♧ZincirBozan ♡ 8. Bölüm - Bağımlı mısın sen?♧

Magsimula sa umpisa
                                    

"Ne dememi bekliyorsun. Beni aptal yerine koyduğun için seni tebrik etmemi mi ? Bütün bu pahalı hediyeleri bana alırken aslında bunların sus payı olduğunu anlamadığımımı sanıyorsun baba. Küçük Ecrin'in gözlerini boyayım. Sonra da onu bir aptal hediyeyle kandırıp hayatıma devam edeyim diye mi düşündün ? Ne düşünüyordun ? " Öyle öfkeliydi ki gözlerindeki ateşi bulunduğum yerden bile görebiliyordum. "Hayatında bir kambur olduğumu gözüme sokmak zorunda mıydın baba? Senin için sırtından atması gerekilen bir kamburdan başka neyim ben ? " Bu sözler beynimde depremlere yol açarken daha büyük yıkımın sonradan geldiğini de kısa sürede anladım. Resul Karadağ denen iblisin Zincirbozan'ıma attığı tokat sesi sanki beynimde yankılanmıştı. Bu hareketinden sonra bile bir damla dahi yaş dökmeyen küçüğüme daha fazla nasıl hayran olabilirdim bilmiyordum. Benim küçüğüm gerçekten de annesi gibi güçlüydü. Asla eğilmiyor , asla geri adım atmıyordu.

"Unuttun mu baba ? Ben senin küçük , hırçın , asi ve şımarık kızınım. Küçükkende sevmediğim bir şey olursa paramparça eder eline verirdim. Sadece ben ve hediyelerim büyüdü baba. Eksik , yarım kızın hala yerinde duruyor. "

Söylediği son sözler üzerine yüreğimimin kırılma sesini neredeyse beynimde duymuştum. Gözümün önüne sarışın bir kız çocuğu geldi o anda. Yarım , sevgisiz , hırçın ve asi küçük bir kız çocuğu. Yanağımı ağzımın içinden dişlediğimde öfkemi kontrol altına almak için büyük bir savaşın içerisindeydim. Ben yüreğimdeki bütün bu duygu karmaşasıyla mücadele ederken o güzel gözlerini gözlerimin içine dikip kafasını iki yana salladığında gözlerimdeki ifadeyi yanlış değerlendirdiğini anladım. Etrafımızdaki onca kalabalığa inat onu kollarından sarsmak , dinle beni demek için bağırmak geçse de içimden kendime engel oldum. O hiç kimseye aldırmadan yavaş ve bitkin adımlarla ilerlediğinde arkasında büyük bir karmaşa bıraktığının farkında değildi.

Aynur Hanım'ın Resul Karadağ'a çıkışması ve büyük bir öfkeyle kızına yaptıklarını torununa yapamayacağını bağıra bağıra söylemesi. Mehmet Bey'in tehdit edercesine üzerine yürümesi. Resul Karadağ'ın bütün bu karmaşanın içinde bile kızı için endişeleneceğine hala genç sevgilisini yatıştırmaya çalışması. Hepsi benim için sanki uyanıkken gördüğüm bir kabustu. Aklım , ruhum , mantığım her şey ürkek adımlarla arkasına bakmadan giden zincirbozanımdaydı. Peşinden gitmek istesem de en son gözlerine baktığımda gördüklerim buna engel oluyordu. Bir süre onu kendiyle başbaşa bırakmaya karar verip bulunduğum kaos ortamından hızla çıktım.

Oradan çıkıp kendimi bir bara attığımda zihnim bulanana kadar içip olanları unutmaya çalıştım. Ne kadar süre o köhne barda kaldığımı bilmiyorum ama Ahmet'in beni yatağıma yatırdığıydı tek hatırladığım. Kendimi yeni yetme bir delikanlı gibi hissettiğim o saatlerde Zincirbozan'ıma karşı hislerimin de ne olduğunu anlamam için uyanıştı bana göre.

O günden sonra çok fazla insan içine karışmamış. Kimseyle bire bir iletişim kurmamıştım. Yaptığım tek şey günlük olağan işlerimi yerine getirmenin dışına çıkmamıştı. Ecrin'le ilgili aldığım tek haber ise o günden sonra anneannesi ve dedesinin yanına yerleştiğinin haberiydi. Ben bütün bunları düşünürken sağ kolum dediğim , şu hayatta sırtımı yaslamakta bir an bile tereddüt etmediğim Ahmet de temkinli bir şekilde içeriye girdi.

"Efendim. Eğer hazırsanız çıksak iyi olacak. Açılışa kısa bir süre kaldı. " Ben bunca duygu karmaşasının içinde akşam açılacak yeni mekanın açılışını da tamamen unutmuştum. Belli ki Ahmet de bunun farkına varıp gelmişti yanıma. "Ahhh. O açılış bugün müydü ya? " Başımda oluşan hafif ağrıya aldırmadan kurulmuş bir robot gibi yerimden tembel hareketlerle kalktım. Açıkcası şuan ne bir açılış ne de insan görmeye tahammülüm vardı.
Ben kendime çeki düzen vermek için odama yol alırken hala aklım bir çift güzel gözdeydi.

ZİNCİRBOZANTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon