28 HAZIRAN

135 5 4
                                    

Artık yalnız olmayan yalnız-kızdan tekrar merhaba! 

Bartu ve arkadaşlarıyla Kadıköy'e gitmiştik ve henüz eve girmiş bulunmaktayım. Çok eğlenceli bir günün ardından tatlı bir yorgunluk! 

Son zamanlarda bu hissin ne demek olduğunu hatırlamaya başladım. İnsanların uzaktan önyargı gözetmeden baktığı, seni dinlediği ve sevmeye çalıştığı bir dünya! Hepiniz için zaten olması gereken, biliyorum ama benim için Everest Dağı'nın tepesi gibiydi anlıyor musunuz? Benzetmem uygun oldu mu bilmiyorum ama o kadar uzun süre çektim ki hatamın cezasını, artık ceza benim bütünüme işledi. Kafeste tutulan kuşların bir süre sonra kafesin uzaklarına uçmaması gibi. 

Ama "Eagle Needs To Fly!"

Hayatımı değiştirmeye karar verdim böylece. Karavan fikrini babama açtım mesela. Benden bu konuda yardımını esirgemeyeceğini söyledi. Asıl önemlisi günlüklerimi yaktım. Son okuyuşumda vücudumda depolanan bütün suyu gözlerimdeki gözyaşı bezeleri sayesinde akıttığımı söyleyebilirim. Ve mübalağa kategorisine girmez. En sevdiğim şarkıyı sildim Ipod'umdan. Nakarata her gelişimde içim geçerdi.

"You don't know what it's like

To be like me

To be hurt

To feel lost

To be left out in the dark

To be kicked when you're down

To feel like you've been pushed around

To be on the edge of breaking down

And no one's there to save you

No, you don't know what it's like

Welcome to my life"

Beni anlatıyor derdim hep. Dizeler sanki benim için yazılmıştı. Ve sanki "welcome to my life" derken kast ettiği benim hayatımdı. Kendime hep "En azından birileri anlıyor seni." diyip teselli bulmaya çalışırdım.

O zamanları atlatmak benim için zor oldu; ama bak hala buradayım ve yaşıyorum. 

Hayata tutunmak için sebeplerim var çünkü. Karavan fikri de bunlardan biri.

Hayatım boyunca ortalamanın üzerinde, hatta lüks yaşam koşullarına sahip oldum. Yalnız bir süreden sonra o paranın veya statünün getirdiği hiçbir şeyin ruh haline bir etkisi olmuyor. Çünkü bunlar seni ruhen besleyemiyor. En lüks tatil beldelerinden beş yıldızlı tatil köyü havasında dayalı döşeli evin var ama yanında ne annen var ne de "yoğun iş koşulları" sebebiyle baban. Okuldaki herkes sana gülümsüyor ama hiçbirinin içinde ne sevgi, ne de başka saf duygular var. Arkanı döndüğün an ya Beste'ye yaptıklarından ya da son zamanda aldığın kilolardan dem vurup dedikodunu yapacaklarından emin olabilirsin. Sonra her adımında en yakın arkadaşının(!) ajanları tarafından takip edileceksin ve yaptığın her neyse acısı kat kat çıkarılacak. Dolabının kilidi bozulacak mesela sık sık. Soyunma odasında duşun bozuk çıkacak veya suyun bir anda soğuyacak. Kenara ayırdığın çorap kaçacak. Çok iyi olduğunu düşündüğün sınavda inanılmaz sayıda yanlışın çıkacak ve "kaydırma yapmışsındır" denecek. Kaydırma olduğunu düşünen kaç kişi var? Daha da kötüsü hep o gözlerle karşı karşıyasın. O kızların gözleriyle. Seni izleyen, sana gülen, sana acıyarak bakan. 

Welcome to my life!

Tamam Arya, bunlar geçti. Lise bitti. Kabus bitti. Ve şu an hayallerine uyanıyorsun. 

Mesela Çetin'in telefonla araması gibi. 40 dakika aralıksız konuşmamız gibi. Bana "çok zeki bir kızsın" demesi gibi. Ve yarın buluşmamız konusunda ısrar etmesi gibi!

Bugün erken uyumalı ve gözlerimin şişmesini özellikle önlemeliyim!

Uzun bir gün olacağa benziyor!

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 23, 2013 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Karavan MaceralarıWhere stories live. Discover now