aldığı haber üzerine duyduğu endişe hissine yendik düşmüştü, Prens Darex. Aniden ortaya çıkan bir sis bulutu gibi zihnini ele geçiren bu his, her şeyin üzerini bir anda örtüvermiş ve onu bunaltmıştı.

Aklında bin bir türlü düşünce vardı ama hangisi üzerinde yoğunlaşması gerektiğini bir türlü kestiremiyordu. Zihnindeki sesleri susturmakta epey zorlanan Prens, dün geceden beri uyuyamamıştı ve zihnindeki en yüksek sesi çıkaran babası onu dehşete düşürmeyi de başarmıştı. "Basiretsiz!" diye bağırıyordu Kral Aeric, acımasızca. "Yüzünü gören hiçbir kız seninle evlenmeyi bile istemiyor."

Babasının ardından kulaklarına bir başka ses daha doluyordu: "Sen gerçek bir veliahtta olması gereken hiçbir özelliğe sahip değilsin!" diyordu kardeşi Doriax, alaycı bir ses tonuyla. Böyle bir şeyi asla dile getirmeyeceğini biliyordu ama bazı anlarda kardeşinin kendisini yetersiz gördüğünü hissettiği de olmuyor değildi.

Darex zihnini susturmak istiyordu ama bunu ne kadar çok isterse, sesler o kadar çok artıyor ve alaycı gülüşmelere dönüşüyordu. Genç yaşında üstlendiği sorumluluklar öylesine fazlaydı ki bazen omuzlarındaki bu yükü hakkıyla taşıyamamaktan korkuyordu. Bazı anlarda isyan etmeyi ve her şeyi ardında bırakıp inzivaya çekilmeyi düşündüğü bile olmuştu ama bunu yapacak kadar da cesur değildi. Üzülmesine ve çoğu zaman yorulmasına rağmen bulunduğu konumun farkındaydı. Babasının ilk oğlu olarak tahtı devralacaktı ve ilerleyen yıllarda bu topraklara kendi hükmedecekti. Tanrı Liges şahididir, bazen sıradan bir insan olarak doğmayı ölesiye dilediği geceleri olmuştu ama ertesi sabaha gözlerini açtığında geceden kalma hüznünü rafa kaldırmayı ve yüzüne ketum maskesini takmayı da iyi beceriyordu.

Odasının kapısı yavaşça aralandığında, uşağı hızlıca içeri girdi. "Prenses Denxie sizi görmek istiyor."

Darex başını eğerek uşağını onayladıktan kısa bir süre sonra kardeşi Denxie odadan içeri girdi. Sabahın erken saatleri olmasına rağmen güne hazır görünüyordu. Uzun saçlarını tepesinde toplamış ve başına incilerle süslenmiş zarif tacını takmıştı. İlkbaharın sonlarına gelmiş olmalarına rağmen şehir henüz tam olarak ısınmış sayılmazdı ama Denxie mevsime uygun olarak canlı renklerde bir elbise tercih etmişti. Gül kurusu elbisesinin içerisinde gülümserken oldukça naif ve tatlı görünüyordu.

"Sabaha kadar uyku tutmadı, değil mi?" dedi Denxie, odada bulunan koltuklardan birine kendisini bırakırken.

Darex omuz silkti ve bakışlarını yeniden pencereden dışarı çevirdi. Güneş ışıkları ufukta belirirken, sisli havanın da artık dağılmaya başladığını fark etti.

"Babamın tepkisi seni ürkütmesin," dedi Denxie, yumuşak bir üslupla. "Zaten onların bunu kabul etmeyeceğini bilmesi gerekirdi. Kendisini ve krallığı küçük düşürmekten başka hiçbir işe yaramayan bu isteği en sonunda başımıza fena işler açacak."

"Esprua ile savaştan sonra bir anlaşmaya varılmasına rağmen onlarla ısrarla akrabalık ilişkisi kurmak istemesine bir anlam veremiyorum."

"Bunun sebebi aslında çok açık değil mi?" dedi Denxie, sakince. Sözlerinin ardından yerinden kalktı ve arkası dönük olan abisine doğru yaklaştı. Elini onun omuzuna koyarken, "Senin güvenliğini sağlamak istiyor," dedi fısıltı gibi çıkan sesiyle. "Her şeyi senin için yapıyor."

MAVİ ALEV • Kraliyet UğrunaWhere stories live. Discover now