37.Bölüm "Kavrulan Tenler"

Depuis le début
                                    

"Koltuğun arkasından çık küçük seni görebiliyorum." dediğinde Afra pes ederek elini ağzından çekip ayaklandı. Uraz'a doğru dönerken yüzende küskün ifade vardı.

"Bir daha senle saklambaç oynamayacağım. Hemen buluyorsun beni. Hep seni görüyorum diyorsun. Sobeliyorsun beni." diye küsünce Uraz'a bakmıştı.

" kızım Tabii seni göreceğim. Ben seni hep görüp bulurum." dediğinde Afra ona dil çıkarmıştı.

"Bende seni görüp bulacağım saklan hadi sırık." dediğinde Uraz kaşlarını çatmıştı.

"Afra! Sırık ne kızım? Ben sana o kelimeyi bir daha kullanma demedim mi?" dediğinde Afra gülerek dil çıkarmıştı.

"Yooo demedin sırık." dediğinde Uraz'ın kaşları çatıldı.

"Sırıkmış. Sen gel, buraya göstereceğim ben, sana sırığı." derken kızı yakalamak için öne atıldı. Bunu fark eden Afra gülerek çığlık atarken koşup kaçmaya başlamıştı.

Ve her zaman olduğu gibi yine bir saklambaç oyunun sonu Uraz'ın "Seni görebiliyorum." demesiyle birlikte son bulup. Kovalamacaya dönüşmüştü...

━━☯━━

Kavuşmak.

İlklerime kadar doluşan bu hissi tanıyordum.

Damarlarımda gezinen bu his öyle tanıdık ve yakıcıydı ki. Sanki, sanki soluk borumu kesiyordular. Ben nefes alamıyordum.

Titrek bir soluk verdim. Yoğun hislerimle beraber güzel çehresine bakmayı sürdürdüm. O an, saatlerce onu izlemek istediğimi fark ettim. Hiç bıkmadan güzel yüzüne bakmayı diledim.

Sanki içimden sessizce fısıldadığım bu dilediğimi duymuş gibi göz bebekleri hareketlendi. Başını hafif aşağıya doğru eğdi. Elaları tıpkı benim yaptığım gibi yüzümü dikkatle incelemeye başladı.

Dudağımın kenarı kıvrıldı. Bakışları dudaklarımdaki minik kıvrıma kaydı. Yeniden gözlerime baktığında, titrek elalarındaki dalgalanmaların bir cam gibi tuzla buz oluşuna şahitlik etti gözlerim. Gözlerine inen gizli perde dağıldı.

Çocukluğumun elaları belirdi.

Kalbim hissettiği özlem karşısında kasılmaya başladı. Yılar sonra onu ilk kez görüyormuş gibi özlemle çırpınmaya başladı.

Özlemim parmak uçlarıma sıçramış gibi elim yanağına yerleşti. Tenine yerleşen parmaklarım çan bulmuş gibi titrerken, kesik bir soluk çektim ciğerlerime. Soluklarım can yakıcıydı. Tıpkı ela gözleri gibi...

Kurumuş dudaklarımı birbirine bastırdım. Küçükken yeşilin fazla olduğu ela gözlerinin rengi açılmıştı. Acı sarı hareler karışmıştı yeşillerine.

Acıyla büyümüş gibi...

Karşımdaki bedenine bakarken, bu gerçeği göz ardı ettim. Acısına ağlamamalıydım. Şu an sadece ona kavuşmanın mutluluğunu yaşamalıydım. Yaşamalıydık. Ben onu hatırlamıştım. Biz birbirimizi bulmuştuk. Geri kalan tüm her şey hal olur yaralar sarılırdı elbet.

Şu an karşımdaydı. Karşımda...

Karşımda olduğu gerçeği kalp atışlarımı bir kez daha hızlandırdı. Karşımda olduğunu yeni öğrenmiyordum lakin hissettiğim bu yoğun duygu öncekilerden de kuvvetliydi. Neydi sebebi? Onu ilklerime kadar hatırlıyor oluşum muydu?

Titrek gözlerim üzerinde gezindi. Onu uzunca süzerken buldum kendimi. Büyümüştü benim Uraz'ım. Çok büyümüştü. Kocaman adam olmuştu. Büyürken yanında olmayışım kalbime derin bir bıçak darbesi attı.

HARABEOù les histoires vivent. Découvrez maintenant