90-ŞİİRİMSİ

2K 114 94
                                    

"Kalemin mürekkebi mi daha siyah?

Yoksa geceler mi," diye sormuştu.

"Geceler, dünyayı siyaha boyayan geceler," dedim.

"Hayır," dedi o da. "Güneşi yok eden geceler daha siyahtır."

Gülümsedim. "Güneş'i sadece görünürde yok eder geceler. Oysaki gecenin ortaya çıkardığını sandığın ay ışığı kaybolduğunu sandığın güneştendir."

Sustu. "Ama gecenin karanlığı olmasa, ay ışığı yine de bu kadar güzel durur muydu?"

Israrcıydım. "Ama güneş olmasa gecenin karanlığı ay ışığını ortaya çıkaramaz."

O da ısrarcıydı. "Gecenin karanlığı olmasa güneş de tek başına ay ışığını ortaya çıkaramaz."

Bu kez ben sustum ve o gülümseyip devam etti. "Demekki; karanlık olmasa ışık da ortaya çıkmaz. Ay ışığı güneş ve karanlığın iş birliği. Ya yıldızlar? İşte onlar yalnızca karanlıkta ortaya çıkarlar ve güneşin hiçbir etkisi yoktur."

Yenilgimi anladım. "Ama elbet güneş doğar ve karanlığı def eder."

İnatçıydı. "Ama yıldızlar yine de olduğu yerde durur ve parıldamak için karanlığı bekler."

Aylar geçti, sonra yıllar... Kaç kez güneş doğdu, kaç kez karanlık güneşi def etti, kaç kez parıldadı yıldızlar...

Ama artık o yoktu. Bir zamanlar onun savunduğu karanlık ben, benim savunduğum güneş ise o oldu...

Fakat yıllar geçtikçe anladım.

Kalemin mürekkebi daha siyahmış ya sevgili!

Biz soruyu en başından yanlış cevaplamışız...

Kağıdı siyaha bulayan mürekkebin gücü, gecede bile yokmuş,

Öğrendim.

Hem de kendi kendime...

Bendeki yıldızların ortaya çıkması için, senin gitmen gerekirmiş...

Ama sen hiç düşünmedin, öyle değil mi?

Onlarca yıldız, hiç bir "ay ışığı" eder mi?

ZEHİRLİ SÖZLERİMWhere stories live. Discover now