3.Bölüm

344 42 24
                                    

Son sözlerimide sinirle haykırarak odadan bir hışımla çıktım. Bu da nesiydi? O siktiğimin aptal adamı yüzünden en değerli insanım bana karşı geliyordu! Bu his... Nefret? İntikam?

|||

"Hyung, Kai nerede?"

Sehun oturduğum koltuğa zıplayınca derin bir nefes aldım. Bugün sakin olacaktım, kendimle anlaşma yapmıştım. Eğer bugün normal geçerse waffle yiyecektim. Çift karakterli olmak bunu gerektiriyodu.

O bebek adamın ismi Kai miydi? Yeni algılıyordum. Kulağa güzel geliyordu. Bir dakika, bana ne?!

Ayak ucumda oturan Sehun'a tekme atarak düşmesini sağladım.

"Bana niye soruyorsun yumurta?! Git annesine sor!"

Evet, bu evde herkesin lakabı vardı. Acıyan bacağına ovuşturarak ağlamaklı suratıyla bana baktı. Seni de bir ara yiyeceğim Sehun...

"Ö-özür dilerim Hyung."

Ah o lanet masum sesi? Kolundan tuttuğum gibi kendime çektim. Sırt üstü yattığım için tam da üzerime kapaklanmıştı. Benim için tek bir bebek adam vardı. O da Oh Sehun'du.

Kıkırdayarak kafasını göğsüme koydu ve gözlerini yumup ellerini bana sardı. Sanki bu anı beklermiş gibi... O kadar saf ve güzeldi ki, onu kırdığım için kendime lanet okudum. Bir elimde saçlarını, diğer elimle de sırtını okşuyordum. Tıpkı bir kedi gibiydi. Saçlarına dokunduğumda yüzünü göğsüme sürtüyor ve sevimlice mırıldanıyordu.

"Umm."

Kahkahama engel olamamıştım. Öyle sevilesiydi ki! Oda bana katılınca halimizden hiç ödün vermeden nefessiz kalana dek kahkaha attık! Kaybettiğim enerjimi katlayarak geri vermişti bana yumurta Sehun...

"Lu-luhan, odanızda de-devam etmenizi söyle-ledi."

Duyduğum meledik sesle kafamı oraya çevirdim. Tam da tahmin ettiğim gibi. Böyle harika bir anı sadece bu salak bebek Kai bozabilirdi. Ve söylediği şey...Luhan?

Sehun hızla üzerimden kalktı ve özür dileyerek odasına kaçtı. Biraz önce Kai'i arayan o değil miydi? Tanrı aşkına!

Kai dönüp gidecekken bağırdım. Hala yatıyordum.

"Buraya gel salak."

Sözde bebek adam şaşkın suratıyla geri döndü ve tam önümde durdu. Kırmızı tavşanlı pijamaları ona yakışmamıştı. Luhan niye sürekli olan kızsı pijamalar giydiriyordu ki?

"Kaç yaşındasın?"

Kafası karışmış gibi duruyordu. Ya da sorumu algılamakda zorluk çekiyordu. Veya cevabını bilmiyorda olabilirdi...

"A-ah, özür dilerim. Özür dilerim ben."

Yattığım yerden doğruldum ve oturur pozisyona geçtim. Neden bu kadar safdı? Neden özür diliyip duruyordu? Surat ifadesi okunmuyordu. Kolundan tuttuğum gibi çektim ve koltuğa oturttum. Gözleri dolmuştu. Oh! Cidden bir bebekti ha!

"Ağlama. Seninle konuşmaya çalışıyorum aptal!"

Gözyaşlarını koluyla silerek bana baktı. Çikolata kahvesi beni tutsak etmişti. Bu da neydi? Büyücü falan mıydı? İlk defa ciddi ciddi suratına bakıyordum ve bu his...

"Şimdi, sesini kes tamam mı?"

Iradem dışında kafamı aşağı yukarı salladım. Burada ne sikim dönüyordu Tanrı aşkına!

"Luhan bizi dinliyor. Hissediyorum. Kapının kenarından da izliyor. Eğer tek bir hata yaparsan gece seni boğarım minik atom karınca!"

Gözlerimi kaçırmak istiyordum! Ah lanet olası benliğim onun eline geçmişti sanki! Ne derse kabul ediyordum! Ağlamak üzereydim ayrıca. Ben. Do KyungSoo. Bu yalancı lanet herif yüzünden ağlayacaktım ha?!

Elini yanağıma getirip nazikce okşadı. Öyle sakin ve yavaşdı ki, hareketli beni çıldırtıyordu. Bitmesini istedim. Bu oyunun,bu sahte bebek adamın hayatımıza hakim olma oyununu silip atmak istedim, fakat kolay değildi.

Yavaşca yaklaştı. Sağ elimi alıp kendi ensesine koydu ve yaklaşmaya devam etti. Gözlerini gözlerimden tek salise ayırmadan.

Öpmedi. Birbirimizin nefesini soluyorken, durdu. Kalbinin ve kalbimin sesi, soğuk salonda yankılanırken tek hissettiğim gözlerinin yakından daha yakıcı oluşuydu.

Kavruluyordum. Tüm bedenim, o iki çift gözün hakimiyetine boyun eğmişti.

Okuduğunuz için teşekkür ederim yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın.

Baby BoyWhere stories live. Discover now