"Üzerinde emeğim bulunduğunu mu düşünüyorsun yani?" Yüz ifadesine bakılırsa cümledeki tek eksik "Bırak allassen"di.

"Evet, evet tabi. Bakın, en başında bizden..yani benden nefret ettirecek davranışlarda bulunduğumun farkındayım. Hele ilk günlerinizde.." dedim ve sustum. Gülümsüyordu. Ben de gülümsedim. "..çok çektirdik farkındayım. Sadece affedin olur mu? Çünkü gerçekten mesleğinizde başarılısınız. Kıymetinizi bilmeseler de."

Bir süre gözlerimin içine baktı. Belli ki bunları neden söylediğimi, ya da daha mühimi neden şimdi söylediğimi merak ediyordu. "Biliyor musun Arya," diyerek başladı ve sandalyesini bana yaklaştırdı. " Senin masumiyetinden hiçbir zaman şüphe etmedim. Sen de yanlış arkadaş kurbanı olanlardansın."

Bir gülümsemeyle yetindim. Beste'nin yanlış arkadaş olduğunu asla düşünmemiştim. Değildi zaten. Biraz narsist bir tipti evet, muzurdu çılgındı evet ama yanlış arkadaş değildi.

Buna kafa yoruyordum ki rehberlik servisinin cam duvarlarından bakarken birini seçtim. Emin değildim ama bu kıvırcık, benim şu "tek dostum" olan kıvırcık mıydı? Hayır hayır inanmıyorum, bir daha göremeyeceğimi düşünüyordum onu.

Biraz daha yakınlaştım. Evet oydu. Üzerinde bir heavy metal grubunun tişörtü vardı ama arkadan seçemiyordum.

Çıkmasını bekledim ve yaklaşık 15 dakika sonra çıkıp "Bir daha görmem seni sanmıştım." dedi sırıtarak.

"Ah hayır, evinden buraya kadar takip ettim seni. Görüşmeyeceğimizi düşünmen büyük hata!" dedim.

Bir an gözlerini kısıp "Bu gerçek mi?" bakışı attı ama sonra gülümsedi.

Konuşmayı sevmiyordu belki ama onu terk etmeyecektim.

"Eee bugün ne yapıyorsun?" diye sordum.

"Bilmem takılırız arkadaşlarla diye düşünüyordum" dedi. Gelmeye istekli olduğumu çaktırmamaya çalıştım. Böyle bir şey yaparak tehlikeye de giriyordum sonuçta gelmemi istemeyebilirdi veya sormak aklına gelmeyebilirdi.

Korktuğum başıma geldi. Hiçbir şey sormadı 3. kattan zemin kata indiğimiz süre boyunca. Sonra da "Sigara içer misin?" diye sordu. Ahh!

"Ara sıra" dedim ama belli ki sorduğu soru bu cevabı almaya yönelik değildi. "Ama şimdi içebilirim." dedim.

Dışarı çıktık. Okulun arka bahçesinde tam da onu sigara içerken hatırladığım yere götürdü beni. Sağlam bir yerdi. Okul pencereleriyle arasında sık ağaçlar vardı ve bu, okul yetkilileri tarafından görülmeyi imkansızlaştırıyordu. Ayrıca Istanbul'un yaz sıcağına karşın ağaçlar sayesinde gölgelikti ve esiyordu.

Sigaradan ilk nefesi aldım ve sigara içmeye çalıştığım öbür iki sefer geldi aklıma. Evet iyiydi hoştu ama öksürmeden duramazdım ki ben.

"Mezuniyet gecesi sarhoş kafayla epey yararlı işler yapmışız." dedim neşeyle.

Gözleri parladı ve nasıl devam edeceğimi merak eder gibi güldü. Buna dışarı nefes vererek gülme deriz ve ne zaman biri bu şekilde gülmeye kalksa anlayın ki cümlenin sonunu merak ediyordur.

"Barınak meselesinden bahsediyorum." diye ekledim ben de gülmesine karşılık.

"Aslında oralar aklımda benim," dedi. Ben alaycı bir şekilde kaşımı kaldırdım. "yani kısmen."

"Cidden iyiydi yalnız, 9.sınıftandır böyle gerçekten oturup içtiğimi hatırlamıyorum."

Çünkü içmedim, çünkü 9.sınıf hayatımda bir hataydı.

"Ahh haklısın baya kör kütük sarhoş olduk bir kısmı hatırlamıyorum bile." Demek o da hatırlamıyordu.

"Iyi ettik ya, uzun zamandır dostum olarak gördüğüm kimseyle konuşmamıştım." Psikoloğum hariç, onu da gayet dostum olarak görürüm yani.

Yüzüme baktı. Dikkatlice baktı bu sefer. "Dertlisin sen dostum. Yeni insanlarla tanışman, yeni çevreler edinmen lazım."

"Evet." Gözlerimi kaçırdım "Farkındayım."

"Neden benimle gelmiyorsun bugün? Arkadaşlarımla tanışırsın."

Beklediğim teklif! Bitanesin Bartu, beni ancak bu sevindirebilirdi!

Tabi bu kadarını yansıtmadım.

"Tabi, neden olmasın? Boşum da zaten bugün." Doğrusunu istersen, her gün boşum.

Okuldan çıkıp otobüse bindik. Indiğimiz yerin hemen karşısında, yanından geçsem bile asla dönüp bakmayacağım türden harabe ve gürültülü bir mekanın kapısından girdik. Iron Maiden çalıyordu sanırım, hangi şarkı anlayamadım ama kulağım yanılmazdı.

Içeride bir grup tuhaf insanın yanından geçtik. Uyuşturucu taciri tipli adamlar, her tarafında piercing olan kadınlar...Böyle insanlarla takılıyor demek, diye düşünmeden edemedim.

En sonunda mekanın arka taraflarına doğru bir masada durduk. Siyah ipli korse giymiş bir kız, yanında yüzü biraz uzun da olsa hoş bir çocuk, onların karşısında da yüzü uzun olan çocuğa çok benzeyen ama yüzü uzun olmayan -spoiler- günün sonunda baya hoşlanacağım çocuk oturuyordu.

Yüzü uzun çocuk hemen atladı. "Yeni sevgilini mi getirdin tanıştırmaya?" dedi. Kız gülümsedi. Bense ani bir savunma mekanizmasıyla "Yoo, hayır hayır" dedim. Bartu dönüp "Sefa, rica ediyorum bir kere de dur." dedi çocuğa, yani Sefa'ya ve içini çekti.

Kız bana gülümseyip "Büşra." dedi ve elini uzattı. Ben de "Arya." dedim elini sıkarken.

Sonra Bartu devraldı sözü "Bu Sefa, karşısındaki de Çetin. Ikisi kardeş" dedi.

Sefa'nın elini sıktım.

Sonra Çetin'e tekrar baktığımda, daha doğrusu göz göze geldiğimizde içimde bir kıpırtı hissettim. Ilk görüşte aşk falan değil. Aslında aşk bile sayılmaz hala. Sadece çocuğun konuşmasından, tarzından ve sanırım bronzluğundan etkilendim biraz.

Sonrasında sohbet içerisinde anladığım kadarıyla Büşra bizimle yaşıt, sevimli bir metalhead'di. Kardeşler ise birbirlerine taban tabana zıt karakterlere sahiplerdi. Sefa rahat ve komik bir çocuktu. Biraz salak olduğunu düşündüm ama yine de sevdim. Çetin ise ne konuştuğunu bilen, olgun bir karakterdi. Bu kadar farklı olmalarını aralarındaki 2 yaş farkına bağladım.

Bilmiyorum. Sanırım beni sevdiler. Ben de ortamlarına hemen alıştım. Kim bilir biraz daha samimi oldukça belki karavan fikrimden bile bahsederim? Şu an belki de tek dostlarım onlar çünkü.

Bu arada, Bartu'nun numarasını aldım. Ve bu sefer sutyenime değil telefonuma yazdım. Ahh ne utanç verici bir rüyaydı!

Öbürlerinin de numarasını aldım, özellikle Çetin'in! Yalnız arayabilecegimden emin degilim. Keşke bir cesaret kırıntısı göstersem de...

Karavan MaceralarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin