"Bi şey mi dedin?"

Arkadan ses gelince bir an tedirgin olmadığımı söyleyemezdim. Bu yüzden duymamış gibi yapıp önüme döndüm ve bacaklarımı biraz öne uzatıp rahat bir tavır takınmaya çalıştım.

"Bize ahmak mı dedi bu?" gibi bir fısıltı duyduğumda sandalyemi popomla kaydırıp beladan uzaklaşmayı düşünmüş olsam da ben henüz harekete geçemeden sandalyem altımdan kaymıştı bile. Sarsıntının geliş yönünden anladığım kadarıyla oturduğu yerden biri sandalyeme koca bir tekme koyup beni dizlerimin üstüne düşürmüştü ben neye uğradığımı şaşırmadan hemen önce. Neyse ki önümdeki sandalyeyle aramızda epey bir mesafe vardı da kafamı filan çarpıp hepten nakavt olmamıştım. Ama o kadarı bile yetmişti etrafta gülüşmelerin yükselmesine.

Kıçım havaya kalkmış, ellerim ve dizlerimle yerde dururken arkadan 'öyle olur işte' temalı bir kaç laf duymuş olsam da dişlerimi sıkıp hızla ayağa kalktım tepki vermeden. Sandalye dört ayağının üstünde olması gereken halini almıştı. Ben de öyle. Ama bir anda yükselip arkamı döndüm ve sandalyeyi kaldırdığım gibi daha ilk kez yüzünü gördüğüm üçlüye geçirecekken biri yetişip sandalyeyi tutmuştu.

Sandalye ağır olduğu için hareket ettiremediğimi sanıyordum o sıra ama yanımda dikilen çocuk sakinleştirmek ister gibi bana baktığında dışarıdan bir gücün devreye girdiğini anlamıştım. O koridordaki sarı çocuktu.

Oturan ve sandalye yemekten son anda kurtulan herifler de öfkeyle ayağa kalktığında ortamda resmi olarak küçük çaplı bir kavga grubu oluşmuştu bile.

İsmini bilmediğim, ama beni cinayet işlemekten kurtaran arkadaş, sandalyeyi hızlıca kenara koyup göğsümden eliyle beni biraz geri itti ve araya geçti. Bu sırada üçlü gruptan biri girmişti söze bana bakarak.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?-"

Yeniden üstüme geleceklerken sarı çocuk laflarını kesip bakışlarını onlardan çekmeden cevap verdi.

"Gördüm, durduk yere sandalyeye teptiniz. Olay çıkarmayın, oturun işte."

"Özür dilerse neden olmasın?"

Sesimi yükselterek araya girdim. "Bir de özür mü dileyeceğim?!"

Sarışın bir anlığına bana dönüp baktı. "Evet dostum haksızsan özür dilemek zorundasın." Ve yeniden onlara çevirdi yüzünü. "Bu yüzden olay çıkmasın lafımı geri alıyorum. Özür dileyin."

Herifler kısa süre durup şaşkınlıkla ikimize baktıktan sonra gülmeye başladılar.

"Özür dileyin!"

Sarışın çocuk beni geride bırakıp cesurca üstlerine yürümüştü. "Sizinle aynı bölümü kazanmak az daha beni zekamdan şüphe ettirecekti hatta. Bu yüzden benden de özür dileyin."

Orda yalnız olmadığım ve gereksiz sataşmalarından bir şey çıkmayacağını bildikleri için uzatmamayı seçmişlerdi. Yalnız olsaydım ilkokul tarzı bir üstünlük mücadelesini kazanmış olacaklardı ama eğer yanımda öz güveni yüksek, sarışın ve "çantasız" biri olursa da düşman kazanmaktan fazla bir sonuç elde edemeyeceklerini biliyor olmalıydılar. Bu yüzden bir tanesi rest çeker gibi çekip giderken diğer ikisi istemeden de olsa kuzu kuzu geri döndü sandalyelerine.

Benim öfkem de henüz dinmiş sayılmazdı. Ama uzatmadan dudağımı dişleyerek az önceki sandalyeme oturmaya yeltendim.

"Gelsene, benim yanımda otur."

Sarışın çocuk omzuma dokunup başıyla salonun diğer yarısını işaret etti. Yerimi değiştirmem daha mantıklı ve güvenli olacağı için kabul ettim.

Channie Says SpecialWhere stories live. Discover now