29.Bölüm "Anılar ve Acılar"

Comenzar desde el principio
                                    

Uraz onu umursamadan masanın üzerindeki palayı eline aldı. "Kafanı kime göndermeliyim?" derken elindeki palayla Çakıcıya dönmüştü. Çakıcının bakışları korkuyla palaya kaydı. "Beni sattığın itlere mi? Yoksa sevgili ortağının gömüldüğü toprağın üzerine mi dikeyim?" derken, hafif hangisini istersin der gibi kafasını sallamıştı.

Çakıcı sertçe yutkunurken ona baktı. "Ortağım?" diye sordu korkuyla.

"Ah neredeyse unutuyordum." Dedi Uraz yapay bir mahcuplukla. "Sen tabi mahzendesin, yukarıdaki it arkadaşlarından haberin yok." derken tehlikeli bir şekilde güldü.

Bu gülüşü tanıyordu Çakıcı. Davet planının ters gittiğini elbette ki biliyordu. Fakat bu bakış tehlikeliydi. Başka şeyler olmuştu.

"Kendisi öldü. Bizzat ben tarafından. Beni öldürmek için düzenlenen davete." Derken Davet kelimesini bastırarak söylemişti. "Gerçi senin davetten de haberin vardır. Yoksa bana davete gitmem için pençenin de olduğunu bastıra bastıra söylemezdin."

Yutkundu Çakıcı. Planı anlamış mıydı? Nasıl anlamıştı? Davete gitmemiş miydi? Tayfun kaptandan kurtulmuşsa, gitmiş olmalıydı. Onu tanıyordu asla Pençe'nin olduğu yolu kullanmazdı. Diğer yolu kullandıysa kurtulma ihtimali hiç yoktu. Neler olmuştu o gece?

"Yalan söylüyorsun!" diye bağırdı, canının acısını umursamadan. "Konuşmam için yapıyorsun. O senin masanın bir üyesi. Onu infaz edemezsin! Masadan onay almadan yapamazsın bu seni liderlikten düşürür Alakurt."

Uraz karşısında çırpınan adama dikkatle baktı. Az kalmıştı kuyruğunu kıstırmak üzereydi.

Başını yana doğru yatırdı. "Doğru." Dedi elindeki palayı incelerken. "Masanın içi it dolmuş düşürmeye çalışacaklardır." Derken ona doğru yaklaştı. "Bu umurumda olur mu? Hiç sanmıyorum. " Güldü. "Tüm karanlığın lideri olmak varken, masanın liderliğini ne yapayım?"

Çakıcı Uraz'ın son söylediği ile birlikte duraksadı. Ne demek istemişti? Uraz açık açık Pençenin yerine geçmekten mi bahsediyordu?

"Sen yoksa pençenin yerine mi geçmeyi düşünüyorsun?" derken kahkaha attı. Güldüğü için canı acırken kahkahasını biraz alçaltsa da gülmeye devam etti. "Bu komikti Alakurt. Bu gerçekten komikti."

Uraz hafif eğilerek elini Çakıcının omzuna koyup sıktı. Çakıcının bakışları diğer elinde tutuğu palaya kaymıştı anlık. "Düşünmüyorum. Yerine geçeceğim. "

Çakıcının gülüşü yüzünde donarken, tek kaşını kaldırarak Uraz'a baktı. " Bunu nasıl yapacaksın? Önünde diz çöküp ona itaat etsen dahi yüzünü göstermez sana. Yüzünü görmediğin bir adamı nasıl öldüreceksin? "

Uraz'ın dudakları tehlikeli bir şekilde kıvrıldı.

"Yüzünü görmediğimi kim söyledi? Ayrıca ben siz itler gibi asla kimsenin önünde diz çökmem."

Çakıcının yüz ifadesi donuklaştı. "Sen onu gördün mü?" dedi şaşkınlıkla.

"Kim bilir belki sadece görmekle de kalmamışımdır. Kim olduğunu da biliyorumdur."

Çakıcı dikkatle yüzüne baktı. Uraz'ın yüzündeki o kararlı ifadeyi gördü.

"Blöf yapıyorsun. Onun kim olduğunu asla bulamazsın. " derken sesi tedirgin çıkmıştı

"Korkunun sebebi Pençeyi bulmuş olmam mı? Yoksa planladığınız şeyin elinizde patlayacak olması mı çakıcı?" derken, yüzüne tehlikeli bir ifade yerleşmişti.

"Ne biliyorsun Uraz?" diye sordu, birden ciddileşen Çakıcı.

"Bilmem. " dedi, elini omzundan çekip dikleşirken. "Belki her şeyi, belki de hiçbir şeyi."

HARABEDonde viven las historias. Descúbrelo ahora