Bölüm 3: Tutsak

En başından başla
                                    

Başta, fazlasıyla sıkıcıydı. Cantet'in yanındaki koltuğa oturmuş dikiliyordum. Kimse konuşmuyordu. Halktan insanlarla aramızda onlarca asker vardı ve Cantet ile bana sanki canavarmışız gibi bakıyorlardı. İşte sonrasında olan oldu...

***

İnsanların çığlıkları arasında kalakalmıştım ve Cantet'i sadece bir saniye önce yanımda gördüğüme emindim. Şimdiyse kendimi kalabalığın tam ortasında bulmuştum. Tuhaf bir sis aniden etrafı sarmıştı, insanların çoğu nefes alamıyormuş gibi görünüyordu. Yere çöken genç bir kadının gözlerinden kanlar geliyordu ve çığlıkları eşliğinde kayboluyordu. "Cantet!" diye bağırdım, ortalığa doğru. Beni bırakmazdı, değil mi? Sis gittikçe yoğunlaşıyordu ve ben önümü bile göremez olmuştum. "Cantet!" Kulaklarım insanların acı haykırışlarıyla o kadar dolmuştu ki, kendi sesimi ben bile duyamıyordum. Bir kez daha bağırmak için ağzımı açmıştım ama "Cant..." dediğimde durmak zorunda kaldım.

Tüm sesler aniden kesilmişti ve şimdi az önceki insanların hiçbiri burada değildi, Cantet de dahil kimse yoktu. Sisin ortasında yapayanlız kalmıştım. Ve Elatha da yaşadıklarım dolayı ben en büyük korkum yanlız kalmaktı. Gözlerimin dolduğunu ve kalbimin sıkıştığını hissettim. Cantet yanımdayken bunu asla hissetmezdim. Tanıdık ve bir o kadarda acı bir histi bu...

"Yoksa ağlıyor musun?"

Sislerin içinde bana doğru gelen karaltıya boş gözlerle baktım. "Malesef ağlasan bile sevgilin buraya gelip seni kurtaramaz."

Onun söylediklerini boşverip, cesur kalmaya çalışarak cevapladım. "Sende kimsin?" Bana biraz daha yaklaştığında, karşımdaki genç delikanlının kızıl saçlarını seçebilmiştim.

"Bir zamanlar evleneceğin kişiydim." diyerek cevapladı, ukala bir tavırla.

Anlayaman gözlerle ona baktım. "Sen ne saçmalıyorsun..."

Güldü. "Şu anda benim yarattığım bir illüzyon içindesin. Bu sis, tıpkı Elatha gibi klanıma ait olan özel tekniklerden bir tanesi."

Kızıl saçlar ve illüzyon teknikleri. Rubrum'un klanı olan Lupus (kurt) olduğu kesindi. Fakat benimle ne işi olduğunu anlayabilmiş değildim.

"Beni hatırlamadın bile, değil mi?" dedi yapmacık bir tavırla iç çekerek. "Gerçi o yaşlardaki küçükcük halimle kıyaslayınca çok farklı görünüyorum. Ama burası gerçek dünya."

"Neyden bahsediyorsun?" diye sordum soğukça.

"Sende çok unutkan çıktın ama..." diye fısıldadı. "Beni düğün salonun ortasında bırakıp kaçtın. Neyse, bende pek hevesli değildim. Ablamın zoruyla evleniyordum."

İşte o an, onun kim olduğuna anladım. Elatha'dayken Rubrum ile bir anlaşma yapmıştım. Eğer onun dokuz yaşındaki kardeşiyle evlenirsem, Cantet'i yaşatacağını söylemişti. Bunun nedeni onların ırkından yaşayan kimsenin kalmamasıydı. Sadece Rubrum ve onun küçük kardeşi vardı. Birde onların ırkından bir melez olan ben. Bu nedenle kardeşiyle evlenmemi istemişti. Elatha da küçük bir çocuk gibi görünen o prens, şimdi karşımda duruyordu. Onun yeşil gözlerine ve kızıl saçlarına dikkatlice baktığımda bir kez daha anlamıştım bunu.

"Ne istiyorsun?" diye sordum bu sefer, tehditkar bir tavırla. Onların klanına ait olan Elatha tekniği yüzünden, yüzlerce masum insanın ruhu iki dünya arasında sıkışıp kalmış canavarlara dönüşmüştü. Bu canavarlar ise anlayamadığım bir nedenden dolayı, kendilerini kurtarmam için hep bana gelmişlerdi. Bunun da keşfetmeyi bir türlü başaramadığım güçlerimden kaynaklandığını düşünüyordum ama... Şimdilik elimden bir sey gelmiyordu.

Karşımdaki prens, elini kıvırcık saçlarından kızıl bir tutama dolayıp parmağıyla oynamaya başladı. "Sana bir anlaşma önereceğim. Korkma, ablamdan mantıklıyımdır. Hem seninle evlenmeye de pek niyetim yok, kusura bakma."

"Öyleyse, her ne istiyorsan açık konuşman gerek." dedim sertçe.

"Irkımı katleden adamdan intikam almak istiyorum." dedi aniden ciddileşerek. "...ve bana yardım edeceğini umuyorum."

"Bunu yapmayacağım." dedi gülümseyerek. Onlara asla yardım etmezdim. Elatha da sıkışan ruhlar için her vicdan azabı duymuştum. Onların ırkı katildi.

"Elatha bizim kendimizi koruma çabamızdı. Yoksa tüm klan ve ırkımızı öldüren o kişi, ablam ve benide öldürecekti."

"Boşuna konuşma sana asla yardım etmeyeceğim." dediysemde dinlemedi.

"Yardım edeceksin. Unutun mu? Sen bizim klanımızında kanını taşıyorsun. Annen bizim klanımızdandı ve ırkımızı katleden kişi onuda kendi elleri arasında boğarak öldürdü." Ben duyduğum cümlenin şokuyla sarsılırken, beni etkilediğini fark ederek devam etti. "Baban, seni koruma çabası içindeyken aynı lanet olsaı kişinin ellerinde öldü. Halkın ve insanların onun yüzünden öldü. Hepsini o öldürdü!" İçinde yanan nefreti dışarı vurarak söylüyordu bunları. "Neden boynuzları, kuyruğu ve uçamayan kanatları olan bir ucube olduğunu kendine hiç mi sormadın?! Nita!" Adımı sıktığı dişlerinin arasından haykırırken omuzlarımdan tutup beni sarstı. "O adam bizim her şeyimizi aldı! Yardım etmeyeceğini söyleyemezsin!"

Ve korkuyla, cevabını bildiğim o soruyu sordum. "O adam, kim?"

"Cantet Alata."

***

ELATHA II ZAMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin