1. BÖLÜM

216 23 7
                                    

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ

İnsan mutluluğunu hep farklı alanlarda aradı oysa mutluluğa giden yolun habercileri hiçbir zaman onu yalnız bırakmamıştı. İşte bu mutluluğun temel prensiplerini Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şerifler ışığında en kısa en öz bir biçimde, kalplere bir nur ve gönüllere huzur olması vesilesi ile kaleme aldığım bu kitapta bir Müslüman'ın kesinlikle bilmesi gereken prensipleri, Allah (C.C.)'ın izni ve yardımı ile, acizane çaba ve gayretlerimle siz değerli okurlarıma sunmaya çalıştım.
Bu kitapta genel olarak bizi sonsuz mutluluğa götürecek olan yüce Kur'an ve sünnet esas alınarak Ayet-i Kerime'lere ve Hadis-i Şerifler'e oldukça yer verilmiştir. Öyle ki bizi mutluluğa götürecek yolun anahtarları sayılabilecek mevzular irdelenmiş böylece sonsuz mutluluğa açılan kapıdan geçip, gerçek huzura doğru emin adımlarla ilerlemek amaç edilmiştir.

A.GÜNDOĞAN

I. BÖLÜM

İNSANIN KENDİNİ TANIMASI

Kimim ben? Her insanın kendisine sorması gereken sorulardan biridir ve bunun içindir ki Yüce Allah (C.C.) Hz. Davut (A.S.)'a "Ey Davut kendini (nefsini) bil ki beni bilesin) buyurarak bize insanın kendini tanıması hususunda yol göstermiştir. Hz. Davut (A.S.) bu soruya cevaben:
"Ya Rab. Seni nasıl bileyim, kendimi nasıl bileyim?" buyurduğunda ise,
Yüce Allah (C.C.); "Nefsini zayıflıkla, acizlikle ve fani olarak bil ki, beni kuvvet, kudret ve beka ile bilesin" cevabını vermişti. Hastalığa yakalanmış ve yakında öleceğini öğrenen birisi öyle biriki kendisininin bakıma muhtaç küçük çocukları var ve kendisinden başka kimseleri yok bunların geleceğinden endişe edip sevdiği ve güvendiği bir dostuna biriktirdiği tüm parasını emanet bırakıp ihtiyaçları nispetinde çocuklarına vermesini istiyor ve ahirete göç ediyor emaneti alan kişi bunun çok az bir kısmını çocuklara veriyor büyük bir kısmında adamın düşmanlarına harcıyor şimdi bu adam iyi bir insandır denilebilir veya hepsini o çocuklara verse övgüye mazhar olurmu tabiki hayır sadece emaneti ehline vermiş olur işte bu misâldeki gibi Allah'ın bize verdiği ömür emanetini ve sayısız rızıkları ömrümüz tükenene kadar secdede ibadet ile tamamlasak sadece emaneti sahibine vermiş oluruz ve bu amelde bizi kurtaramaz işte bu yüzden Peygamber efendimiz hiç kimse ameliyle kurtulamaz buyurdu sendemi ya Resûlullah dediklerinde evet bende nevarki Rabbim beni rahmetiyle kuşatmıştır buyurdu. (Müslim, Sıfatü'l-münafikîn 76) Maruf u Kerhi (K.S) sokakta bir uyuz köpeğin yanına oturmuş elindeki ekmekten bir köpeğe yediriyor bir kendi yiyordu bu durumu gören abisi öfkeyle ona çıkıştı utanmıyormusun köpklerle yiyip içiyorsun diyince Mauf u Kerhi (K.S) utandığım için bu köpekle yiyorum buyurdu ne varki abisinin öfkesi geçmiş değildi Maruf gögyüzüne baktı ve bir kuşa işaret etti kuş gelip eline kondu Maruf kuşa baktı kuş kanadıyla yüzünü kapattı abisine dönerek Allahtan utanandan her canlı utanır buyurdu. Hangi alimki kendini en hor görülen uyuz bir köpekten bile üstün görse o gerçek bir alim değildir gerçek alim mahviyet soluklayarak acziyetinin bilincinde ubudiyet edendir. Yine Maruf u Kerhi (K.S) hz bir gurup insanla nehir kıyısından ilim ve zikir ile meşgulken birkaç kişi sarhoş bir halde kayıkla naralar atarak onlara yaklaştı Maruf u Kerhimin yanında bulunanlar şunlara beddua etsende layık olduklarını bulsalar ya ey Maruf dediler Maruf hemen ellerini kaldırdı ve amin deyin dedi Ey Allah'ım bu kullarını bu dünyada neşelendirdiğin gibi ahiret hayatındada neşelendir diye dua etti etrafındakiler şaşkın vaziyett bir şey anlamadık dediler bekleyin anlarsınız buyurdu Marufu gören sarhoşlar çok geçmeden utandı şaraplarını döküp Maruf u Kerhinin yanına gelip tövbe ettiler. Beyazıd ı Bestami hazretlerine uzak diyardan bir derviş geldi ve kendi şeyhinin selamını getirdi Beyazıd Hazretleri bana şeyhinin bir sözünü söyleki derecesini anlayalım dedi derviş Şeyhim derki gökyüzü demir yeryüzü bkır olsa bir damla yağmur düşmese bir tek hububat tanesi olmasa büyün insanlar evladım etbaım olsa rızıkları konusunda endişe etmem Allah a tevekkül ederim buyurdu Beyazıd Hazretleri şeyhin bir ilme sahip değil belki gizli şirktedir dedi çünki benim için ne yeryüzü nede gökyüzü vardır ne bir damla ne bir tane ne evladım ne etbaım ne hareketim nede vucudum vardır yalnız Allah buyurdu. Kendinde varlık görmek büuük bir cürümdür. Acziyetinin farkında yaşamak doğru olandır. Bu zaafı bilmek kurtuluşa vesile olur mu? Sadece bilmekle olmaz aynı zamanda Allah'a tevekkül (yardım ve Ona sığınmak) şarttır. Yusuf (A.S) kendisine iftira atan kadınla birlikte Firavunun huzuruna çıkarılıp suçsuzluğu anlaşıldığı vakit;
ﻭَﻣَٓﺎ ﺍُﺑَﺮِّﻯُٔ ﻧَﻔْﺴِﻰ ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻨَّﻔْﺲَ َﻻ َﻣَّﺎﺭَﺓٌ ﺑِﺎﻟﺴُّٓﻮﺀِ ﺍِﻻ َّ ﻣَﺎﺭَﺣِﻢَ ﺭَﺑِّﻰ ﺍِﻥَّ ﺭَﺑِّﻰ ﻏَﻔُﻮﺭٌ ﺭَﺣِﻴﻢٌ
(Bununla beraber)nefsimi temize çıkarmıyorum.
Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder; Rabbim acıyıp korumuş başka.
Şüphesiz Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.(YUSUF Suresi 53)
Aynı surede yüce Allah (C.C) şöyle buyurur; 'Ant olsun kadın ona (göz koyup) istek duymuştu. Eğer Rabbinin delilini (yardımını) görmemiş olsaydı Yusuf da ona istek duyacaktı. Biz ondan kötülüğü ve fuhuşu uzaklaştırmak için işte böyle yaptık. Çünkü o, ihlasa erdirilmiş kullarımızdandı.(YUSUF Suresi 24) Yüce Kur'an da Rabbim yalnız nefsimizi iyi bilmeyi değil bunun yanı sıra her durumda O na tevekkül edip yardım dilememiz gerektiğini de bizlere öğretiyor. .
Şuayp (A.S.) kavmine hitaben;
"Ben size muhalefet etmemle sizi nehy ettiğim şeylere kendim düşmek istemiyorum ben sade gücüm yettiği kadar ıslah istiyorum; muvaffakiyetimde yalnız Allah iledir. Ben yalnız O'na dayandım ve ona yüz tutarım"(Hud 88)
-Kurtulan sadece nefsini bildiği için kurtulmuştur. Helak olanda yalnızca elinin altındakiler konusundaki sorumluluklarını yerine getirmediği için helak olmuştur. Nefsimizin zaafını bilmenin yanı sıra Allah a sığınıp yardım dilemek ve bu zaafımızdan yararlanmak isteyen şeytanın desiselerine karşıda ilim öğrenerek kendimizi muhafaza etmeliyiz. Zaafımızı bilen şeytan bu durumdan yararlanmak isteyecektir. S.NURSİ (K.S) Buyurur ki;
-Hem insanın letaifi içinde teşhis edemediğim bir iki letaife var ki, ihtiyar ve iradeyi dinlemezler belkide mesuliyet altına da girmezler. Bazen o latifeler hükmediyorlar, hakkı dinlemiyorlar, yanlış şeylere giriyorlar. O vakit şeytan o adama telkin eder ki senin istidatın hakka ve imana muvafık değil ki, böyle ihtiyarsız batıl şeylere giriyorsun.

Sonsuz Mutluluğa DoğruWhere stories live. Discover now