19.Bölüm "Geçmişi Hatırlatan İz"

Start from the beginning
                                    

"Ne yapıyorsun Uraz?" diye çıkıştığımda, biraz daha eğilip başını sol omzuma yaklaştırdı. Yüzü görüş açımdan çıkarken, bu kez keskin kokusu buram buram yayılmaya başlamıştı. Çelik yeleğin kenarlarını açtı, cızırtı sesi gelirken hafif geri çekilip önümdeki cırt cırtlarına dokundu.

"Çelik yeleğimi çıkarıyorum." dedi, öndeki cırt cırtları açarken. Ses tonundaki neşeyle kaşlarım çatılmış. Onu neşelendiren neydi?

Çelik yeleğin kenarlarını ve önünü açtıktan sonra kaldırıp başımdan çıkardı. Aramıza giren çelik yelek parçası ile anlık görüşümüz kapanmıştı. Çelik yelek başımdan çıktığında, yüzünü dibimde görmeyi beklemediğin için irkildim.

Geri çekilmedi, ben çekilecekken, arkamda duran tutuğu çelik yeleğe sırtım değdi. Yüzüme dikkatle bakmaya başladı. Garip bir andı, Uraz beni ilk kez dikkatle inceliyordu. Bu tuhaftı. Bakışları gözlerimden ağırca ayrılıp yüzümde gezinmeyi sürdürdü. Gözleri kısılıp açıldı, kaşları beli belirsiz çatılmalara başladı. Dudakları hareketlenir gibi oldu. Kirli sakalarına kaydı bakışlarım, daha önce fark etmediğim bir şeyi fark ettim.

Bir iz.

Bakışlarım gözlerine tırmandı, ela gözleriyle kesişti. "Yanağın..." dedim, bakışlarım tekrar yanağındaki çizik izine kayarken. "Yanağında bir iz var." Dedim, ize dokunmak isterken. Elimi yumruk yapıp kendimi törpüledim, bakışlarımı izden çekip gözlerine baktım, kaşları havalanmıştı. Belki de bu ayrıntıyı fark etmemi beklemiyordu.

"Evet.?" Dedi, tok bir sesle.

"Nasıl oldu?" diye sordum merakla. Soruma bir cevap vermek yerine, biraz eğilip çekik yeleği arkama koltuğun üzerine bıraktı. Geri çekilip arkasına yaslandı, gözleri birkaç saniyeliğine kapanıp açıldı. Başını hafif yana doğru çevirip hala onu izleyen bana baktı. Biran için sorumu cevaplamayacağını düşünmüştüm.

"Küçükken ettiğim bir kavga sırasında oldu." dedi düşüncemde yanıldığımı göstererek. Bunu söylerken, yüzüne tatlı bir tebessüm oturmuştu.

Bakışlarım o tebessüme kaydı, tebessüm etmenin ona yakıştığını fark ettim. Bunu çok sık yapmasa da, güzel duruyordu. Genelde dudağının kenarı kıvrılırdı.

"O adam.." dedim, bakışlarımı dudağının kenarındaki tebessümden çekip gözlerine çevirirken. "Neden onu Pençeymiş gibi göstermek istediler ki? Zarf gerçekti, fakat gelen kişi Pençe değildi." Dedim kafam kafamı kurcalarken. Aklıma gelen şeyle elim havalandı.

"Yoksa Pençe mi o adamın yerine geçmesini istedi?" diye sordum, şüpheyle. Sorularımla birlikte bakışları önce havalandırdığım parmağıma kaydı, daha sonra yüzümde gezindi. Rahat görünüyordu.

"Bunu öğreneceğiz." dedi net bir sesle.

"Onu ne zaman sorgulayacaksın?" diye sordum merakla.

"Bu gece." dediğinde, meraklı bakışlarımı yüzünden çekmedim. Gözlerimdeki hareketliliği görünce elini kaldırdı. "Hayır, unut bunu Ayza sorguya gelemezsin." dediğinde, omuzlarım çöktü.

"Neden? Birlikte yakaladık onu. Bende geleceğim." Dedim.

"Olmaz." Dedi net bir sesle, kaşlarım çatılırken ona ters ters baktım. Bakışlarım onu gram etkilemezken, düz bir şekilde bana bakmayı sürdürüyordu. Sinirle önüme dönerken, koltuğa yaslanıp kollarımı birbirine doladım.

Onu birlikte yakalamıştık. Beni de götürmeliydi.

"O küçük bedenin..." derken, nefesi boynuma çarptı. Hızla kafamı çevirdim, yüz yüze gelirken gözlerime baktı. "Göreceklerini kaldıramaz. Görmemen senin için daha sağlıklı." Dediğinde yutkundum. Ne ara yaklaşmıştı.

HARABEWhere stories live. Discover now