7

2.4K 175 41
                                    

Karanlık arabanın içinde beklemek her ne kadar içimi sıksa da oflamadan edemedim. Ön koltukta oturan şoför bile baygın baygın etrafa bakınıyordu. Sevgili Bay Bieber'ın özel emri üzerine hayranlardan gizli bir şekilde onun arabasına tıkıştırılmıştım ve bir saate yakın süredir onu bekliyordum. Ya da zorla bekletiliyordum, hey neyse.

Eminim ki birkaç hayran arkamızdan koşturmuş, içeride Justin'in olduğunu sanmıştı. Fakat benim olduğumu görseler kesinlikle evime gönderilen nefret mektuplarını "Sen dersini almadın mı, kaltak?!" diyerek bana yedirirlerdi. Ah, söylemeyi unuttuğum bir şey daha; evime gönderilen ve dışarıdan tatlı renklere sahip olan ama nefret mesajları içeren mektuplar. Sadece çöp atmak için dışarıya çıktığımda posta kutumu karıştırmak istemiştim ve üzerime bir yığın mektup fırlamıştı. Bazılarının üzerinde Twitter kullanıcı adları yazıyordu ve yanında ise "Yüzleş benimle!" gibi cümleler vardı.

Alt dudağımı içeriye aldığım sırada aniden kapı açıldı ve her zaman başından eksik etmediği tuhaf şapkası, güneş gözlükleri ve giydiği blue jean pantolon ile beni şaşırtan Justin girdi. Nefes nefese kalmıştı -ki kameramanlardan kaçmak için koştuğunu anlamam pek de uzun sürmemişti. Bir şey söylemeden sadece onun soluklanmasını izledim.

Tek kelime dahi etmeden elini beyaz ve noktalı desenleri olan çantasına atıp içinden bir sigara paketi çıkardı; sanki ben burada değilmişim gibi davranıyordu fakat sesimi çıkarmadım. Ve sigara içtiğini de bilmiyordum açıkçası. Ellerimi kucağımda birleştirerek onun hareketlerini seyretmeye devam ettim. Şoför arabayı çalıştırmış ve hızlı bir şekilde ilerlemeye başlamışken Justin, camı biraz araladı ve içeriye temiz hava girmesini sağladı; sigara dumanından rahatsız olsam da bir tepki vermedim.

"İyi misin?" diyebildim çok az çıkan sesimle. Çünkü nefes bile alsam bana yumruk atacakmış gibi görünüyordu. Birkaç saniye geçmeden cevap vermişti; yüzüme bile bakmayarak. "İyi gibi mi görünüyorum?"

Gözlerimi devirdim, kızgın olduğu her halinden barizdi. Üstelemeyerek cevap vermedim ve cebimden telefonumu çıkartıp bir şeylere girdim ve zamanı öldürmeye başladım. Ben bunları yaparken Justin çoktan elindeki sigarayı bitirmiş, yola ifadesiz bir şekilde bakıyordu. Hala beni niye buraya çağırdığını -daha doğrusu zorla getirttiğini- ve ne yapacağımı bilmiyordum.

"Aç mısın?" diye sordu bakışlarını -sonunda- bana çevirerek. Başımı telefondan kaldırdım ve ona bakıp "Niye hep yemek yiyoruz?" dedim hafif gülerek. Gözlerinin kenarları kırışana kadar gülümsedi ve ellerini başının arkasında birleştirdi. "Bilmem," diyerek mırıldandı, hala gülmeye devam ediyordu. "Arkadaşlar böyle yapmaz mı?"

"Arkadaş mıyız?" diye sordum imalı bir şekilde. Tekrar başını bana doğru çevirdi ve bu sefer sırıtmaya başladı. "Benimle ne olmak isterdin?" diye bir soru yönelttiğinde bir anlığına durdum ve düşünmeye çalıştım; onunla ne olmak istiyordum? Tabi ki de hiçbir şey. "Hiçbir şey, hiçbir şey olmamızı isterdim."

"Şuan yanımda olduğuna göre aramızdaki şeyin bir adı olmalı," dedi alaylı bir ses tonuyla. Maalesef ki aramızda çantandan fışkıran kondom kutusundan başka bir şey görmüyorum.

"Korumalarını peşime takıp beni zorla evimden aldırttığın için yanındayım."

"Tüh," Dudaklarını büzdü ve, "Bende kutsal kıçımın hasretine dayanamayıp yanıma geldiğini düşünmüştüm."

"Kes sesini ve bana bir yerlerden Çin yemeği al,"

Gözlerini kısarak alt dudağını büzdü. "Beni hayal kırıklığına uğratıyorsun, Angel,"

she badWhere stories live. Discover now