181 15 9
                                    

Ashton öncelikle bilmeni isterim ki Tanrı sana aşık olmak isteyip istemeyeceğini sorarsa buna lütfen hayır de. Kiminle düştün, kiminle kalktın bilmiyorum fakat ben seninle düştüm ve bir daha da kalkamıyorum.

Bu duygu büyüyor Ashton. Yemin ediyorum, bu duyguyu öldürmek istiyorum. Tanrım, Tanrım çok çaresizim Ashton. Çok yalnızım Ashton. Sen olmadığın için yalnızım. Sana o kadar yoğun duygular besliyorum ki Ashton ölüyorum. Bu şey, ruhumu emiyor.

Sana biraz The Killers söylemek istiyorum, birazcıkta parmaklarımı keskin yüz hatlarında dolandırmak istiyorum, burnunun ucunu öpmek istiyorum ve kokunun üzerime sinmesine ihtiyacım var.

Sanırım iyi şeyler için gerçekten de beklemek gerekiyormuş veya her kışın arkasında gerçekten de bahar varmış, ha(?)

Bana tutunacak zeytin dalı uzattığın için sana minnettarım. Beni karanlık diplerden tutup gün ışığını gösterdiğin için mutluyum. Bu dünyada, yeryüzü üzerinde hala savaşmam için neden kaldığını gösterdiğin için huzurluyum. Görüyor musun, yine duygularım sana çıkıyor.

Biliyorsun. Her şeyi biliyorsun, bilmesen bile içimde sana karşı günden güne büyüyen sevgiyi hissedebilirsin. Ama gerçekten bir şey demek zorundaysam, gerçekten de iyi ki doğdun Miranda! Teknik olarak bencilliğe tez yazarken düşünebildiğim tek şey, Miranda olmasaydı bugün senin ile el ele tutuşamayacak, birlikte hız trenine binemeyecek, dönme dolapta mahsur kalamayacaktım. Ve neredeyse beni korku tünelinde öpecek olmanı unutamıyorum. Seni durduran ne olmuştu?

Lunaparkın girişine geldiğimizde görkemli roller coaster önümüzde insanları çığlık attırarak geçiyordu, çantamı kolumdan çekerek yanıma yaklaştın ve kulağıma fısıldadın. ''Var mı cesaretin?'' dedin. Gözlerim neredeyse ses dalgalarını görecek kadar açılmıştı. ''Hayır,'' dedim ve alaylı şekilde güldün. Bu, kabaydı. Ben hız trenlerinden korkardım. Çoğu kız korkardı!

''Ya senin var mı?'' dedim. Alaylı gülümsemen yüzünden kaybolmadan kolumdan tuttun ve gişeye götürdün. ''Birlikte bineceğiz.'' dedin. Calum, Miranda, Britney, Luke ve Michael hepsi şok olmuştu, arkamızdan bize uzaylıymışız gibi bakarken, sen hala çantamı taşıyıp bana gülümsüyordun. Sana yemin ediyorum, dünya umrunda olmadan gözlerimin içine gülümsediğinde, bir daha asla öylesine mutlu olmayacağımı çoktan anlamıştım.

Hız treninden indiğimizde daha çok şokunu yaşadığım şey elimi tutup beni deli gibi dönen donuta benzeyen bir alete götürdün. Sana yemin ederim, seni kaybetmekten bile bu kadar korkmazdım. Ben yükseklik ve hız korkusu olan birisiyim! Korkunç alet kendi etrafında dönüp havaya yükselirken tek yapabildiğim korkudan titreyen ve terli ellerimi ellerinden ayırmamaktı. Ve senin adımı içeren çığlıkların kulağımdan hiç eksilmiyor. ''Sakın gözlerini açma! Si-sikeyim, Pearl!''

Kusmadan yeniden yere ayaklarımı bastığımda beni korku tüneline götürdün. İkimizde korkmadık. Ama ikimiz başbaşa tek vagonda karanlıkta ilerlerken elini belime koydun ve romantik bir film izliyormuşcasına omzumu başına koymama izin verdin. Ardından dönme dolaba gittik ve en üstte mahsur kaldık. Düzeltiyorum, Miranda bizi mahsur bıraktı. Ve senin yükseklik korkun olduğunu öğrendim.

Ashton. Seninleyken ayaklarım yerden kesiliyor. Hep korkuyorum.

22.05.2015

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 21, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

little secrets || a.iWhere stories live. Discover now