•2• "Eğitim"

69.2K 4.4K 983
                                    

Eğer tüm bunlar bir kabustan ibaretse -bütün kalbimle bunu arzuluyordum- bilinçaltımda ciddi problemler vardı. Mevcut takım arkadaşlarım da duruma itiraz etmezse en azından rüyada olduğumu kolayca kesinleştirebilirdim. O yüzden hiçbirinin tek kelime etmemesini ve bu distopyadan bir an önce kurtulmayı diledim.

"Burası resmen tehlikeler gezegeni." diye mırıldandı, Falicia. Bilge'nin söyledikleri doğruysa bu yaklaşımı olumlu bile sayılabilirdi.

Dan konuştuğunda bakışlarımı ona yönelttim.

"Koskoca bir gezegeni on iki kişi kurtaramaz. Bunu hiç düşündünüz mü?"

Dan'e sonuna kadar hak veriyordum ve Bilge'nin "Siz yapabilirsiniz, farklısınız. En azından Dünya üzerinde." yanıtı kulağa hiç tatmin edici gelmiyordu.

Brian'ın başını iki yana salladığını gördüm. Ardından düşüncemi doğrularcasına konuştu.

"Neden başka insanları da yollamıyorsunuz? Bir ordu şeklinde yollasaydınız en azından, daha avantajlı olmaz mıydık?"

Bu sefer, gri saçlarını özenle geriye taramış olan uzun boylu bir adam cevap verme sırasını devraldı. Diğerlerinin yanında daha genç duruyordu.

"Hayır, onlar size ayak bağı olmaktan başka hiçbir işe yaramazlar. Burada önemli olan sayıca çokluğunuz değil. Sizi güçlerinize güvenerek seçtik. O yaratıklar karşısında elimizdeki etkin silahlar yalnızca sizlersiniz."

"Soyumuzu kurtarmak için tek ümidimizsiniz. Halkınız için bunu yapmalısınız." dedi, acınaklı bir tonlamayla, bana en yakın kürsünün arkasında duran kadın.

Sinir dolu bir kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum. Beni sefalete mahkum eden halkım için bilmediğim özel güçlerim ve tanımadığım on bir kişiyle birlikte "gezegen arındırma" görevi gerçekten bana mı düşmüştü? Üstelik beni bunu yapmaya zorlayan kurulun tek mantıklı açıklaması başka şanslarının olmamasıydı, öyle mi? Onların değil, bizim başka şansımız yoktu çünkü bizi bu göreve zorla itiyorlardı.

Ortamın sessizliğini fırsat olarak gören Bilge, "Başka sorunuz yoksa odalarınıza çekilebilirsiniz." derken öylece ona bakmaktan başka elimden hiçbir şey gelmiyordu. Kimsenin itiraz etmeyişine şaşırmamak gerekirdi. Karşı çıksak bize enjekte edecekleri tek bir sıvıyla bile karar verme mekanizmamızdan olabilirdik.

Herkesin oturduğu yerden kalktığını görünce ben de daha fazla bekleme gereği duymadım. Bilge'nin kurulu ise göz açıp kapayıncaya kadar ışınlanmıştı. Ümitsiz bir ifadeyle gözlerimi diğerlerinde gezdirdim.

"Hiçbir şey yapmayacak mıyız?"

Kimse soruma cevap vermedi, aksine hepsi teker teker yanımdan geçip sessizce meydandan ayrılmaya başlamıştı. Lucas'ın gitmeden önce bana bakıp omuz silktiğini gördüm. En azından bir kişiden de olsa elle tutulur bir tepki alabilmiştim. Öylece olduğum yerde dikilirken Cerelia yanıma yaklaştı.

"Kaçmaya meyilli saçma sapan tavırlarda bulunacaksan, akıllıca davran ve böyle bir şeye asla kalkışma. Hepimizi öldürtmeye mi çalışıyorsun?"

Tükürürcesine sarf ettiği bu sözlerin ardından hışımla yanımdan ayrılışını kaşlarım çatık bir halde izlemekten başka hiçbir şey yapamamıştım. Tamam, görünen o ki Cerelia'yla pek de iyi anlaşamayacaktık.

Cerelia'nın sarı buklelerini savurarak yaptığı çıkıştan sonra Isabel görüş alanıma girdi, omuzlarımı düşürdüm ve çaresizce peşinden odama ilerlemeye koyuldum. Eğitim süreci boyunca binanın bize ait kısmını çözene kadar bana rehberlik edeceğe benziyordu.

AURORAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin