25 HAZIRAN

129 6 0
                                    

Alarmlı saatten okunduğu kadarıyla saat 09.10'du. Yoksa bir çubuk daha vardı da 08.10 muydu bilmiyorum. Yattıgım yerden, Yaren'in odasındaki geniş kanepeden usulca kalktım. Üstüm başım alkol kokuyordu, saçlarımdan bile yoğun parfüm kokusunun ardından alkol kokusu geliyordu. Ve ben alkolden nefret ederdim. Annem de sevmezmiş. Neyse ki Yaren'in annesinin alkole karşı çok olumsuz bir görüşü yoktu ki dün gece hiç itiraz etmeksizin bizimle sohbet etti ve açılmamız için kahve yaptı.

Kahve biraz açmış olabilirdi bizi; ama bu igrenç kokuyu atmanın tek yolu duştu.

Yaren'in odasındaki banyoya girdim. Bana verdiği tertemiz kokan pazen pijamalari soyarken de dünkü çocuğu düşünüyordum. Nasıl da rahatlatmıştı konuşmak. Demek uzun süreli dostlukların olmayışında yabancı insanlar da işe yarıyordu. Keşke en azından numarasını alsaydım da iki yabancı yerine, yakın iki dost olsaydık.

Bunları düşünürken askısız beyaz sutyenimin üzerindeki bir yazı ilgimi çekti. Aynadan baktım, bunlar numaralardı ama ters oldukları için anlam veremedim. Sonra anladım ki 05'le başlayan bu numaralar, bir telefon numarasına aitti.

Bunun tek bir anlamı olabilirdi. Alkolün etkisiyle hatırlayamadığım dakikalar içinde neler olmuştu?

Dehşete düştüm. Kafamın arka kısmı karıncalanmaya başladı. Hep böyle olurdu ne zaman bir şey beni şaşırtsa, ne zaman korkutsa. Bu konuda düşünmek istemedim. Duş bile almadım ve tekrar uyumaya çalıştım. Içimden "keşke tahmin ettiğim gibi çıkmasa" diyordum. Neden her şeyi mahvetmek zorundaydım? Neden bir kere de doğru olanı yapamıyordum?

Tekrar uyandığımda saat yine 09.10'du. Ne ilginç! Demek ilk sefer 08.10 falandı. Bana sorsan en fazla 10 dakika derdim, daha fazla değil.

Yaren hala uyanmamıştı, o uyanmadan temizlenip giyineyim diyordum. Kalktım ve yine aynı yolu izleyerek banyoya ilerledim. Ama bu sefer aynada çok farklı bir görüntü karşılayacaktı beni. Yine bir askısız beyaz sutyen. Bu sefer bembeyaz sutyen. Önce anlam veremedim. Sonra anladım ki uykumu bölüp kalkmamışım,banyoya gitmemişim veya o telefon numarasını gizemli bir şekilde sutyenimde bulmamışım. Sadece rüya görmüşüm.

YINE BILINCALTIMIN KURBANI OLMUSTUM.

Bir de bu mu çıkmıştı şimdi?

Inception'a göre rüya içinde uyursan ve uyanırsan rüyaya uyanırsın. O zaman hala rüyada olma olasılığım vardı.

Çok alışma yani, dedim içimden. İster istemez gülümsedim.

*****

Eve gittiğimde yine dusunceler sarmisti her tarafımı. Gördüğüm telefon numarası bir rüyaysa, ki rüya olmadığını iddia etmeyeceğim, nereden çıkmıştı? Bilinçaltımda yer bulmasının bir sebebi olmalıydı, değil mi? Belki de bu sebep gerçekten bir şeylerin yaşanmış olmasıydı. Belki de sadece bir tür kuruntudur. Ben kuruntuları olan takıntılı bir insanım, olmayan şeylere inanır ve aklımdan atamam.

Bu olayı didiklemek yerine üzerini kapatacağım. Zaten bir daha görmeyecegim tek dostum olan bu çocuğu. Dert etmeye gerek yok.

*****

Demin Katya kapımı tıklatıp babamın geldiğini ve beni salonda bekledigini söyledi. Saçlarımı tepeden tutturup aşağı,babamın yanına indim.

Küba'dan getirdiği purosunu yakmış, salondaki büyük tekli koltukta oturuyordu. Beni görünce ayağa kalktı.

"Güzel kızım benim, ne çabuk büyüdün sen!" dedi neşeyle. Saçlarımı okşayıp öptü. En az 5 gün olmuştu görüşmeyeli.

"Annenin gurur duyacağı bir kız oldun." Içini çekti. "Dün balodaki artık yemeklerle ne yaptığın kulağıma geldi. Böyle şeylerin üniversite başvurun için de büyük önem arz ettiğini bilmelisin."

Demek o sarhoş kafayla biz? Vay be!

"Biliyorum babacigim."

"Aferin kızım, hayvanlara gösterdiğin önemden dolayı."

"Seni gururlandırdıysam ne mutlu bana."

Babamla konuşmalarımız hep bu tarzdaydı.

Yakınmış gibi ama mesafeli.

Salondan verandaya doğru çıkıp bu sefer de üniversite seçimim hakkında konuştuk.

Babama bu sene İngilizce TOEFL sınavlarına hazırlanıp seneye yabancı bir üniversite seçme isteğimden bahsettim. O da kendim için en iyiyi yine benim bilecegimi söyledi.

Sonra da ekledi "Bu sene senin için yorucu bir sene oldu. Neden ayarlayıp arkadaslarınla tatile gitmiyorsun?"

Küçük kızının hiç arkadaşı olmadığını bilmiyordu yaşlı adam. Puroyu küllüğe bıraktı ve kafasından çıkardı son cümlesini.

Kız ise bir gece boyunca uyumadı ve o cümleyi düşündü.

Arkadaşlarınla-

Tatile-

Gitmiyorsun?

Hangi arkadaşlarımla baba? Daha da önemlisi arkadaşım var mı ki baba?

*****

Gece uyuyamamış olabilirim; ama hayatımızın her yerinde böyle fedakarlıklar yapmiyor muyuz?

Benim yaptığım bu fedakarlik da iyi bir fikir edinip aylardir icinde bulundugum cıkmazdan kurtulmama yardımcı oldu.

Evet, bir karavan alıp hayatımın tatiline çıkacağım. Kimse engel olamaz artık!

Karavan MaceralarıDonde viven las historias. Descúbrelo ahora