9.Bölüm " Korkuların Duvarlarına Çarpan Yakınlık"

Start from the beginning
                                    

"Uraz ben..."

"Neden uyumadın?" diye sordu tok bir sesle konuşmamı bölüp.

Bakışlarım ona kaydı, bana değil de doğrudan karşısına bakıyordu konuşurken. sanırım o gün hakkında konuşmak istemiyordu, tamam bizde konuşmazdık.

"Evde bir tane bile saat yok. Telefonum desen yangında havaya uçtu. Saat'in varlığından bir haberim." Dedim hayıflanırken. Kahvesinden bir yudum alırken gözleri göz ucuyla bana kaymıştı, o fark etmedim sansa da ben fark etmiştim.

"Çocuklara söyleseydin, ayarlardılar telefon." Dediğinde kahvemi yudumladığım için cevap verememiştim. Cevap vermediğim için bakışları bana dönerken, dudaklarım kupanın üzerindeyken gözlerimi ona çevirdim.

"Telefona çokta şart değil. Eve saat koysan daha iyi olur." Dedim kupayı uzaklaştırıp ,omuz silkerken.

Telefon benim için hiçbir zaman öncelik olmamıştı. Telefon bağımlılığımı on yedi yaşında bırakmıştım. Ailemi kaybettikten sonra o telefonun bir daha onlar tarafından çalınmayacak olmasını bilmek onu kullanmamam için yeterli bir sebepti. Zaten başka akrabamda yoktu burada Kutay'la sevgili olduktan sonra telefonu elime biraz olsun almaya başlamıştım. Yutkundum, Kutay da gittiğine göre telefon olmasa da olur.

"Hallederler yarın." Dediğinde daldığım düşüncelerden kurtulup ona baktım.

"Yarın hazır ol yemeğe çıkacağız." Dedi tok bir sesle.

"Tamam." Demekle yetinmiştim.

"Yine terliksizsin." Dedi hoşnutsuz bir sesle.

Bakışları çıplak ayaklarıma kayarken, buz tutuklarını hissettim.

"Terlik giymeyi sevmiyorum." Dedim üşüyen ayaklarımı kıpırdatırken.

"Artık sevsen iyi edersin, evimde yalın ayak dolaşılmasından hoşlanmam." Dedi kesin bir dile. O görmese de gözlerimi devirdim, bazen fazla otoriter konuşabiliyordu.

"Pek kıymetli evin varmış." Dedim kınar şekilde.

"Ev için demiyorum, senin için, hasta olma diye." Dediğinde, tek kaşımı kaldırıp yüzüne baktım.

O beni mi düşünmüştü?

━━☯━━

Kahvelerimiz bitiğinde , bardakları masanın üzerine koyduk. İkimizde içeri girmek için bir atakta bulunmamıştık, sessizce manzarayı izliyorduk. Bu manzaraya alıştığımı fark ettim. Artık uçsuz bucaksız denize baktığımda yabancı gelmiyordu.

Köpek havlama sesi duyulduğunda bakışlarımı manzaradan çekip etrafa bakındım. Uraz'ın tam arkasında bize doğru koşan iki köpeği fark ettiğimde paniklemiştim.

"Hii.." nidası dudaklarımdan dökülürken, önümde duran Uraz'ın belinden yakalayıp hızla çevirdim. Arkasına saklanırken, gövdesini kendime siper etmiştim.

"Gelmesinler..." dedim panikle. "Söyle dursunlar." Derken Uraz'ı sıkı sıkı tutmuştum.

"Nero, Pala durun oğlum!" dediğinde havlama sesi duyulmuştu.

Kafamı Uraz'ın kolunun üzerinden uzatıp köpeklere doğru baktım. Köpekler beni fark ederken yanımıza doğru koşup havlamaya başladı. Köpekler etrafıma geldikçe ben Uraz'ı çeviriyordum.

"Ay!... Kış!... gelme, gelmesene ya!" dedim Uraz'ı siper etmeye devam ederken.

"Oğlum durun" dedi Uraz keyifli çıkan bir sesle. Başımı yatırıp yüzüne baktım. O gülüyor muydu? Gözlerim kısılırken belini cimcikledim.

HARABEWhere stories live. Discover now