2...Baş Belası

8.8K 502 151
                                    

Başımdaki feci ağrı yüzünden gözlerimi açmak zorunda kalmıştım. Bu acının tarifini yapamazdım çünkü öyle bir acıydı ki, sanki matkap ile beynimin tam ortasını birileri delmeye çalışıyor gibiydi. Gözlerimi açtıktan sonra birkaç saniye nerede olduğumu algılamaya çalışmıştım. Şuanda kendi evimde, kendi odamda ve tek parça olarak kendi yatağımda yatıyor bir vaziyetteydim. Ama nasıl? Asıl soru ise beni buraya kim, ne zaman ve nasıl getirmişti. Çünkü kendimi karanlığa bırakmadan hemen evvel son hatırladığım tek şey kafama gelen darbeden dolayı bayılmadan önce bana vuran pisliğin ikinci kez bana vuracağı sırada nereden ve kim tarafından geldiğini anlamadığım yumruk ile yere düşmesi idi. Sonrası ise benim için dengemi koruyamayıp düştüğümden dolayı karanlıktan ibaretti.

Elimi ağrıyan başıma götürünce ise kafamın ortasında pansuman olduğunu fark ettim. Ağrıyan başıma aldırmadan yattığım yatağımdan yavaşça kalkmaya çalıştım. Başım dönmeye başlayınca duvardan destek alarak odamdan çıktım ve merdivenleri de yavaş adımlarla inmeye başladım. Hala buraya nasıl geldiğimi , daha doğrusu beni o halde eve kim getirdiğini, beni kimin son anda sarhoş pisliğin elinden kurtardığını fazlası ile merak ediyordum. Evdeki ışıkların kapalı ve etrafın da sessiz olmasından yine evde yalnız olduğunu anlamıştım. Zaman geçtikçe evdekilerin dışarıda vakit geçirmekten daha fazla keyif aldıkları için ev çoğunlukla sessiz oluyordu. Ailemin işleri yüzünden iş gezisinde olduklarını da hesaba katarsak. Merdivenlerden indikten sonra midemin açlık yüzünden savaş ilan etmişçesine başlayan gurlamasından dolayı ayaklarım mutfağa gitmek için dirense de ilk önce salona girdim ve salonun ışıklarını açtım. Salonun ışıklarını açıp  arkamı dönmemle birlikte çığlık atmam sadece birkaç saniye içinde gerçekleşmişti.

M:'Sen, Sen kimsin lan! Evimde ne işin var? Nasıl girdin içeriye sen!''

Benim bağırarak konuşmama tezat tam salonumun ortasında bir bacağını diğerinin üzerine atmış, yüzündeki sinirli ifadesi ve siyah takım elbisesi ile birlikte bana öldürecekmiş gibi bakmaya ve susmaya devam ediyordu. Ve o benim sorularıma cevap vermeyerek sakin kalmaya devam ettikçe ben daha fazla delirmeye  başlıyordum sinirden.

M:''Konuşsana! Sana diyorum. Dingonun ahırı mı ya burası ne o ellerini kollarını sallayarak evime girmeler, salonumda oturup bana afralar tafralar yapmalar? Ne oluyor burada!''

Benim ikinci kez bağırarak sormam üzerine beyefendi oturduğu koltuğumdan kalkarak yavaş adımlarla bana doğru yaklaşmaya başladı. Hele havalara bak havalara. Sanırsın film çekiyoruz burada.

X:''Demek Miray çetin sensin öyle mi ufaklık!. Kendisinin iki katı olan adamları kandırmayı başarıp, adamlarımı peşinden koşturmanın ardından ondan daha güçlü olan birisini yaralarayarak bayılttıktan sonra elimizdeki adamı serbest bırakan ve benim işlerimi bölen yaramaz baş belası sensin. Şimdi bana senin yüzünden yarım kalan işimizi nasıl tamamlayacağımızı söylemek ister misin baş belası ha? KONUŞSANA LAN DİLİNİ Mİ YUTTUN!''

M:"Evet dilimi yuttum! Sen eşkiya mısın da izni olmadan bir insanın evine giriyorsun bu bir! Evet senin adamlarını oyuncak gibi oynatarak oradaki adamı kurtaran benim ve iyi ki de o adamı oradan kurtarmışım. Bu da iki! Ve son olarak eğer yanında gezdirdiğin adamların onlardan fiziksel olarak güçsüz görünen bir çocuk ile bile baş edemeyecek kadar akıldan ve zekadan zayıflarsa bunun için benim yapa bileceğim her hangi bir şeyim yok adını bilmediğim dağ ayısı. Git de hesabını mağara adamlarına sor!''

Bağırarak sarf ettiğim cümlelere ek olarak en sonda söylemiş olduğum söz yüzünden yüzü sinirden renk değiştirmeye başlamıştı.

KÖRDÜĞÜMWhere stories live. Discover now