2.Bölüm

44 11 0
                                    


II. BÖLÜM
SONSUZ MUTLULUĞA DOĞRU
Mutluluğu, insan ne kadar çok arzu etmişse onun uğrunda o derece mücadele etmiş ve yine o derecede arayış içine girmiştir. Kimisi doğada, kimisi insan sevgisinde, kimisi arzu ve ihtirasların tatmininde ve kimisi de içki ve benzeri uyuşturucularda mutluluğu aramış fakat bütün arayışlar belli bir süre sonunda başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Oysa sonsuz mutluluğun insanın ve bütün evrenin yaratıcısı olan yüce Allah (C.C.)'ın kuvvet ve kudretinde olduğunu bilenler ve bu uğurda hakkıyla mücadele edenler gerçek mutluluğu sonsuz huzuru bulmuşlardır. İnsan gerçekte iyiliğini, mutluluğunu istemekte bile aciz kalmıştır. Gerçekten insan iyiliğini isteyenlerden olsaydı elbette Allah'ın yardımı ile başarıya ulaşırdı. Bu size oldukça garip gelebilir fakat şu soruyu kendimize bir sorup cevap arayalım acaba ben gerçekten mutluluğumu sonsuz huzur ve iyiliğimi istiyor muyum? Düşüncelerde hep aynı cevap "elbette istiyorum" peki sizce bu doğru mu, eğer doğruysa zaman zaman neden insanların kendi zararına olan şeylere aşırı bir ilgi duyduğunu açıklayabilir miyiz? Bir çoğumuz sigara içeriz zararlı olduğunu bildiğimiz halde ve bir çoğumuz içki içeriz sağılımıza zararlı olduğunu bilerek yine bir çoğumuz buna benzer kötü alışkanlıklarda ısrarlı bir biçimde inat ederiz. Örneğin insanın sosyal yaşamındaki bazı kurallar toplumun huzur ve refahı açısından şarttır ama bir çoğumuz buna riayet etmeyiz. İlim öğrenmek, değişik okullarda tahsil yapmak iyiliğimizedir fakat çoğu zaman bunun yerine eğlence ya da boş işlerle uğraşmak hoşumuza gider. Hangimiz çalışmayı gezmeye tercih eder. Tercih edenlerimizin de mutlaka bunlara benzer mutluluk ve iyiliğine zararı dokunacak bir tavır ve davranışta bulunma alışkanlığı olduğu aşikardır. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bunun yerine isterseniz şu ayeti kerimede söylenenleri bir düşünerek ne derece iyilik taraftarı olduğumuzu görelim:
"O Kur'an, ancak bütün alemlere bir öğüttür. Tabii, içinizden dürüst olmak isteyenler için. Bilhassa alemleri Rabbi (sizin dürüst olmanızı) dilemedikçe siz dilemezsiniz."
Tevir Suresi 27-28-29
Nefsimize ağır gelen her şey bizim için hep bir iticilik oluşturmuştur. Bu sebepledir ki hayrımıza olan bir şey her ne kadar iyiliğimiz içinse de nefsimize ağır geldiği için hoşumuza gitmez, fazla kilolular her zaman bu durumdan hoşlanmazlar yine de büyük bir iştahla yemek yeme zevkinden mahrum kalmak nefislerine ağır geldiği için bu duyguyu bastıramazlar öyle ki sağlıkları ve mutlulukları pahasına olsa bile. İnsanların bir çoğunda buna benzer örnekler vardır, farklı farklı şekillerde insan hep hayrına olmayan mutluluğunu zedeleyen tavır ve alışkanlıkları sergiler bu sebepten dolayı insanın kendini iyi tanıması gerekir bu gerekliliği kitabımızın başında da kısaca belirtmiştik. Şimdi bu konu üzerinde biraz daha duralım. Kendini tanımayan, nefsinin aşırı arzu ve ihtiraslarının kendi sonunu ve mahfolmasını gerçekleştirecek kadar tehlikeli olduğunu kavrayamayan insan sonuç itibariyle hüsrana uğrar. İşte insan nefsinin zaafları yüzünden hiçbir zaman tam anlamıyla iyiliğini mutluluğunu isteyemez, lakin Yüce Allah(C.C.) kullarının iyiliğini isteyendir, onun içindir ki Allah-u Teala'dan dua ve ibadetle onun yardımını dilemeli ve sonsuz mutluluğumuza zemin hazırlamalıyız. Tabi ki ibadet ve dua konusunda da sabırlı olmak ve umutsuzluğa kapılmamak şarttır. Sabrın önemini daha önceki yazımızdan da hatırlarsanız konunun anlaşılmasına yardımı olur. Evet dua dedik, insanın en büyük dayanağı, insanın tek güvencesi öyle ki Yüce Allah (C.C.) dua ile ilgili olarak şöyle buyurmakta ve duanın önemini bize anlatmaktadır.
"De ki; Eğer duanız olmasa Rabbim katında ne ehemmiyetiniz var" Furkan Suresi 77

Peygamber efendimiz dua ile ilgili bir hadisi şeriflerinde şöyle buyuruyorlar: "Bütün iyilik çeşitleri ibadetin yarısıdır diğer yarısı ise duadır" Hadisi Şerif (Camiu's-Sağir.)

Sonsuz mutluluğun anahtarıdır dua, çünkü insanın kendi başına bu mutluluğa erme imkanı yoktur ancak Yüce Allah'ın dileme ve yardımıyla mümkündür, Allah-u Teala'nın yardım ve dilemesine vesile ise duadır. Bazılarımız dua konusunda; dua etmesine rağmen duasının kabul olmadığını ve dileğinin gerçekleşmediğini söyler oysa Allah (C.C.) dua edenlerin duasını kabul edendir. Nitekim Yüce Allah (C.C.) şöyle buyurmaktadır; "Ey Muhammed, kullarım sana benden sorarlarsa (söyle) Ben onlara yakınım. Bana dua edenin duasını kabul ederim. Doğru yolu bulmak için bana yalvarsın, bana inansınlar"
Bakara Suresi 186
Allah-u Teala'nın sözü ve vaadi haktır ve gerçektir bu ayeti kerime karşısında nasıl şüphe duyabiliriz. Ancak bu konuda yeterli bilgi sahibi olamadığımızdan kalplerimiz tatmin olmayabilir.
Dualarımızın kabul edilmesini dilediğimiz bir dileğin veya isteğimizin aynıyla yerine getirilmesi olarak algılarsak yanılmış oluruz. Çünkü Allah (C.C.) çok yüce ve rahmet sahibidir. Bizim bilmediklerimizi bilir ve göremediklerimizi çok iyi görür ve bu rahmet ve yüceliğinin derinliğine göre çok buudlu cevaplar verir. Öyle ki bizim düşünemediğimiz her şeyi bilir, göremediğimiz her şeyi görür ve bizim daralttığımız hususları açarak bu günümüzü ve yarınlarımızı da nazar-ı itibara alarak dualarımıza cevap verir. Yüce Allah (C.C.) bu günlerimizi aydınlatırken yarınlarımızı karartmaz hem bu günümüzü hem de yarınlarımızı iç içe görerek gönüllerimize hayal ettiğimizden daha iyisini verir. Nitekim Velilerden biri buyuruyor ki Ben, Allah'ın istediğim bir şeyi vermesine bir defa vermemesine on defa sevinirim zira isteğimi vermesi benim istediğim içindir vermemesi ise kendi tasarrufudur. Ben bilmem ki hayırlısı nedir. Allah Alim dir her şeyi bilir Rahimdir kullarına merhameti ve şefkati bol dur.
Sonuç itibariyle Allah-u Teala dua edenlerin duasını kabul edendir ve er ya da geç bu dünyada veya ahirette ama mutlaka dua edenlerin özünü Allah'a teslim edenlerin mükafatını verecektir.
"(Resulüm) İman edip de yararlı işler yapanlara kendileri için altlarından ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele! Onlardan kendilerine ne zaman bir meyve rızk olarak yedirilse, "Bu daha önce de rızıklandığımız (yediğimiz) şeydir" derler. O meyveler birbirine benzer şekilde kendilerine sunulur (renkleri birbirine benzer fakat tatları başkadır) Onlar için orada temiz, pak zevceler de vardır. Hem onlar orada ebedi olarak kalacaklardır"
Bakara Suresi 25
"De ki; Size bulardan daha iyisini bildireyim mi? Takva sahipleri için Rableri katında altından ırmaklar akan, içinde ebediyen kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın hoşnutluğu vardır. Allah kulları çok iyi görür.
Ali İmran Suresi 15
Dediğimiz gibi neden bütün bu ayetlerden sonra insan olarak sonsuz mutluluğa giden yolun haberlerini duyduktan sonra aksi yönde ilerlemeye devam ederiz hiç düşündünüz mü? Oysa gözlerimizin görebildiği yerde Allah'ın varlığına ve birliğine deliller var şu muhteşem doğa dengesinde en küçük yaratılan varlıktan en büyüğüne kadar o eşsiz yaratıcılık örneğinde üstelik, insanlara sürekli olarak Allah (C.C.)'ı haber veren hakla batılı birbirinden ayıran peygamberler geldiği halde, aslında bütün bunları kabullenmek istemeyen nefsimiz ve bizi felakete sürüklemek isteyen şeytandır. Kendi nefsimiz normal olarak özgürlüğünün kısıtlanmasını istemez ve bu sebepledir ki kendi özgürlüğünü kısıtlayıcı her şeye muhalefettir.
Nefsimiz hakkında biraz bilgi edinmek için Yüce Kur'an'daki şu ayetlere bakacak olursak; kendi nefsimiz hakkında bilgi edinmiş oluruz.

Sonsuz Mutluluğa DoğruWhere stories live. Discover now