Bölüm 5: Hisler

7.8K 885 221
                                    

Multimedia Batu.

Keyifli okumalar.

"Bana öyle bakma." dedi Savaş gözlerini kaçırarak. Ama ona öylece bakmaya devam ettim.

"Halamın yanında kalmak istediğimi söylemiştim! Hem de milyonlarca kez!" Yolu kontrol ettikten sonra bıkkınca bir nefes verip bana döndü.

"Bende sana milyonlarca kez eve gelmen gerektiğini söyledim. Üç hafta Güneş. Tam üç haftadır yoğun bakımın önündeki sandalyede yatıp kalkıyorsun."

"Ama aklım hep halamda kalacak!"

"Batu başında," dedi ve yola bakarak arabayı sürmeye devam etti. "Bir şey olursa bize haber verir. Zaten bende vakit buldukça yanına gideceğim."

Mutlulukla "Giderken bende seninle geleyim o zaman," demiştim ancak bu onu kızdırmaktan başka bir işe yaramadı.

"Sen bir süre gelmeyeceksin. Batu ve halan istemiyor. Üç haftada beş kilo verdin Güneş. Biraz kendine gel."

Ne kadar ısrar etsem de ikna olmayacağını bildiğim için susarak önüme döndüm ve yolun bitmesini bekledim. Halam üç haftadır yoğun bakımda yatıyordu ve bende üç haftadır başındaydım. Sadece banyo yapmak için eve gelmiş, sonrasında ise tekrar hastaneye dönmüştüm. Aynı zamanda Savaş ve Dolunay da bizi hiç yalnız bırakmamıştı. Tabii bu sırada abim ve Savaş fazlasıyla iyi anlaşmaya başlamışlardı.

"İstiyorsan in," Başımı çevirip camdan dışarı baktığımda halamın evinin önünde durduğumuzu fark ettim. Kapıyı açarak aşağıya indiğimde Savaş'ta arkamdan inmişti.

"Az sonra Dolunay'ı yanına göndereceğim."

"Gerek yok, çalışıyor. Zaten kaç haftadır bizim yüzümüzden işler aksadı, kitabevi boş kaldı."

Tek kaşını itaatkar bir biçimde kaldırarak "Dolunay'ı göndereceğim," dediğinde başımla onayladım. "Bir şey olursa beni ara."

Sadece boş boş bakmakla yetindim. Halamın hastalığı onu olduğu kadar beni de, abimi de bitiriyordu. Üç haftadır doğru dürüst yemek yemiyor ve uyumuyordum. Bu yüzden Savaş ve abim küçük bir çocuğa bakan anne misali her an başımdaydı.

Savaş'a elimle 'görüşürüz' işareti yaptıktan sonra, anahtarı kilide sokarak kapıyı açtım ve içeri girdim. Evin bu kadar sessiz olması beni rahatsız ediyordu. Halamın bir daha bu eve giremeyecek olma ihtimali ise darmadağın.

Derin bir nefes aldıktan sonra çantamı koltuğun üzerine bırakarak çatı katına çıkıp, üzerimi değiştirdim. Saat daha sabah, ondu. Tekrardan aşağıya indiğimde, mutfak tezgahında duran anahtar dikkatimi çekti. Bu kafenin anahtarıydı. Üç haftadır işletilmeyen kafenin, halamın bir daha göremeyecek olduğu kafenin, kendinden çok sevdiği kafenin. Hızlıca anahtarı tezgahtan alarak, cebime attım ve kapıya yöneldim. Koltuğun üzerinde duran çantamı aldıktan sonra evden çıktım. Hava fazlasıyla sıcaktı ve beni bunaltıyordu. Bunu umursamadan adımlarımı elimden geldiğince hızlandırdım ve kafenin sokağına girdim. Safir Kitabevi açıktı ve içeride bir kaç kişi vardı. Savaş'ın da içeride olma olasılığını göz önünde bulundurarak kitabevinden içeri girdim. Yanılmamıştım. Dolunay'da, Savaş'ta içerideydi. Savaş ileride birkaç müşteri ile ilgileniyor, Dolunay'da kasanın başında oturuyordu.

"Canım! Hoş geldin!" Dolunay'ın şen sesini duyduğumda, istemsizce gülümsedim. Moralim ne kadar kötü olursa olsun, Dolunay'ı görünce veya sesini duyunca bir nebze olsun daha iyi hissediyordum. Belki de bana Elif'i hatırlattığı içindi ama, öyleydi işte. Dolunay bana iyi geliyordu. Aynı Savaş gibi.

Kusursuz HatalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin