Chapter 29 'My heartbeats for only you'

1.1K 75 57
                                    


Sabah kalktığımda yanımda boşluk vardı,bu saate nereye gidecekti ki? Hafifçe doğrulup içeri doğru gittim. Ses tonunu arttırmış Liam'la Niall'ı karşısına çekmiş bağırıyordu. Kaşlarımı çattım,televizyonun yanında duran dijital saat on biri gösteriyordu. İçeri girdiğimde Niall'a göz göze geldik. Harry bir anda bağırmayı kesmişti. Liam yumruğunu sıkıp masaya vurduğunda sıçradım.

"Ne sik yediğini zannediyorsun? Artık kimseyi gölgende bırakamazsın çocuk değiliz,bizi karşına alıp bağırmaktan vazgeç."

"Güvenliğinizi ve onun güvenliğini tehlikete attığınız farkında değilsiniz,çünkü küçük beyniniz ben olmadan çalışmıyor değil mi? Ne yapacaksın,bana mı vuracaksın he?"

Parmağınla beni gösterdikten sonra olayın benim güvenliğimle de alakalı olduğunu öğrenmiştim. Liam sinirle sandalyeye tekme attığında Harry'nin kolunu sıktım.

"Bunu bana söylemeyecektin,ah ulan bunu bana söylemeyecektin. Onun güvenliğini tehlikeye atan tek bir insan var oda sensin. Kimse neden bunu kabullenemiyor?! Kimse neden bunu göremiyor?!"

Ortalarına geçip sesimi yükselttim.

"Liam ve Niall beni koruyorlar,hemde her zaman. Ve evet,sen benim yanımda yokken onlar beni eve güvenli ulaştırmak için hep yakınımdaydılar. Neden sabahın on birinde bunu konu baz alıp tartışıyorsunuz?"

"Bu mektuplar sana gelmeye ne zamandır devam ediyor?"

Elindeki zarfları sallayarak bana baktı.

"Düzenli olarak,yani ilki senin yanında gelmişti zaten."

"Burası kimin evi Heaven?"

Sinirlerimi zor tutuyorum ses tonu vardı,farkedebiliyordum artık. Dudaklarımı ısırdım.

"Liam'ın."

"Liam'ın. Ve mektuplar senin evde olmadığını bilip buraya ışınlanabiliyormuş baksana!"

Bu konuda benim ne suçum vardı? Yapabilecek bir şeyim yoktu,nereden geldiğini bilmiyordum. Annemin olup olmadığını,aslına bakarsanız annemin yazıp yazmadığına bile inanmıyordum tokamı gönderene kadar.

"Nereden geldiklerini bilmiyorum,"

Zarfları masanın üzerine koyup ellerini kafasının üstünde birleştirdi. Uzun,bukleli ve gece açık yattığı için karışmış saçlarından uzun parmaklarını geçirip bakışlarını bana çevirdi. Bana ne zaman bu şekilde baksa içimdeki huzur nirvanaya ulaşıyordu.

"Biri nerede,kiminle olduğunu bilecek kadar yakınında. Bunlar sana tesadüfen gelmiyor."

"Beni izleyen biri olmadı,yani dikkatimi çeken biri en azından."

"Bunu hissettirmeyecek kadar profesyoneldir belki?"

Omuz silktim.Elinle kolumdan tutup kendine çekti.Kollarını sırtıma dolayıp saçımdan öptü. Bir kaç adım geri gitmemi sağladı.

"Halledeceğim. Sanırım kim olduğunu biliyorum."

Hiç bir şey demeden ayakkabılarını giymeye başladığında kapıyı sertçe kapattım.

"Artık kimseye bir açıklama yapmadan giden Harry olamazsın,nereye?"

Kaşlarını kaldırıp bana baktı,hafifçe gülümsedi ama alaylı olduğu her halinden belliydi.

"Heaven,dünü mahvetme."

"Mahveden ben değilim!"

"Demek ki gelmemen gereken bir yer bunu akıl edemiyor musun?"

Lustfulness  (Şehvet)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin