Taksi durduğunda yolun bu kadar kısa olmasına şaşırarak daha doğrusu uykumun bölünmesine kızarak taksiciye parayı uzatıp Arabadan indim. Ağır adımlarla geldiğim kafenin kapısından girmemle şok oldum . Cankat yine olayları abartmış ve çok güzel bir mekan bir tutmuştu.

Mekanın kapısından yavaşca girmeye başladığımda etkilenmeden de edememiştim. Burası gerçekten çok güzel bir yerdi.

Dar bir girişi vardı. Dışarıdan ne kadar sıradan bir eve benzese de içerisi gerçekten inanılmazdı. Dar bir geçitten geçtikten sonra büyük bir kapı vardı. Kapı bir salona açılıyordu. Ancak salon da tam salondu yani.

Yukarıdan kocaman bir disko topu sarkıyor ve duvar kenarlarında da boncuklar adeta dans ediyordu. Masalar özenle yerleştirilmişti ve ortada sanırım dans edebilmek için boş bir alan vardı. Girişin tam karşısında ise bir pist ve müzik aletleri vardı. Pistin hemen yanında ışıklı geniş bir bar vardı ve başında da bir barmen bardak siliyordu.

Ben büyülenmiş bir şekilde etrafı seyre dalmışken iç sescim arkamdan gelen ses ile ufak çaplı da olsa bir kalp krizi geçirdim. "Sen de etkilendin değil mi? "

"Cankat! Sen ne zaman geldin? "

Cankat önce saatine baktı ve sonra da cevap verdi. "Yaklaşık bir buçuk saat oldu. Bu kadar hazırlığı kim yaptı sanıyorsun. "

Cankat'a 'Hah! Tabiki de sen yaptın.' Bakışlarım ile karşılık verdim. Yok karşılık vermemişim iç sescim. Yanlış oldu. Daha çok göz devirdim diyebilirim.

Ne zaman oldu bilmiyorum ama Cankat bir anda yanıma doğru gelmeye başlamıştı. Onun her adımında ben de geriye doğru bir adım atıyordum. Bir adım daha...

Ve işte yine yerdeyim iç sescim. Merdivenin çıkıntısına takılıp kendimi bir kez daha yerde bulduğumda bu kez gülen sadece Cankat da değildi. O sinirle arkamı dönüp barmen kardeşimize da gözlerimle cevap verecekken anladım ki barmen de yakışıklıyımış. Ve ben şu anki tüm rezilliğimle hala ona bakmaya devam ediyordum.

Kıstığım gözlerimle Cankat'a da cevap verdikten sonra ayağa kalkıp tabiki de hiçbir şey olmamış gibi süslemeye başladım. İşte insanın böyle bir abisi olunca ve abisinin değişikimsi arkadaşları da olunca böyle oluyor. Yapacak bir şey yok.

Cankat bey arkamdan kıkırdayarak işe kovulduğunda ben ise hâlâ gelemeyen Duman,Dünya ve Rüzgar'a içimden saldırmaya devam ediyordum. Hayır yani. Bir insan neden bu kadar geç kalır ki?

Yaklaşık yirmi dakika sonra tüm ekip mekana gelmişti. "Sonunda geldiniz tatlım. Nerede kaldınız ama. Bak tüm hazırlıklar bitmek üzere. " derken merdivenin üçüncü katına çıkmıştım. Onlara ufak bir bakış atıp işime geri dönmüşken bir anda ne olduğunu bilmiyorum ama gözlerim karardı ve dengemi kaybettim.

Ne olduğunu bilemeden Cankat yardımıma yetişmiş ve beni yakalanmıştı. Şu an o kadar yakındık ki anlatamam iç sescim. Kalbim ise çoktan beynimde atmaya başlamıştı.

"Sağol! " Diye çıkan sesime kendim bile şaşırmıştım. O ise hiç takmadan kendini övmeye başladı. "Tabi yani. Burada benden bahsediyoruz. Ben de olmasam ne yapacaksın bilmiyorum artık canım. Bu gün de kahramanın ben oldum. Bak kimseye böyle yapmam kıymetini bil. Ona göre. "

"Aman! İhtiyacım yoktu ki zaten. "

Çenem kırılaydı da son dediğimi söylemez olaydım. Ve bir kez daha Kıçım yerle buluştu iç sescim. O an tek hatırladığım şey benim bağırışım ve Cankat'ın kaçmaya başlaması idi.
💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋

DOLUNAY ATEŞİ #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin