"Azra burası be böyle." Dediğimde

"Allah kahretsin nasıl bir yere düştük. Elçin koş durmadan koş." Demişti. Azra'nın dediğini yapıp koşmaya başladım. Dapdar bir koridor olduğu için ayakta sevişenlere çarparak gidiyordum. Bi yandan da bakmaya çalışıyordum. Çarptıklarımdan bir tanesi arkamdan bağırmıştı..

"Önüne baksana bücür." Diyen çocuğa baktım. Bizim yaşlarımıza olduğu barizdi.

"Bücür mü sen kendine bak."
Diyip tekrar koşucaktım ki ayaklarım yerden kesilmişti. Ne olduğunu anlamam pekdr uzun sürmemişti. Kahretsin ki yakalanmıştım. Tutan kişinin kim olduğunu bilmeden kaslı kollarında debeleniyordum.

Tekrar geldiğimiz yere götürdüklerinde artık yalvarmaya başlamıştım.

"Ne olur beni oraya götürmeyin. Bırak beni ne olur."

"Aa sevgilim sen böyle değildin.. Sen güçlü bir kızsın. Şu an bana yalvarıyo musun yoksa ben mi yanlış anlıyorum."

"Yalvarmak mı dedin. Onu seni bulduklarımda görücez."

Diyip etrafıma baktım. Kendilerini o kadar kaptırmışlardı ki burdaki bağırışları bile umursamıyorlardı. Hepsi mide bulandırıcıydı..

Depoya girdiğimizde yine aynı sandalyeye oturtmuştum. Arkamdan Akın'ın getirdiği Azra'da ağlayarak Akın'a küfürler ediyordu. Az öncekinden daha sıkı bağlanan ellerime şimdiden kan gitmemeye başlamıştı.

Akın konuşmaya başlayınca öylece onu dinlemiştim.

"Azra şimdi Doruk delirmiştir dimi. Bence kesin delirmiştir. Napalım biliyo musunuz." Diyip telefonunu çıkarttı. Ne yaptığını anlamadan telefona bakıyordum..

Resmimizi çekip bize gösterdiğinde
"Bunu Doruğa atalım belki daha çok delirir ha ne dersiniz." Demişti. Azra sessizce Akın'ın yaptıklarını izliyordu.

Burağa baktığımda ise duvara yaslanmış bizi izliyordu. Ters bakışlarımı ona gönderip dişlerimi sıkmaya başladım. Akın'ın konuşmasıyla tekrar ona döndüm.

"Şimdi siz sıkılmışsınızdır. Bakın size ne izleticem." Diyip daha önce farketmediğim ama şimdi açılan ışıklardan dolayı aydınladan depoda televizyonu gördüm.

Azra ve ben dikkatle ekrana bakarken odada sadece eli kolu bağlı bir çocuk vardı. Odaya hızla Doruk ve Can girince ikimizde öylece kalmıştık. Doruk sinirle çocuğun üstüne atlayıp yumruklamaya başlamıştı. Dakaikalarca eli kolu bağlı çocuğun yüzüne vurdu. Birden Can'a bağırıp kaynar su getir demişti. Çocuğa bakamıyordum artık. Yüzünü dağıtmıştı bile..

Can kaynar suyu getirince napıcak diye bakarken çocuğu diz üstü çöktürttü. Birden yüzünü batırınca ağzımdan istemsizce bir çığlık yükseldi. Azra'nın şu an ne yaptığı görmiyordum. Muhtemelen ağlıyordu.

Can Doruğu durdurduğunda birden bağırmaya başladı.

"Azra'nın yakınından uzağından geçmek yok. Okuldan da siktirip gidiceksin." Dediğinde bu defa

Azra bağırmaya başlamıştı..
"Yeter artık durdur.. Yeter allahın cezası yeter." Dediğinde Akın gülerek durdurmuştu..

"Ne oldu Azra? Ne güzel izliyorduk."

"Sus artık sus. Ne istiyosun yeter artık ne yapıcaksan yap."

"Yapmak istediğimi yapıyorum.. Seni yurt dışına götürdüğümde de amacıma tam anlamıyla ulaşıcam."

Söylediği sözü idrak etmeye çalışırken Azra konuşmuştu.

"Salaksın. Beni yurtdışına götürebiliceğini mi düşünüyorsun."

"Salaksın. Seni yırtdışına götümeyeceğimi mi düşünüyosun."

Doruk'tan
Elçin'in telefonu çalıyordu ama oda açmıyordu. Beklemek canımı sıkıyordu.. Azra'nın nerde olduğunu ve telefonun kapala olması daha çok sıkıyordu.

***

Telefonuma gelen mesajla hızla masadan aldım. Mesajı açtığımda Azra ve Elçin'in elleri bağlı bir şekilde oturmuşlardı. Altında yazan mesajla Dişkelerini kırarcasına sıkmıştım.

Gönderdiğim zarfı hatırlıyo musun? Yavaş yavaş başlatıyorum..

Can ne olduğunu anlamadan bana bakıyordu.. Telefonu ona fırlattığımda öylece bakmıştı.

"Ne diyo lan bu. Kızları öldüremez dimi." Diyip aniden ayağa kalktı. Saçlarını karıştırmaya başladığında ayağa kalktım.

"Can adamları topla. Tüm İstanbul'u Akın'ın olabiliceği tüm mekanları arıcaz. O piçi bugün bulucaz." Diyip koşar adım bardan çıktım.

Azra'dan
Kaç saattir burdayım bilmiyorum. Gözlerimi aralayamıyordum bile. Işıksız ortam ve Akın'ın yaptığı iğnden dolayı yorgun düşmüştüm. Zor çıkan sesim boş olan depoda hafif bir şekilde yankılanmıştı.

"Elçin kalk. Elçin."

"Azra gözlerimi açamıyorum." dediğinde kapı sesi geldi. İçeri giren ışık yüzünden gözlerimi sımsıkı kapatmıştım. Alıştıra alıştıra açmaya başladığımda karşımdaKi bizim yaşlarımızda olan bir çocuktu. Biraz daha dikkatli baktığımda ışığında etkisiyle çocuğu tanımıştım. Kaçmaya çalışırken Elçin'e bücür diyen çocuktu. Elindeki iğneleri farkettiğimde yorgun vücudumunda verdiği etkiyle zar zor konuştum.

"O iğneyi lütfen yapma." Dediğimde dudağı hafif bir şekilde yukarı kıvrılmıştı. Söylediğim şeyi umursamadan iğneyi koluma batırdığında ağzımdan ufak bir
İnilti çıkmıştı.

Bedenimi yoran iğne çabukcak vücuduma işlemeye başlamıştı. Az önceki iğnenin etkisinin geçememesinden dolayı üstümdeki
Ağırlık daha da artıyordu. Gözlerim kapandı kapanıcakken değoyu doldurucak şekilde bir nefes alış sesi duyuldu. Ardından konuşmaya başlamıştı.

"Burdan çıkamıcaz biliyosun dimi? Benim yüzümden sende kaçırıldın. Salağım ben salak salak salak."Diyip burnunu çekti ardından "neydiği belirsiz bir yer, yediğimi iğneler ve iki ruh hastası. Öldürücekler bizi Azra. Öldürücekler."Demişti. Son cümleyi vurgulayarak. Haklıydı. Bu sefer kurtuluşumuz kolay olmucaktı.. Belkide kurtulamcaktık. Düşünceler beni yormuştu. Yada yapılan bu iğneler beni yormuştu. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken artık karanlıkta zar zorda olsa seçebildiğim nesnelere bir perde gibi inmişti.

Belimin altındaki eller ve yüzüme vuran ışık fazla rahatsız ediciydi. Birden gözlerimi açınca Akın'ı görmemle azıcıkta olsa yerine gelen umudum yine yok olmuştu. Etrafıma bakınca bomboş bir alandaki helikopteri gördüm. İçimi kaplayan korku helikoptere yaklaştıkça daha da artmıştı.

"Nereye gidiyoruz. Elçin nerde."

"İtalyaya gidiyoruz. Arkadaşında emin ellerde." Diyip gülmüştü.

"Bırak beni allahın cezası." Diyip kucağında debelenmeye başladım. İğnelerden dolayı güçsüz kalan vücudum Akın'ın pisliğine hiçbir şekilde etki etmemişti.

"Kurtuluşun yok Azra Sancak. Artık benim elimde benim kollarımdasın."

PSİKOPAT AŞIK  (BÖLÜMLER DÜZENLENMEYE ALINMIŞTIR.)Kde žijí příběhy. Začni objevovat