Bölüm 2: Ağabey

14.3K 1.1K 311
                                    

Bölüm Şarkısı: Arctic Monkeys - I Wanna Be Yours

Keyifli okumalar!

Hayatta hepimizin zorlandığı ve kendini nasıl açıklayacağını bilmediği, çıkmazda hissettiği anlar olmuştur. Bende o anlardan birini yaşıyordum. Yaklaşık yarım saat önce anneme ve babama her şeyi öğrendiğimi, kasabaya kesin gideceğimi, halamla konuştuğumu, aynı zamanda evimi satılığa çıkardığımı ve arabamı da Eren'e vereceğimi söylemiştim. Sanırım bu hayatımda yaptığım en büyük hatalarımdan biriydi çünkü annem söylediğimden beri gitmemem için adeta yalvarıyordu. Babamsa hiç sesini çıkarmadan annemi dinliyor, kararı da bana bırakıyordu.

"Güneş oraya gidip ne yapacaksın?"

"Sana hesap vermek zorunda değilim anne, bunu biliyorsun."

Bir süre bana onaylamazca baktı ve umutsuzca başını iki yana salladı. "Bunların hepsini senin için yaptığımı anladığında her şey için çok geç kalmış olacaksın."

Ayağa kalktım ve anneme inat gülümsedim. "Hiç sanmıyorum."

Yalnızca babama sarıldım ve "İki gün sonra sabah gidiyorum, baba. Halamın yanına ulaştığımda seni arayacağım." dedim

Anneme sarılma gereği duymadan evlerinden çıkmıştım. Hava kararmıştı ve ılıktı. Cebimden telefonumu çıkarıp saate baktım. Dokuzu yirmi dokuz geçiyordu.

Spor ayakkabımı çözülen bağcıklarını bağladıktan sonra arabayla gelmememi fırsat bilerek ara sokaktan sahil yoluna sapmıştım. Sahil yolu, caddeye göre tenhaydı. Yolun en kenarında kalan, kırık, tahta banka oturup başımı hafif geriye attım. Dalgalar kayaya sertçe vuruyordu. Bu ses bile insana huzur verecek cinstendi. İçimden "Keşke bu banka böyle kötü düşünceler içinde oturmak zorunda kalmasaydım." diye geçirdiğim sırada istemsizce akan gözyaşlarımla irkilmiştim. Artık ağlamak benim için o kadar sıradan bir eylem olmuştu ki çoğu zaman ağladığımın farkına bile varmıyordum.

Sessiz ağlamalarım hıçkırıklara dönüştüğü sırada duyduğum sesle şaşkınlık içinde başımı kaldırdım. "Hanımefendi, iyi misiniz?"

Kumral, mavi gözlü, elinde kocaman bir koli tutan adamdı bana bu soruyu soran. Kirli sakalı vardı ve burnu insanları kıskandıracak derecede güzeldi.

"İyiyim," dedim ve ellerimin tersiyle göz yaşlarımı sildim. "Teşekkür ederim."

"Sorunu bilmiyorum fakat..." dedikten sonra elini koliye daldırdı ve bir kitap çıkardı. "Bir kitabın bunu çözebileceğini düşünüyorum."

Kucağıma bir kitap bıraktığında gülümsüyordu. Kitap, Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna adlı kitabıydı ve aynı zamanda en çok sevdiğim kitaptı. Minnet içinde kitabın ilk sayfasını açtım ve şaşkınlık içinde basım tarihine baktım. Resmen kitabın ilk basımlarından birini elimde tutuyordum.

"Tekrardan teşekkür ederim..." dediğimde gülümseyerek "Savaş," diye tamamladı. "Adım Savaş."

"Tekrar teşekkür ederim, Savaş." dedim gülümsemeye çalışarak. "Bu kitabı çok seviyorum."

"Önemli değil," dedikten sonra sorarcasına bana baktığında "Güneş.." demiştim.

Gülümsedi ve koliyi daha sıkı tuttuktan sonra uzaklaştı.

Savaş, gözden kaybolduktan sonra bende geldiğim sahil yolundan evime doğru yürümeye başladım. Kırk beş dakikalık bir yürüyüşten sonra evime girmiştim. Kapıyı açıp içeri girdiğimde, evin içinin dışarıya göre daha sıcak olduğunu fark etmiştim. Gerçi normal olan buydu. Neredeyse Haziran'a girecektik ama daha üç hafta önce kesilen sağanak yağoşlardan sonra yazın biraz daha geç geleceğini düşünmüştüm. Kapıyı kapatıp oturma odasına doğru yürüdüm ve Ruby'e baktım. Minderinde uyuyordu. Suyunu tazeledikten sonra saçlarımı toplayarak odama çıkmıştım.

Kusursuz HatalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin