47-Kaçırma♣️

Start from the beginning
                                    

"Şunları ye!" İstesem bile yiyemezdim. Bedenimde çöküntü ve yorgunluk vardı. Yerimden kalkacak bile halim yoktu.

"Çetin!" diye bağırmasıyla adamın üzerime doğru gelip yanağıma o kocaman eliyle tokat atması bir olmuştu. Dudağımın patladığını hissediyordum. Akan kan ve hissettiğim acı ile gözlerim git gide açılamaz hale geliyordu.

"Öğreneceksin!" diyerek kapıyı çarpıp giden Nehir'e bakmadan kendimi bıraktım.

-Enes'ten-

Eylül'ün garip tavrı ne kadar hoşuma gitmese de Rüzgar'ın yaptığı pislik yüzünden olduğunu biliyordum. Herkesin içinde, Nehir denilen o sürtüğün dudaklarına yapışmıştı. Kardeşim ne kadar üzülmemiş gibi görünse de içten içe parçalandığını biliyordum. Gidip o Rüzgar itinin boğazına yapışmamak ve onu öldürmemek için tek nedenim, Eylül'ün sürekli beni tutması ve ne kadar itiraz etse de hala ona karşı bir şeyler hissettiğiydi.

"Eylül'ün nesi var?" Ege aramıza yeni katılmıştı ama onu sevmiştim. Eylül'e karşı beslediği duygular bariz belliydi ama karşılık alacağını sanmıyordum. En azından onun yanında durup, destek oluyordu.

"Bilmiyorum kardeşim. Bir anda çıktı. Aras Abi'nin biz varken gelip alacağını sanmıyorum ama demek ki bir şey olmuş. Yarın öğreniriz." Olumlu anlamda kafasını sallayıp, içkisine geri döndü. Doruk gittikten sonra Eylül'ün üzüldüğünü hissetmiştim çünkü Doruk'a değer verip onu arkadaşı olarak seviyordu. Tabi sonradan Doruk, Rüzgar şerefsizinin yaptıklarından dolayı ona zarar vermemek için Kanada'ya geri dönmüştü. Eylül'e ne kadar okul için gittiğini söylese de asıl neden Rüzgar'dı ama kimsenin bundan haberi yoktu.

"Abi iyice sıktı burası kalkalım mı?" Anladığım kadarıyla kimse eğlence havasında değildi. Son kez Yiğit'e görünüp mekandan çıktık. Çıkmamla Eylül'ün arabası gözüme çarptı. Abisiyle gittiyse kalması normaldi ama içimden bir şey hiçte normal şeyler olduğunu söylemiyordu.

"Abi, Eylül arabasını almamış mı?" Herkes benim gibi bu durumdan kuşkulanmıştı. Çünkü hepimiz Eylül'ün arabasını ne kadar çok sevdiğini biliyorduk. Hemen telefonumu çıkarıp Eylül'ü aradım. Uzun çalmalar sonucu cevap vermemişti. İçimdeki sıkıntı her dakika büyüyordu.

"Eylül telefonuna cevap vermiyor!" Herkes şu anda benim gibi telaş yapmıştı. Hemen Aras abiyi aradım.

"Enes?" Sesinin uykulu gelmesi hiç normal değildi.

"Abi yatıyor muydun?" diye sordum endişeli sesimle. Sesimin bu şekilde çıkmasını önleyemiyordum. Gelen seslere bakılırsa o da yataktan kalkmıştı.

"Bu saatte yatacağım herhalde. Hem siz gelmiyor musunuz?" Aldığım cevapla kalbimden vurulmuşa döndüm. Demek ki Eylül onunla beraber değildi. Neredeydi peki?

"Enes cevap versene oğlum!" Ben şimdi ne diyecektim? Kardeşini koruyamadığımı nasıl söyleyecektim? Onu yalnız bıraktığımı.

"Abi, Eylül yok." diye mırıldandım. Herkesin yüzü bana dönmüştü ve dehşet içinde bakıyorlardı.

"Nasıl yok lan! Ona sahip çıkmıyor muydun? Olduğunuz yerde bekleyin geliyorum!" Telefonun kapanmasıyla bakışlarımı yere indirdim. Şimdi ne yapacaktık?

"Enes ne oldu?" Herkes benden bir cevap bekliyordu.

"Eylül kayıp." Nasıl kayıp olabilirdi ki? Nereye gitmişti?

"Nasıl yok lan!" Ege'nin bağırmasıyla kafamı iki yana salladım. Nerede olduğunu bilsem gidip saçlarından yolarak getirip, bize haber vermediği için bağırıp en sonda sıkıca sarılmaz mıydım? Duyduğum acı fren seslerinden Aras Abinin geldiğini anlamıştım. Hızlı bir şekilde arabadan inip direk boğazıma yapıştı.

DÖNÜŞWhere stories live. Discover now