11. Bölüm "Geçmiş Olsun"

Depuis le début
                                    

"Ahjumma!"


Evden çıkıp kapısını yumruklamaya başladım.


"Ahjumma!!" Sesim gitgide yükselirken kapıya vurmaktan acıyan elimi zile basmak için kullandım.

"Kapıyı açın!"

Buraya taşındığımdan sürekli kapıda yakalanıp beni ve mutfağımı hiç boş bırakmayan karşı komşumu olabilecek en kötü anda evinde bulamıyordum.

"Tanrım delireceğim!"

Eve geri dönüp Jongin'in yanına gittim hızla.


"Jongin!" Diz çöküp yüzünü kavradım. "Aç şu gözünü seni buzlu suya atmadan."


Rahatsız gibi kaşları hafif çatılı ve dudakları kapalıydı. Yüzündeki o kızarıklıkta da bir değişme yoktu hala. Kısa bir süre içinde dudakları kıpırdamaya başlamıştı ben ne yapacağımı düşünürken. Bir şey söylemesini beklemiştim ama yine anlamlı, mesela telefonunun nerde olduğuna dair kelimeler duyamamıştım ağzından.


"Pekala, bu böyle olmayacak!"


Ayağa kalktım ve geri doğru bir kaç adım attım kararsızlıkla. "Hastaneye gideceğiz."


Yani nasıl yapacağımızı tam bilmesem de.

Koşup odaya gittim. Dolaptan bulduğum kapşonlu ne varsa kucaklayıp geri döndüm Jongin'in yanına. Sırtından yakalayıp kaldırdım ve üstündeki nemli tişörtü çıkardım. Gözleri hafif aralanmıştı o an tam açık olmasa da.


Yerdeki sweatshirt'lerden birini başından geçireceğim sırada üst vücuduna kaymıştı gözüm. Bu herifin çelimsiz üst vücudu benimkinden daha iyi görünüyordu.


İlk şeyi üstüne giydirip kapşonu geçirdim başına. Hemen ardından ikinci bir hırka daha giydirip onun kapşonunu da kapattım. Onu kısa süre kanepede oturur pozisyonda bırakıp pencereden dışarı baktım yağmurun durumunu görmek için. Önceki günkü kadar olmasa da epey sıktı damlalar. Başka bir şey daha dikkatimi çekmişti sanki. Pencereye bakmak tuhaf bir şekilde dejavu hissi vermişti.

"Beni kulağınla duymadığını biliyorum ama bi şekilde seni taşımam gerek."


Tekrar başımı ona çevirip baktım merakla. "Ve bana yardım etmen lazım."

"Nasıl?" diye soramayacağından cevap beklemek yerine önce, devrilmek üzereyken koltuğa yeniden dik oturmasını sağlayıp önüne geçtim ve kollarından tuttuğum gibi ayağa kalktım biraz zorlanarak da olsa.


"Siktir." Bu şekilde iki merdiven insem ben de hastanelik olurdum. "Yediklerin kendini göstermeden saklanıyormuş içerde."


Anahtarlarımı ve cüzdanımı önceden aldığım için düşünmeden kapıya kadar gittim üstümde Jongin'le.


Eğik durduğum ve başı omzumda olduğu için fazla ağırlık yüklenmiyordum ama nereye kadar dayanabileceğim hakkında da pek bir fikrim yoktu.


Asansörle inip apartman kapısından çıktığım an küçük bir detay gelmişti aklıma. O hırkalardan birini keşke kendim giymiş olsaydım. Jongin'i sarıp sarmalarken kafam, kollarım ve bacaklarımı tamamen açıkta unutmuştum.


"Pekala... Her gün sırayla birbirimizi hastaneye taşırız artık."

Ayrıca lanet binada başka bi kapıyı da çalabileceğimi koşarak kendimi dışarı attığımda anca akıl edebilmiştim telaşım yüzünden.


Channie Says SpecialOù les histoires vivent. Découvrez maintenant