8. Bölüm "Yalnız Kutlama"

Start from the beginning
                                    

"Peki ne giyersen giy ama çabuk ol bir saat içinde orda olurlar."



-





"Jongin?"



Alışveriş merkezine girdiğimizde dudaklarımı ısırırken seslendim. Dediği gibi giyinmiş hatta epey övgüsünü kazanmıştım. Saçlarımı yeniden sekillendirmiş ve en iyi parfümümü kullanmıştım. Ama hala heyecanlıydım nedensizce. Afrodit bile olsa hiçbi kızın önünde telaş yapmazdım ben. Ama şu an böyle olmamın sebebini kendim de çözememiştim.



"Efendim?" Durup yüzüme baktı.



"Ben neden heyecanlıyım?" Yanımızdan gelip geçen insanlara bakarken yüzümün asıldığını ve ellerimin soğuduğunu hissediyordum.





"Ondan gerçekten hoşlanıyor olmalısın." Gülümsedi. "Hadi ama, gidip halledelim şu işi."



"Ben mi?" Yeniden yavaş yavaş yürümeye başladım. Jongin de tam yanımdaydı. "Hoşlanıyorum? Hoşlanmak böyle mi oluyormuş? Daha farklı hayal etmiştim."



"Uzaylı gibi konuşma. Böyle oluyor tabii." Yürürken döneceğimiz yönü işaret etti eliyle ve oraya çevirdik yönümüzü. "Heyecanlanıyorsun." Durup yüzümü kendine çevirdi elleriyle. "Bak bana, yüzün bembeyaz oldu."



Sonra yürümeye devam ederken ekledi. "Onun için çaba sarfediyorsun. Ve onu korumak istiyorsun."



"Ne?" Jongin yine şaire bağlarken yüzüne baktım merakla. "Ne koruması? Bu benim belirtilerimde yok."



Dalgın dalgın konuşurken kendine gelip göz devirdi. "Mesela yani. İleride o da olacak."



Konuşmamız beni rahatlatmak yerine daha da geriyordu. O bahsettiği ahşap temalı ve loş ışıklı kafeyi uzaktan gördüğümde elimle yüzüme yelpaze yapmaya başladım. "Orası mı?"



"Evet." Karşıma geçip ciddiyetle planı tekrar etti. "Şimdi ordalar mı diye içerdeki çocuğa mesaj atacağım. Eğer orası tamamsa Jun'u arayacağım. Tamam mı?"



Tam anlattığı gibi kafede çalışan çocuk olumlu cevap vermiş ve Jongin arkadaşını aramıştı kızı oyalaması için. Telefonu kapatıp beklediğimiz köşede eliyle onay işareti yaptı bana.



"Şimdi bekleyeceğiz."



Evet şimdi bekleyecektik. Hwasun denen kızın çıkmasını ve olaya Jongin'in dahil olmasını.



"Şu mu?" dedim heyecanla kafeden çıkan kızı işaret edip. Telefonla konuşurken dışardaki masalara ilerliyordu. Ve tam da Jongin'in tarifindeki gibi kısa saçlıydı.



"Evet." Elini yumruk yaptı çakmam için. Gülüp çakmıştım ben de. Eğlenceli olmaya başlıyordu.



"Şimdi Noyeong'da sıra." Telefon rehberini karıştırıp kızın ismini buldu ve kulağına götürdü telefonu. Gülerek bekliyordu ama bekleyişi uzun sürüp yüzü asıldığında yeri tekmeledim hayal kırıklığıyla.



"Açmıyor değil mi? Demiştim bi terslik olacak diye."



"Noyeong?" Jongin mutlulukla kızın ismini söylediğinde gözlerim kocaman açılmış ve yüzüm yeniden bembeyaz olmuştu. "Seni özledim. Biraz zamanın var mı?"

Sevinçle havayı yumruklamaya başladım. Jongin de o arada bir yandan kafeyi gözetliyor, bir yandan telefondaki kızlar konuşuyor ve bir yandan da gözleri ve eliyle bana gitmemi söylüyordu.



Channie Says SpecialWhere stories live. Discover now