Gözlerinde garip bir ışıltı oluşurken ellerini cebine soktu. Ona ilk defa bu kadar yakındım ve yüzü o kadar kusursuzdu ki. Gözleri yeşildi ama öyle bir yeşildi ki hayran kalabilirdiniz. Ona bu kadar yakın olduğumu fark edince kalbim olduğundan çok daha hızlı atmaya başlamıştı. Harika. Şimdi de sıcak basmıştı ve ben domates oluyordum.

"Bilmem. Abimin pek kız arkadaşı yoktur da. Olduğunda da sevgilisi oluyor." Benden biraz uzaklaşarak gözlerimin içine baktı. "Neyse, görüşürüz sonra."

"İyi dersler."

Koridorda kendi sınıfının önüne gelene kadar ilerledi ve ardından kapıyı açıp beni koridorda tek bıraktı.

En azından artık bana selam veriyordu. Artık bana insan muamelesi yapacaktı sonunda. Henüz aşık olmasa da o da olacaktı.

****

Öğle molasından sonra Hale okula gelmişti ve zombi gibi görünüyordu. Gözleri ağlamaktan kızarmış, yüzü uykusuzluktan şişmişti ve ben onu ilk defa böyle berbat görüyordum. O hep makyajlı, süslü bir kızdı. Kuzey'i gerçekten sevmiş olmalıydı.

Yanındaki boş sıraya oturarak bakışlarımı ona çevirdim. "Hale, ben çok üzgünüm." dedim Kuzey'le olan bitmiş ilişkisini kastederek.

Ellerini yüzüne kapatmış bekleyen Hale sesimi duyunca aniden çekti ellerini yüzünden. Şişmiş gözleri bana nefretle bakıyordu. "Sen." dedi işaret parmağını bana doğrultarak. "Sen yaptın!"

Ne dediğini anlamayarak yüzüne bakmaya devam ettim. "Neyi ben yaptım?" diye sorarken bir yandan da sesimi uzlaşmacı bir tonda tutuyordum. Yoksa Hale üstüme atlayabilirdi. Hatta öyle kin dolu bakıyordu ki beni o an orada öldürebilirdi. Nedenini bilmiyordum ama içime bir huzursuzluk yerleşmişti bile.

Hale delice bir gülümseme gönderdi bana. "Bilmiyorsun sanki." Sessizce devam etmesini bekledim. O sıra da Eray'ın meraklı bakışları da üstümüzdeydi. Hale dudaklarını büzerek konuşmaya devam etti. "Kuzey beni senin yüzünden terk etti. Sizi gördüm, konuşuyordunuz."

Korkuyla ayağa kalktım. Ne biliyordu? "Ne saçmalıyorsun?"

Sınıf gürültülü bir biçimde kendi halinde takılırken kimsenin bizi umursadığı yoktu. Eray dışında.

Hale de ayağa kalktı ve gözünden bir damla yaş düştü. "Seni seviyor değil mi? Biliyorum." Kafasını aşağı yukarı sallamaya başladı. "Biliyorum, seni seviyor. O yüzden terk etti beni."

Bir adım yaklaşarak ona ulaşmaya çalıştım. "Hale, yok öyle birşey." diyebildim yanlızca. Hala üstümdeki şaşkınlığı atamamıştım. "Lütfen sakin ol. Bak ben Kuzey'i tanımıyorum bile."

Gözünden bir damla yaş düştü tekrar. Kaşlarını çatmıştı. "Ne yani?" dedi şaşkınca. "Kuzey seni sevmiyor mu? O yüzden terk etmedi mi beni?"

Kafamı iki yana salladım.

Hale sinirlendi yeniden. "O zaman az önce ne konuşuyordunuz koridorda?"

"Abisiyle arkadaş olduğumu biliyorsun. Onun hakkında birşey sordum. O kadar." Elimi omuzuna koydum ve onu kendime doğru çekip bana sarılmasını sağladım.

Gözlerim yanıyordu. Bir zamanlar arkadaşım dediğim bu kız artık benden şüphe duyuyordu. Ki duyması normaldi ama şu anda tuhaf hissediyordum. Onu böyle bitmiş görmek beni üzmüştü. Oysa kendime söz vermiştim. Bu oyunda herkes fazlasıyla ağlayacak ve acı çekecekti ama ben umursamayacaktım. Söz vermiştim. İnsanların sahte acıları umrumda olmayacaktı. Onlar için üzülmeyecek, merhamet duymayacaktım. Oysa şimdi Hale'ye bakmaya devam ettikçe acı çekiyordum. Diğer herkes acı çekerken ben nasıl mutlu olacaktım ki? Ona ihanet edecek olsam bile o benim arkadaşımdı. Belki de tek arkadaşım oydu. Ve ben değer bilmeyen değersiz bir kızdım.

"Şş, ağlama." diye uyardım Hale'yi sırtını sıvazlarken. Oysaki ben ağlıyordum şimdi. Ona ihanet edeceğim için. Sevgilisini istediğim için. Herkese acı çektireceğim için. Ve bütün mutlu sonları yok ettiğim için.

Hale bir süre ağladıktan sonra benden uzaklaşarak gözlerini sildi. "Doğru." dedi deli deli gülerken. Psikolojisi iyice çökmüş olmalıydı. "Zaten hoşlanacak olsa senden mi hoşlanır. Salaklık bende." Kafasını saçma sapan yönlerde sallıyor, ellerini saçlarına geçirip çekiştiriyordu.

Ve ben o an da o kadar üzgünken söylediği son sözlerle kendime geldim. Gözümden akacak olan yaşı akmadan elimin tersiyle sildim ve sırt çantamı alarak zaten boş olan dersten çıktım ve hızla merdivenlerden indim. Hale'nin arkamdan özür dileyen bağırtılarını duyabiliyordum ama umursamadım. En başta da umursamamalıydım.

Geçmiş gözümün önünden hızla geçerken iğrenç sözler tekrar beynimde yankılandı.

Zaten hoşlanacak olsa senden mi hoşlanır?

Hepsi görecekti. Elis İzbe Devran kimmiş hepsi görecekti tek tek.

Şeytan dünyaya bir cehennem kurmuştu ve şimdi anahtarı bendeydi.

AMBALAJWhere stories live. Discover now