Zack arabayı hızla sürdü. Ben daha bu ne acele bile diyemeden eve gelmiştik bile. Üstümdekileri çıkarıp hızlıca bir duş aldıktan sonra yatağa yattım. Her yanım toz içinde kalmıştı ama şimdi daha iyi hissediyordum. 

Üzerinde kıyafetlerle uykuya dalan Zack'e baktım. Ayakkabılarını bile çıkarmamıştı daha. Yattığım yerden kalkıp ayakkabılarını çıkardım. Tam kıyafetlerini de çıkaracaktım ki koluyla tutup beni yatağa çekti. 

O mavi gözleriyle gözlerime bakarken konuşma, açıklama ihtiyacı duydum. 

"Kıyafetlerinle uyumuşsun Zack." 

"Çok yorgunum." diyip gözlerini kapattı. Benim de denizle bağlantım kesilmiş oldu. 

"Zack..." ağzımdan kaçmıştı bu. Zack belki biliyordu Waynin durumunu. Sonuçta onun işçisiydi. Sorsam ne olurdu ki. Gerçi ben girene kadar Zack'in bara gitmediğinden de emindim.

"Söyle. Canını ne sıktı?" diye sordu uykulu ağırlaşmış sesiyle. 

"Wayn..." dememle sözümü kesti. 

"Benim yatağımda bir erkeğin adını mı anıyorsun?" dedi. Sesi gene uykulu olduğu için kızgın veya sinirli olup olmadığını anlayamadım. Cevap vereceğim sırada devam etti. "Her neyse yarın sabah konuşalım mı?" dedi ve üzerimde duran kolu ağırlaştı. 

Gerçekten çok yorgun olmalıydı. Kıyafetlerini çıkarmaya uğraşmadan üzerimize ince bir pike ürttüm. Ona iyice sokulup yattım. 

Sabah-ki bu saate sabah denmiyordu artık- uyandığımda Zack duşunu almış, giyiniyordu. Bana da manzarayı izlemek düşüyordu.  Zack'in sırt kasları her zaman için izlemeye değer bir manzaraydı. 

"Beni mi izliyorsun uykucu. Hadi kalk. Yemek söyledim." dedi ve kapı zilinin sesiyle odadan çıktı. Bende yavaşça kalktım ve üzerimdeki pijamaları günlük bir kıyafetle değiştirdim. Altıma sevdiğim siyah taytımı ve üzerinde de mor bisiklet  yaka atletimi giydim. Spora gidecek gibi bir halim vardı. Sanırsın birden tempolu koşmaya başlayacaktım. 

Ben çıktığımda Zack masaya yerleştirdiği alüminyum folyo tabaklara baktım. Kocaman bir biftek. Ağzım sulandı. Dişlerimi ete geçirmeyi her zaman sevmişimdir ve hele böylesi bir  kırmızı et benim zayıf noktamdı. 

Hızla masaya oturdum ve elime çatalı ve bıçağı aldım ve Zack'in oturmasını bekledim.  O da oturdu. Biraz gergindi. İçeceğinden büyük bir yudum aldı. 

"Her şey yolunda mı Zack?" diye sorduğum soruyla içtiği içecek boğazına takıldı ve hafifçe öksürdü. 

"Bu gün bara gelemeyeceğim. Başka işlerim var. Lütfen... Dikkatli ol. " dedi. 

"Tabi.. olurum da...bara gelmeyeceksen nereye gideceksin?"

"Fransadaki bir restoranımda problem varmış. Problemi çözmeye gideceğim. Yemek yedikten sonra çıkacağım yola. Akşam dönmeye çalışacağım. Ama dönemeye de bilirim. Sana mesaj atmaya çalışacağım. " 

"Tamam... Bu yemek de rüşvet sanırım?" dedim önümdeki ete bakarak.

Öyle bir "Yok artık.." demesi vardı ki bunun malesef ki demek olduğunu anladım. Etimden son bir ısırık aldım. Ya  konuşacaktım ya da kalkıp gidecektim masadan. Gitmesini istemiyordum. Derin bir nefes aldım. 

"Gitmeni istemiyorum." derin bir nefes daha " bununla ilgilenecek başka bir adamın yok mu?"  

"Üzgünüm.. Seni aramaya çalışacağım." 

"Eğer gidersen eve  erkek atarım." dedim sakin bir sesle. Etimden bir parça daha yedim. Yanlış sularda oynuyordum ve bu et birazdan yerlerde ziyan zebil olabilirdi. 

"Kimi mesela?" dedi. Bu dediğime inanmamışçasına rahat bir şekilde içeceğinden bir yudum aldı. 

"Wayn" dememle bütün içeceği dışarı püskürttü. 

"Bunu yapamazsın Tess!" dedi. Evet kıskançlık damarına basmıştım. Oleey. Şakaklarındaki kaslar dansa başlamıştı.

"Sen evde yokken istediğimi yaparım." Masadan sinirle kalktı. Koltuğun üzerinde duran ceketini aldı. Kapıya doğru gidince bende onu takip ettim. 

"Wayn denen o eleman bu eve girmeyecek! Bu da nokta! " dedi ve kapıyı çarpıp çıktı. Aşağı kapının önüne siyah bir araba geldi. Gidiyordu. 

"Hey yakışıklı! Ev boş. Gelsene! " diye bağırdım sokakta. Zack'in sinirlenip sertçe kapıyı çarpma sesi bu kata kadar geldi.

En azından artık elinden geldiğince çabuk döneceğini biliyordum.

Masada kalan bütün etleri yedim. Çok lezzetlilerdi. Zack'in tabağındaki eti yerken bile özlemiştim onu. Ama etini yedim. Aşk başka yemek başka. 

Çöpleri attıktan ve etrafı toparladıktan sonra bardaki işime gitmek için hazırlandım. Her zamanki basit kıyafetlerimi giymiştim. 

Siyah bir bluz ve altında da dar kot pantolon. 

Bu gün Lex fenalaşınca Jamie bara benim geçmemi söyledi. Zack yok patron o. Bir ara Anthony'yi gördüm sandım. Ama bir daha görmeyince emin olamadım. Bar kapanana kadar oturma fırsatım bile olmadı.  Çok yorulmuştum. 

Wayn beni eve bırakmayı teklif etti. Bende Jamie'nin gözü önünde kabul ettim. Belki gözündeki değerim düşecekti ama bundan kesinlikle Zack'in haberi olacaktı. 

Wayn'le sohbet ede ede eve geldik ama ona yetimhane mevzusunu soramadım. Keyfi yerindeydi ve bende canını sıkmak istemedim. 

Evin kapısının önünde " Ne yorulduk be. Bir kahve de güzel olurdu şimdi." dedi. İçimden bir kahkaha atasım geldi. Ama fazla saçmalamaya gerek yoktu. 

"Belki başka zaman.. " dedim ve anahtarı çantamdan çıkarıp eve girdim.

Zack beni aramadı. Bende onu aramadım. 

TutsakWhere stories live. Discover now