🍇4. BÖLÜM🍇

Start from the beginning
                                    

Melek telefonu Yiğit'in elinden alırken "iletişimin alasını kuracağız zaten yakında." Diyerek söylenmiş ama yine de numarasını yazıp kendine de çağrı atmıştı.

"Evleniyoruz zaten." Dedi Yiğit günlerdir düşündüğünü Melek'le de paylaşmak istemişti. Annesi, Melek'in huzursuz olduğunu söylediğinden beri aklını ondan ne yapmışsa da alamamıştı. Melek, hassas biriydi ve tüm bu yaşananların onda nasıl bir baskı yarattığını tahmin edebiliyordu. Üç yıllık aldığı psikoloji eğitimine dayanarak söyleyebilirdi ki Melek, başkaları mutlu olsun diye yaşayan saf insanlardandı. Kendine haksızlık yaptığının farkında olsa da bu şekilde yaşamaya devam ediyordu ve yine sadece kendisi zarar görüyordu. Ona üzüldüğü için bir tavsiye vermek istedi. "Bundan kaçış yok." Diye devam edince Melek devam etmesi için başını salladı.

"Madem kaçamıyoruz uyum sağlayalım. Keyfini çıkaralım. Yoksa işkence olur bize bu süreç."

Bu öneri, Melek'i şaşırtmıştı, tamam ama bu önerinin Yiğit'ten gelmesi adeta dilini yutmasına sebep olmuştu.

"Yani?" diye sordu emin olmak adına. Yiğit bunun üzerine "Yani, gerçekten evleniyormuşsun gibi keyfini çıkar. Senin düğünün sonuçta." Diye açıkladı.

Melek güldü. "Sen öyle yapmayacaksın yani?" diye sorunca Yiğit dudak büktü. "Benim için düğünmüş evlilikmiş pek önemli şeyler değil. Gerilmiyorum da bu süreçte senin gibi..."

Melek bu çocukla iki sene geçirebileceğine dair inancını her gün biraz daha kaybediyordu.

"Ne mutlu sana..." dedi konuşmayı uzatmadan. Onu gerenin en başta kendisi olduğunu dahi fark edemeyerek gaf üstüne gaf yapıyordu.

"Beni takma sen, gerilirim, düzelirim falan arada." Dedikten sonra eve dönmek için hareketlenince Yiğit kolunu tuttu.

"Ya tamam dur, şaka yaptım." Diyerek gülünce Melek ona ters bir bakış attı.

"Beraber eğlenelim işte. Madem onların da gönlü olsun dedik..."

Melek, onu "Öyle bir şey demedik. Tehdit ettiler diye boyun eğdik." Diye düzeltince gözlerini devirdi. Yiğit, bunun üzerine "Her neyse işte madem kabul ettik bari kimsenin burnundan gelmesin. Ankara'ya dönünce birbirimizi tanımıyormuşuz gibi rol yapacağız ya, burada da eğleniyormuşuz gibi rol yapabiliriz bence." Diye devam etti.

Melek de öyle düşünebilirdi, şayet Yiğit bu kadar uyuz olmasaydı. Yine de taş koyan olmak yerine "Deneyelim o zaman." Diyerek anlaşma yoluna gitti. En nihayetinde yalandan bir evlilik de yapacak olsalar iki yıl boyunca yüz yüze bakacaklardı.

"O yüzden ne derlerse kabul et geç. Madem bir işe kalkıştık en yüksek verimi alsın herkes."

Bazen bu çocuk da doğru bir pencereden bakabiliyordu. O yüzden şaşırıyordu Melek.

O günden sonra tam da karar verdikleri gibi evlilik işine daha ılımlı yaklaşmışlardı. Çeyizleri kabul etmişler, düğün arabasının süsüne karar vermişler ve hatta gitmeyecekleri balayı hakkında planlar da yapmışlardı. Melek'teki bu ani ve pozitif değişim onları ilk etapta şok etse de işlerine geldiği için üstelememişler ve hatta bundan yüz alıp daha önce çekindikleri ne varsa onları da işe dâhil etmişlerdi.

Aynı zamanda İpek Hanım Nevşehir'de oturan görümcesi Gülay'ı tembihlemiş ve Ankara'da iki artı bir şirin ve küçük sayılabilecek bir daire tutmuşlardı. Gülay Hanım, bu dairenin temizlenmesi ve döşenmesinden, İpek Hanım'ın birkaç arkadaşından da yardım almak suretiyle sorumlu olmuştu.

Melek'in ısrarla almamak için direttiği her şey burada bir alınmışsa orada on alınarak dolabına dizilmişti. Melek ve Yiğit'in ise henüz bunlardan haberi yoktu. Hatta Yiğit döndüklerinde normalde kaldıkları iki katlı müstakil eve gideceklerini sanıyordu ki bu yüzden Melek'in istediği odayı seçmesi konusunda bu kadar rahat davranmıştı. Ancak annesinin düğünden bir gün önce söylediği bu yeni apartman dairesi tüm planlarını bozmuştu. Bu kız onu kanepede yatırırdı valla, hiç acımazdı.

BÖĞÜRTLEN MUCİZESİWhere stories live. Discover now