-2-

84.6K 3.4K 313
                                    


İkisinin arasındaki tartışmadan sonra aradan üç gün geçmişti. Defne, ne Arslan'la yapacağı evliliği ne de onu düşünmüyordu. Aklında sadece kadeşi vardı. Her gün paydos saatiyle beraber şirketten çıkıyor ve oyalanmadan kardeşinin yanına gidiyordu.

Özgür, henüz on dört yaşındaydı. Defne, onun hasta olduğunu öğrendiğinde tüm dünyası başına yıkılmıştı. Kardeşi neredeyse iki senedir hastanede yatıyordu. En çok da buna üzülüyordu. Dışarıda koşup eğlenmesi gereken zamanlarını hastane köşelerinde geçiriyordu.

Genç kız, elindeki kumaşı dikiş makinesine yerleştirip elindeki son işi bitirmek için acele etti. Paydos zili neredeyse çalmak üzereydi. Yine her akşam olduğu gibi kardeşinin yanına gidecekti.

Kumaşın son parçasını da teğellediğinde paydos zili çalmıştı. Heyecanla ayağa kalkıp üzerindeki önlüğü sandalyesinin arkasına astıktan sonra montunu üzerine giydi. Çantasını da aldıktan sonra arkadaşlarına bir baş selamı verip koşar adım dışarı çıktı. Otobüs durağına varana kadar da durmadı. Saat beşi biraz geçiyordu.

Hastanenin ziyaret saatleri elbette vardı ancak çocuk onkoloji bölümü için bu ziyaret saati kuralı işlemiyordu. Birkaç dakika sonra otobüs gelmişti. Hastane şirkete fazla uzak olmadığından yaklaşık yirmi dakika sonra hastaneye varmış olacaktı.

Çantasındaki karikatür dergisini kontrol etti. Özgür'ü dün ziyaret ettiğinde ondan bu dergiyi istemişti. Eğer unutursa biliyordu ki kardeşi çok üzülürdü.

Otobüsün ineceği durağa yaklaştığını fark edince hızla ayağa kalkıp düğmeye bastı. Saniyeler sonra kapılar açılmıştı. Yavaşlamadan hızlı adımlarla hastaneye ilerledi. Biliyordu, Özgür onu görmeden uyumazdı. Kardeşini bu yüzden de bekletmek istemiyordu. Çocuk onkoloji katına ulaştıktan sonra veznede bekleyen hemşireye kardeşiyle görüşmek istediğini söyledi.

Zaten iki senede herkes Defne'yi tanımıştı. Kardeşiyle ikisinin hayat öyküsünü de az çok biliyorlardı. Kırklarının sonundaki hemşire, karşısındaki kıza bir anne edasıyla gülümsedi. "Bekle tatlım. Hemen Özgür'e geldiğini haber veriyorum."

Defne de aynı sevecenlikle kadına gülümseyip cam kapının arkasında kardeşini beklemeye devam etti. Kısa bir süre sonra Özgür, yanında seyyar serumyla beraber görünmüştü. Onu her gördüğünde gözlerini bir damla yaş zorluyordu ya, kardeşi üzülmesin diye sıkıyordu kendini.

Cam kapı iki yana açıldı ve Defne aralarındaki sınır çizgisi aşmamaya dikkat ederek kardeşine yaklaştı.

"Abla? Hoş geldin!"

Özgür'ün neşe dolu sesini duyunca bütün sıkıntıları uçup gitmişti sanki.

"Hoş buldum yakışıklım!"

Ona sarılmak istese de yapmadı. Çocuğun vücut direnci yok denecek kadar azdı ve normal sayılabilecek mikroplar onun ölümüne neden olabilirdi. Boşta kalan elini ona uzatmamak için iki yumruk hâline getirdi ve gülümsemeye çalıştır.

"Ee anlat bakalım nasılsın? Mide bulantıların hâlâ devam ediyor mu?"

"Bugün biraz daha iyiyim. Biliyor musun? İlaçların dozunu azalttılar."

Çocuk neşeyle olanları anlatırken Defne, bir kez daha gözyaşları geri göndermek zorunda kaldı. Bedenindeki iğne izleri öylesine fazlaydı ki, neredeyse beyaz teni görünmüyordu. Elinin üzerindeki damar haddinden fazla şişmişti. Patlamış olduğunu düşündü. Senelerdir sürekli serum takılı olduğundan damarları da incelmişti hâliyle.

Senden Başka Yok || Berna AslıhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin