Uçaktan iner inmez taksiye bindi ve hatırladığı kadarıyla Cole'un evini tarif etmeye çalıştı. Sokakları gördükçe hatırlıyordu. Daha önce buraya fazla gelmemişti ama sokaklar gerçekten çok düzenliydi. 

"Burada durun lütfen." 

Taksiciye bakmadan parayı uzattı. Gözleri apartmanın etrafındaki polisleri kesiyordu. Taksiden indi, evin çevresi suç mahalli sebebiyle kapatılmıştı ve apartmanda oturanlar dışında kimse içeri alınmıyordu. İçeri girmek için diretebilir, karmaşa çıkarabilirdi ama bunlara ne ruhsal, ne de bedensel olarak hazır hissetmiyordu. Yavaş adımlarla polislerden birine doğru yaklaştı ve durumu açıklamayı denedi. Sabah kendisine gelen telefondan, ve abisine ulaşamadığından bahsetti. Polis görevlisi iş arkadaşlarından birine seslenip, Colton'u karakola götürmesini istedi.

"Merhaba ben Angie." 

Karakoldan içeri girdiğinde, otuzlu yaşlarının başında turuncu saçlı bir kadın onu karşılamıştı. Colton bir süre kadının havada kalan eline baktı.

"Telefonda konuşmuştuk." 

Kadın havada kalan elini indirdi ve gülümsemeye çalıştı.

"Hatırlıyorum." 

Colton'ın sesi soğuk geliyordu. "Buyurun oturun lütfen."

Angie masasının önündeki sandalyeyi işaret etti. Colton istemeyerek de olsa oturdu. Konuşurken sesi güçlükle çıkıyordu.

"C-cinayet dediniz. Kimin yaptığını biliyor musunuz?"

"Hayır ama sizin de yardımlarınızla en kısa sürede bu işi çözeceğiz."

Genç adam Tabii, diye düşündü

"Cole size bir düşmanından, ya da onu sevmeyen birinden bahsetmiş miydi?"

"Hayır bahsetmedi. Sonuçta o bir barmen, her gün birileriyle tanışıyordu." gülümsedi ve yutkundu. 

Angie hayal kırıklığıyla genç adamın suratına baktı.

"Bu benim numaram aklınıza bir şey gelirse beni arayın lütfen." 

Colton bir şey söylemeden yavaşça başıyla onayladı ve karakolun çıkışına doğru pek de emin olmayan adımlarla ilerledi.  

____________________________________________________________________________

Nihayet kendini dışarı atmıştı. Yürümeye başladı... Nereye gittiğini bilmiyordu ama yürüyordu. Ayakları onu bildiğini tek yere götürüyordu. Cole'un evinin önünden geçerken içine garip hisler doluyordu. Ayakta durmakta zorlandığını hissetti ve yakınlardaki bir kahve dükkanına oturdu. Bedeni sadece sürükleniyor, bilinci ona eşlik etmiyordu.Etraftaki insanlara çarpmadan kasaya ulaştı. Alnında ter damlaları birikmiş ve nefes nefese kalmıştı.

"Filtre kahve, lütfen. Teşekkür ederim." Parayı uzatırken gülümsemeye çalıştı. İçeceğinin hazırlanmasını beklerken tezgaha yaslandı ve etrafa göz gezdirdi. Genç, sarışın bir kız arkadaşlarıyla gülüp, eğleniyordu. İsmi seslenildi ancak Colton bakışlarını genç kızdan alamıyordu. Onu tanıyor gibi bir hisse kapılmıştı. İçeceğini alıp, genç kıza doğru bir kaç adım attı. Kız kahkaha atarken, başını çevirdi ve Colton ile göz göze geldiler. Kız ona adeta hayalet görmüş gibi bakıyor, gözlerini bile kırpmıyordu. 

Ne olduğunu anlamayan Colton, gözlerini kısarak kıza el salladı ve genç kız ona doğru emin adımlarla yürümeye başladı.

"Gözleriniz neredeyse aynı." 

PerukWhere stories live. Discover now