"Bravo sana! Yine kaçacaksın değil mi? Her zamanki Selim Karaman klasiği!"

Selim bir an kapıyı açıp açmamakta tereddüt etse de sonradan kararlılıkla kavradı kapının kolunu.

Odadan çıkmadan önce son kez Sude'ye bakarken derin bir nefes aldı.

"Beni tanıyor olman ne hoş Sude Ural. Ben böyle bir adamım."

Sude, boş odada yankılanan kapı sesiyle olduğu yerde korkuyla sıçradı.

Bu adam neden bu kadar imkânsız olmak zorundaydı? Senelerdir zaten birbirlerine yeteri kadar çektirmişlerdi. Yetmez miydi artık?

Genç kız yatağa uzanıp dizlerini kendine çektikten sonra gözyaşlarının çaresizlikle yanaklarını ıslatmasına izin verdi.

***

Gün ışığı odayı anlatırken Defne ağır ağır araladı gözlerini.

Hemen sağ tarafında yatan kocası görüş alanına girerken bir elini başının altına yaslayıp dirseğinden destek alarak Arslan'ı izlemeye başladı.

Her sabah uyandığında görmek istediği tek manzara kesinlikle buydu. Arslan uyurken nedense kendisine daha çekici ve masum geliyordu.

Belki de bu iki kelime yan yana biraz tezat oluşturuyordu ancak Defne onu uyurken her izlediğinde kesinlikle aklından bunlar geçiyordu.

Genç kız her sabah yaptığı gibi yine kocasına doğru sokulup usulca burnunu boynuna değdirdi. Bunu neden yaptığını o da bilmiyordu. Galiba Arslan'ın hem tenini hem de kokusunu aynı anda hissetmek hoşuna gidiyordu.

Arslan, başını diğer tarafa çevirirken Defne yavaşça uzanıp dudaklarını adamın boynuna değdirdi. Hâlâ gözlerini aralamamıştı. Defne bu kez elini kocasının yanağına yaslarken usulca okşadı.

"Arslan, uyan artık."

Kocasının yanağını okşamaya devam ederken Arslan aniden gözlerini aralayıp kızı yatakla kendi arasına sıkıştırıp üzerine eğildi.

Defne'nin sırtı yatakla buluşurken sadece gülümsedi. Yine bir sabahı daha birlikte karşılamışlardı.

"Ruhum... Günaydın." dedi adam kızın dudaklarına kısa bir öpücük bırakarak.

"Günaydın."

Birbirlerinin gözlerinde kaybolurken mutfaktan gelen gürültüyle ikisi birden hızla ayağa kalktı.

"Ne oluyor?"

Arslan, kızın sorusuna karşılık omuzlarını bilmiyorum dercesine kaldırırken merakla kapıya ilerledi.

"Gidip öğrenelim."

Arslan ve Defne el ele mutfağa girdiklerinde karşılaştıkları manzarayla daha da telaşlanmışlardı.

Sude eline batan kırık cam parçasına bakarken Selim hemen yanı başında telaşla kıza doğru bir hamlede bulundu.

"Sude-"

"Bırak! Dokunma bana!"

Eli havada asılı kalırken kendisine saf öfkeyle bakan bir çift göz karşılamıştı onu.

"Elin kanıyor." dedi adam çaresizce yere düşen kan damlalarına bakarak.

Defne ve Arslan olanları mutfak kapısından büyük bir şaşkınlıkla izlerken Selim bu kez Sude'ye aldırmadan kızın kanayan elini ellerinin arasına aldı.

Ancak Sude'nin bu kadar çabuk pes etmeye niyeti yoktu. Elini adamın elinden kurtarmaya çalışırken öfkeyle bağırdı.

"Dokunma bana dedim!"

Senden Başka Yok || Berna AslıhanOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz