Bölüm 10

773 33 3
                                    

Fırtına sonrası Hammamet'in sokakları kumlu ve sakindi. Hava gündüz aldığını geri vermek istercesine huzur doluydu. Parıltılı bir ay şehri tepeden temaşaya başlamış, güzelliğinin sevinciyle şişiniyordu. Zülzine ile Raşid, iki eski dost, aheste yürüyorlardı. Zülzine korkmuyordu artık. Ne de olsa Raşid yanındaydı, ona kim ne yapabilirdi? Raşid çocukluğunda da yaşıtlarından iriydi, ama şimdi delikanlılık çağını sürerken iyiden iyiye boylanmış boslanmış, iri yarı bir genç adam olmuştu.

Zülzine arkadaşlarından, tanışlarından kaç kişinin gönlünde Raşid'in olduğunu biliyordu. Kaçı birden ağzını yoklamış, araya hatır koymuş, dört bir yandan hücum edip sorgulamıştı. Raşid ise, başını kaldırıp kimsenin yüzüne bakmaz, kendisine yürek yangınlarının haberi uçurulduğu vakit siyah sakallı yanaklarının kızıllaşması anlatıla anlatıla bitirilemezdi. Zülzine eski huyuyla içten içe onu kıskanır, alayla gülerdi.

Şimdi boyu onun omuzlarına erişemezken kendisini onunla yarıştıramıyor; sessiz, derinden, kendinden emin ve huzurla yaşayıp gidişine imreniyordu. Ne güzeldi, ne mutluydu. Annesi yanındaydı, babası başındaydı, işi gücü vardı, yakışıklıydı...

Durdu bir an, Raşid'i hiç öyle düşünmemişti. Sahiden Raşid yakışıklı mıydı ki?

Dikkatlice baktı, yanındaki geç adamın yüzüne. Raşid de onun bu bakışını fark etmiş, duraksamıştı.

İki sokağı bağlayan bir konağın altında, tünele benzer bir yoldaydılar. İkisi de birbirine bakıp ne söyleyeceklerini akıllarında tartarken arkalarında bir kıpırtı oldu. Sadece gözleri görünen mavili iki süvari tünelin ucunda ürkütücü bir şekilde duruyordu. Tuvarekler!

Zülzine'nin yüreği ağzına gelmişti. Bağırdı.

"Kaçalım!"

Koşmaya yeltendi, ama tünelin diğer ucu da tutulmuştu. Karanlığın içinden, siyah bir attan siyahlı bir adam atladı yere. Büyük adımlarla Zülzine'nin yanına geldi.

O adam! Zülzine'nin gayriihtiyari Raşid'in koluna yapışması siyahlı bedeviyi iyice öfkelendirdi. Tünelin loş ışığında bile, Zülzine simsiyah gözlerindeki o öfke dolu parıltıyı görebiliyordu.

"Elimden kaçacağını mı sandın?"

Tuvarek'in sesi tünelin duvarlarına çarpıp Zülzine'nin kulaklarına geri döndü. Genç kız bu tanıdık sesi duyar duymaz titremeye başladı, hem korkudan hem de öfkeden... Tek söz etmeden elini hançerine attı. Gözü kararmıştı, artık hiçbir şeyin umursanmadığı anlardan birini yaşıyordu.

Yapabilseydi, Zülzine onu almak için gelen bu adamı gözünü kırpmadan öldürürdü. Belki aklı başına gelince pişman olurdu, ama tam o an, elleri sapır sapır titrerken hançerini çekmişti işte. Becerebilseydi, evet, onu öldürürdü.

Ama geç kaldı. Raşid ondan evvel saldırdı bedeviye. Ne çare; kaderi çizildi mi bir kere insanın ve adı yazıldı mı deftere biriyle, yedi cihan bir araya gelse değiştiremezdi. Raşid de değiştiremedi elbet. Zülzine'nin kaderine el uzattıysa da muvaffak olamadı. Siyahlı adam Zülzine'nin elinden hançerini çekip aldı. Yetmedi, kızın kendisini de çekti aldı Raşid'in yanından.

Raşid'in mağlubiyetle çakmak çakmak olmuş gözleri ve kanlı yüzü,Zülzine'nin büyük bir çaresizlikle şiddetli bir korku ve öfke nöbetine girmedenönce Hammamet'te gördüğü son an oldu böylece... 


Zülzine(KİTAP OLDU)Where stories live. Discover now