I - I.Bölüm

116 24 386
                                    

NAXİNTA

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

NAXİNTA

Başkent Bölgesi/Drona Şehri

Sonbahar, 1176

Aeric Targon, bulutların güneşi örttüğü bir sabaha gözlerini açmıştı. Sarayının avlusunda, kendisi için hazırlanmış baldakenin altında yerini alırken, puslu havaya rağmen güneşin altın ışığıyla ara sıra parlayan kılıçların dansını izlemeye koyulmuştu. Aeric, çocuklarına gururla bakan bir babadan ziyade, geçmişin tozlu anılarıyla boğuşan bir adamın bunalımını yaşıyordu. Prenslerin kılıçları havada her çarpıştığında, sanki zamanın dokusu yırtılıyor ve Aeric'in zihnindeki anılar birer birer gözlerinin önüne seriliyordu.

Bir zamanlar, abisi Ardolf ile kendisi de bu avluda, babalarının gölgesi altında, geleceğin savaşçıları olmak için eğitilmişlerdi. Aynı şekilde babaları tarafından defalarca kez izlenmiş ve kimi zaman takdir kimi zaman da yergi kazanmışlardı.

Ardolf Targon; ailenin ilk oğlu, tahtın varisi ve pek tabii babasının kıymetlisiydi. Eski Kral Wander, bunu her hareketiyle belli eden hatta dile getirmekten de çekinmeyen bir adamdı. Aeric, yıllarca bu ayrımı derinden hissetmiş, çocukluğu hatta ilk gençlik yılları da bu ayrım yüzünden sancılı geçmişti.

Babasının gözünde Aeric, bir gölge gibi silik ve bir yaprak kadar kırılgandı; Ardolf'un meşe kökleri gibi sağlam ve derine işleyen gücüne, ağırbaşlı bilgeliğine ya da bir kılıç kadar keskin olan zekasına asla erişemezdi. Onun düşüncesine göre Aeric, dizginlenemez bir ruha sahipti ve eğer kraliyet ailesine mensup olmasaydı, hiç şüphesiz ki bir çoban bile olamazdı. Onun mayasında liderlik tohumlarından ziyade, rüzgarın büyüsüne kolayca teslim olan kuru yapraklar vardı. Wander, karısı Veronica'ya karşı da bu düşüncesini sık sık dile getirir ve annesinin gözünde oğlunu bir kır çiçeği kadar önemsiz kılardı. Başlarda Veronica, oğlunu savunmak için çabalasa da onun karanlığına tanık olduktan sonra taraf değiştirmiş ve küçük kardeşi Kairos'u desteklemişti. Anne ve babasının düşüncelerinin aksine Aeric şu an hayatta kalan tek oğuldu ve uzun zamandır da Naxinta'yı yönetmekteydi. Kendisine söylenen yetersizliklerinin hepsini geliştirmiş ve gücünü de ispatlamıştı. Uyguladığı yöntemlerin doğruluğu tartışılırdı, ancak Aeric günün sonunda istediğine kavuşan Targon oğullarından biri olmuştu. Aeric'e göre ebeveynlerinin anlayamadığı bir şey vardı. O, hırslıydı. Bir şeyi elde etmek isterse, onu alırdı ve bu uğurda yapabileceklerinin sınırı da yoktu; tıpkı denizin kıyıyı aşındırması gibi, kararlı ve durdurulamazdı.

Kaderin bir cilvesi miydi yoksa tercihlerinin bir sonucu muydu, bilinmez; ancak Aeric de babası gibi benzer bir kaderin ağırlığı altında ezilmişti. İlk eşinden olan oğlu Darex, sevgisizliğin içerisine doğmuş ve tahtın soğuk mirasını üstelenerek büyümüştü. Öte yandan, hayatında en çok sevdiği kadın olan Cornelia'dan doğan oğlu Doriax ise sevginin sıcak ışığında parlayan bir yıldızdı. Annesinin kanatları altında büyümüş ve sevgiyi en azından onda bulmuştu. Aeric bu iki genç ruh arasında sıkışıp kalmıştı.

MAVİ ALEV • Kraliyet UğrunaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin