Hala onlardan deli gibi korkuyordum. Buradan kurtulmayı da çok istiyordum. Amma ve lakin bu şu sıralar mümkün görünmüyordu. Koşar adımlarla köşede kalmış bir bakkala girip birkaç güne yetecek kadar kahve aldım.

“ buralarda kitapçı var mı ? “ damdan düşer gibi sormuştum ama hava kararmadan yurda dönmem gerekiyordu.

“ iki sokak sonra sağa dön . görürsün zaten “

Gülümseyip yoluma devam ettim. Arkamdan homurdanma sesi duydum. Teşekkür niyetine göre gülümsemiştim ama anlaşılan adam anlamamıştı. Bu sokaklarda ürkütücüydü. Çocukların giyinişinden bakışına kadar her şey insanı korkutuyordu. Fazlasıyla korkak bir yapım vardı. Çocukluktan kalma bir durumdu bu. Ne yaparsam yapayım benim benliğimi, oluşturan korku idi . bu da hep tetikte durmamı sağlıyordu. Yağmur yağmasına rağmen mahalle sakinleri dışarıdaydı. Sanki bu onları etkilemiyordu. Kollarımı birbirine dolayıp soğuktan korunmayı amaçladım bir nevi. Ne kadar yarar sağlardı orası kesin değildi. Kitapçı görüş açıma girince duraksamadan içeri girdim. Kemiklerime kadar donmuştum.

İstediğim tür kitapların bulunduğu raftan bir tane macera bir tane de klasik romanlardan aldım. Aile kitaplarını seviyordum. Mutlaka geneli mutlu sonla biterdi. Hele de kavuşma sahneleri. Bende kavuşacağımı hayal ederdim. Ama işte adı üstünde bir hayal. Bir kitap vardı. Mutlu sonla biter sanmıştım. Yaramaz çocuk . ama kötü bir sonla bitince umut ettiğim son yıkılmıştı. Ağlamıştım. Hem de bir kitap karakteri için. Ama onlarla mutlu olan onlarla üzülen bir yapım vardı. Ve ben kitaplarla hayat buluyordum.  O günden sonra kötü sonla bitenlerden uzak durdum. Okumak istemedim . hala daha da istemem. Elimdeki kitapları vakit kaybetmeden kasaya götürdüm.

Okumak için can atıyordum. Yan tarafımdan bir ses duyunca o tarafa baktım. O adam. Kapının pervazına yaslanmış beni izliyordu. Ne kadar da ayıptı. Bir kızı dikizlemek kimseye yakışmazdı. Konuşmadı baktı ve arkasını dönüp gitti. Bu da neydi şimdi ? takamdım kafama. Umursayacağım çok fazla şey vardı ve ben bir yenisini daha eklemek istemiyordum.
Dışarıda güneş kendini alacakaranlığa bırakmıştı. Fazla vakit kaybettiğimi biliyordum ama bu kadar karanlık havayı da beklemiyordum. Hızlı bir şekilde ara sokaklara girdim. Adamın tarif ettiği yerlerden gitmeye özen gösterdim. Yolumu kaybetmeyi göze alamazdım. Bir de erkek yurdundakiler vardı. Umarım dışarı da olmazlardı. Olurlarsa geçen sefer ki gibi paçayı kolay kurtaramazdım. Yurdu görünce adımlarımı daha da hızlı atmaya başladım. Yarı koşar vaziyette idim şu anda. Ve lanet olsun : erkekler dışarıda ki banklara oturmuş sigara içiyorlardı. Ve radarlarına girdim. Şu iki çocukta oradaydı. Dem psikopatları . Demir ve Mete birleşiminden oluşuyordu. Kızlar konuşurken duymuştum.

“ hoş geldin fıstık “

“ siktir git “ dedim suratına bu onu daha da öfkelendirmişti. Kolumu hangi ara tuttuğunu anlamamıştım ama çok fena sıkıyordu.

“ bırak “ bağırmıştım.

Birkaç kız pencereye çıkmış film izler gibi izliyordu. Bir kaçı ‘  hadi ‘  ‘ hadi ‘ diyerek fişekliyorlardı karşımda ki çocuğu.

“ naz yapma da yürü “ kolumu çekiştirerek beni erkek yurduna götürmeyi planlıyordu.

Kolumu tutan elini ısırarak ters yöne doğru koştum. Arkamdan geldiklerini hissedebiliyordum.  Tanımadığım sokaklara giriyordum ama bu bile beni durduramazdı .  kaybolacağımı bilsem de yılmamalıydım. Korkuyordum. Sonumun o kızlar gibi olmasından. Haberlerde bilmem kimin kızının kurban gittiğni söylediklerinde benimde adımın geçmesinden, üzülecek bir ailemin olmamasına korkuyordum. Adımlarımı daha sert attım. Astımım vardı bu kadar sert ve hızlı koşmam ciğerlerimin ölüm fermanını imzaladığımı gösteriyordu. Ama o adamların beni yakalamasındansa bir köşede tek başıma ölmeyi tercih ederdim. Kriz geçirecektim. İlacım yanımda yoktu. Biraz daha zorladım kendimi. Ta ki çıkmaz sokağa girene kadar. Şuna bakın ki ölümümü daha gösterişli hayal etmiştim ben. O adamın silahıyla mesela. Sakinleşmek için derin derin nefesler alıyordum.

“ burundan al, ağızdan ver “ lanet olsun . hiçbir işe yaramıyordu. Kendi kendimi bile teselli edemiyordum.

“ hadi bakalım ! nereye gideceksin bebeğim (?) “ ağzında ki yamuk gülüşü parçalamak istiyordum. Ama bu halimle ancak söze dökebilirdim bunu.

“ defol “  sesim kısık çıkıyordu. Bir kez daha olduğum duruma küfür ettim. Bulanıklaşıyordu etraf. Yer sanki altımdan kayıyordu. Deprem oluyordu galiba

“ sevgilim “ karanlıktan gelen o ses. Bu sesi hiçbir zaman unutmazdım. Net seçemesem de etrafı bana bakıyordu. Burnundan soluyordu demek daha doğru olurdu.

“ bırakın kızı “ sesi sakindi ama içinde bulunduran ölümü ben gayet net algılıyordum.

“ sen de kim oluyon  birader . yürü git işine “ biraz daha yaklaştı bize . ve o zaman anladım. Sinirliydi . kendini tutuyordu.

Karşımda ki dem pisliklerinden de ses çıkmıyordu. Taş kesilmişlerdi sanki.

“ abi. Biz.. “

“ kes, yürüyün gidin lan şurdan. “

“ benim kızıma bir daha dokunursanız keserim “  bir baş hareketiyle birkaç adam onları sürükleyerek götürdü. Benim kızımda ne idi ? ne saçmalıyordu bu adam ?

Yer ayaklarımdan kaydı. Daha fazla tutamadım kendimi yere bıraktım. Birkaç adımda yanımda belirdi. Dev gibi cüssesi vardı. Yanında cüce gibi duruyordum. Deve ve cüce . ne de güzel bir ikili.

“ iyi misin ? “ bu adam sürekli her karşılaşmamızda bunu sormak zorunda mıydı ?

“ kriz “ dedim geriye kalan tek gücümle .

“ bana bak . hastaneye gidicez tamam mı ? uyanık kal “

demesi çok kolaydı ama sanki son nefesimi veriyormuş gibi hissediyordum. Görünüşüm tamamen kapanmadan önce gördüğüm bakış içimi ısıtmaya yetmişti. Endişe ve korku. Yılar sonra ilk kez bunu tatmıştım. Kulaklarımı dolduran da onun sesi olmuştu

“ lanet olsun ! “ ne de çok kullanmıştık bugün bu kelimeyi böyle..

MAFYA Belası / RAFLARDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin