-8-

10.1K 575 52
                                    

Düzenlenmiştir

Huzur neydi ? ya da mutluluk ? bir annenin sizi elinden tutup parka götürmesi mi ? yoksa elinizde ki uçurtmanın sizle bir olması mı ? bunları yaşamamıştım ama şuan ki mutluluğum bunların hiç biriyle alakalı değildi. Artık önemli de değildi . ailemin beni bırakması mı ? salla gitsin. Beni seven zaten bırakmazdı. kalpleri buz tutmuş insanlardan medet umuyordum . beni bulmaları için. şu saatten sonra bulmasalar da olurdu. Mutluydum. Hem de öyle bir mutluluktu ki bu havalarda uçmaya yer alıyordum. Egeyle nişanlanmıştım var mıydı ötesi ? bir yer altı şeytanını kendime ait kılmıştım. Bu biraz zorlamaydı ama sonuçta benimleydi . her oyunun sonu olduğu gibi bu da sonlanacaktı. Çocukluğumda biten oyunların ardından ağlardım. biraz daha uzatsaydık, oynasaydık diye. Ama büyüdükçe her şeyin bir sonu olduğunu öğrenmişti. Bunu pembe yollardan yapmamıştım.  T gözlüklerini gözlerimden ayıralı yıllar olmuştu. Belki de doğduğum gün çıkmıştı gözlerimden.
Mutlu olmamım sebebini açıklayamayacaktım. itiraf etmek , kabullenmek demekti. Biraz daha acı havuzunda yüzmek demekti. Ben zaten derinlerde kendimi kaybetmiştim. Bu derinliğe inecek bir insan yoktu. Ama bir şeyi unutmuştum. Şeytan zaten bu dibi görünmez boşlukta yaşıyordu. Cehennemini buraya kurmuştu. Cenneti biraz daha kendini çekiyordu. Fısıldıyordu kulağına usul usul. ‘ gel ! senin kurtuluşun benim ‘ ölüm kurtuluşumdu. Korku beni içine çekmeseydi.

Egeyi sevmek ! çok absürt bir kelimeydi .onun sinirli halleri . adamın bir günü belasız geçmiyordu. Beni de istemeden çekiyordu bu belalara. Ya da ben kendim koşuyordum ona daha da yakın olmak amacıyla. Yaralı kuşlardık ikimizde . bazen derinlere iniyordu. Dünyayla alakasını tamamen kesiyordu. Onu göremediğim günler oluyordu. Neler yapıyordu hiç bilmiyordum. Ben onun hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Ailesi mesela. Bu konuda bir bilgim yoktu. Zaten hoşlanmıyordu  bu konuda konuşmaktan. Kalkıp üstüme bir şeyler geçirdim. Bir şort bir de tişört yeterli benim için. Ama dolabın dibinde saklanmış el yapımı hırkayı görmemle bakışlarım donuklaştı. Anılara daldım. Bu hırka benim geçmişimi yansıtıyordu. Bu kadar eskimiş olmasına rağmen hala daha kullanılabilir durumdaydı. Benim ruhum da ne kadar eskimiş olsa da  bedenim kullanılabilecek durumdaydı. Ama bu bir şeyi ifade etmiyordu. Bu annemin hırkasıydı. Yetimhaneye , o çukura bırakılırken bu eskimiş parça üstüme sarılmış. Yani görevli öyle söylüyordu o zamanlar. Madem beni bırakacaktı bu kadın, bu lanet parçayı neden yanıma bırakmıştı. Kaç kere yakmayı denemiştim olmamıştı. Engelleyen duvarlar vardı beni bir kutu içine hapseden . bu cılız bedenin içine sıkışmış kalmıştım. Anılarım izin vermiyordu hayatımı yaşamama. Küçücük bir bedenin ne suçu vardı da bu acıları çekmeye esir tutulmuştu ? hani derler ya ‘ herkesin acısı kendine göre büyük ‘ benim acım aile kavramıydı . bu dünya için bile büyük bir kavramdı. Kainat da kaldıramıyordu. Duvarlarını üstüme sürüyor, ezileceğim anı büyük bir umutla bekliyordu.

“ günaydın “ ege elinde ki gazeteyi inceliyordu. İnsani bir aktivite yaparken görmüştüm onu.

“ günaydın “ en azından cevap vermişti. Kahvaltı masası resmen gel beni ye diyerek bana bağırıyordu. Bu daveti geri çevirmedim . masadakilere göz attığım da çilek reçelini görmüştüm. Bu reçel en sevdiğim yemekti diyebilirim. Ama ara sıra sayılı yiyebilirdim bu reçeli yetimhanede . ekmeğime bolca sürüp ağzıma attım . bundan harika bir şey yoktu. Kafamı kaldırdığımda egeyi bana bakarken buldum. Haklıydı çocuk . hunharca yemek yiyordum.

“ şey, ne oldu ? “ utanmıştım öyle bakmasından.

“ çok mu seviyorsun ? “ çilek reçelini kast ettiğini anlamıştım.

“ hem de nasıl “ yüzümde ki sırıtma daha da bir artıyordu. Benimle ilgili konuları merak ediyordu.

“ anladım “ kısa süren mutluluğum burada bitmişti.

MAFYA Belası / RAFLARDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin