2/5

658 68 1
                                    

2/5

"Dostum, hoş geldin. Gelmeyeceğini düşünmüştüm."

Austin'nin sarılışına karşılık vererek ona gülümsedim. "Sanırım biraz kafa dağıtmaya ihtiyacım vardı."

"Güzel." Kocaman sırıtarak elini yumruk yaptı ve göğsüme vurdu. "Zayn, sen bizim masaya geç, ben de içkileri alıp geliyorum."

İşaret ettiği yere bakıp tekrar ona döndüm. "Tamam."

Sırıttı ve beni kapının girişinde yalnız bırakarak barmene doğru ilerledi. Ben ise gösterdiği yere isteksizce ilerlemeye başladım.

***

Neredeyse yarım saattir oturduğum koltukta eğlenmeye dair hiçbir şey yaşamıyordum. Yanımda, tanıdığım birkaç arkadaş vardı fakat ne yazık ki sohbetlerine katılacak kadar enerjik hissetmiyordum. Kulaklarımı tıkayan yüksek ses eşliğinde dans eden yaşıtlarımı izlemek benim için -iyi bir aktivite olmasa da- yeterliydi. Bana soru sorduklarında veya eğlenebilmem için fikirler sunduklarında onları geçiştirmekten başka hiçbir şey yapmamıştım. 'Evet, hayır, ha? olabilir, düşüneceğim, boşver, iyi...' Bu tür cevaplar benim için bir kurtarıcı niteliği taşısa da, onların hoşuna gitmediğini -özellikle de Niall'ın- farkındaydım. Bazısı, bana gerekli olan tek şeyin bir sevgili olduğunu, bazısı ise bu geceyi güzel geçirebileceğim bir kıza ihtiyacım olduğunu söylüyordu. Ama ben neye ihtiyacım olduğunu zaten biliyordum.

Ve tam o anda pembe elbisesinin içinde bir meleği andıran Brenna'yı gördüğümde, yüzümde kendiliğinden bir tebessüm oluştu. Bu kesinlikle bilinçli yapılan bir şey değildi. Onu gördüğümde veya onunla konuştuğumda içimde baş gösteren hisler kesinlikle istem dışıydı. Avuç içlerimin terlemesi, soluklarımın hızlanışı, kalp atışlarım, mide üstü kelebekler -evet ben ciddiyim- hepsi gerçekti ve gerçek olduğu kadar da istem dışı. Ona karşı koyamıyordum. Çünkü o karşı konulamaz derecede güzel ve iyi yürekliydi. Benim için o, bir hazineydi ve bencil bir şekilde sadece bana ait olmasını istiyordum.

Fakat Brenna'nın yanında beliren Austin'i fark ettiğimde, hayal dünyamın süresi çoktan dolmuştu. Gözlerimi sımsıkı yumup başımı eğdim. Hep bunu yaparlardı. Dahil olduğum arkadaş grubuna doğru ilerlerken el ele tutuşup birbirlerine tutkulu bir öpücük verirlerdi. Bu anlara şahit olmaktan mutsuz olduğum kadar sıkılmıştım da. Tanrı, Brenna'nın bana değil, Austin'e ait olduğu gerçeğini her fırsatta yüzüme vuruyordu.

Bir süre sonra kıkırdama seslerini duyduğumda, sertçe yutkunmuş ve başımı kaldırmıştım. Austin'e sokulmuş bir şekilde oturan Brenna, Carly isimli kızla konuşuyordu ve yüzünde hiç eksik etmediği gülümsemesi yerini çoktan almıştı. Bir an bakışları beni buldu ve bedenimi baştan aşağı süzüp tekrar Carly'e döndü. Bunu neden yaptığını bilmiyordum ama sanırım beni yeni fark etmişti. Austin ise her zamanki gibi içkisini yudumluyor ve diğerleriyle arabalar hakkında konuşuyordu.

Bu gece bitmeyecek gibiydi.

Gözlerimi devirdim ve sinirle masaya eğilip Joe'nun içmek için uzandığı içki dolu bardağı aldım. Onu tek dikişte içip yerine bırakırken Niall'ın kıkırdayışını, Joe'nun ise şaşkın bakışlarını fark edebiliyordum. Niall, Brenna'yı yıllardır sevdiğimi bilen tek kişiydi ve şu an kim için içtiğimi biliyordu. Acı dolu kıkırdaması da bunun içindi. Bana acıyordu. Eh, ben de acıyordum.

***

Tuvaletin kapısını açarak neon ışıklarının gözüme hücum etmesine izin verdim ve yapay cam basamaklardan inerek alt kata ulaştım. Burası Austin'nin kuzeninin eviydi. Sanırım bu ikinci gelişimdi fakat hâlâ hatırlıyordum. Sarhoş olmamıştım. İçtiğim doğruydu ama sarhoş olmama izin verecek kadar da içmemiştim. Bu iyiydi, ayık olarak eve gitmek istiyordum.

Goodbye My Lover (1/5)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin