GİRİŞ

575 36 5
                                    

Yağmur tenime her değişinde içimi bir huzur kaplıyordu. Şehir hem yağmuru hem de sisi barındırıyordu. Gözlerim yorgunluktan kapanacak oluyordu ama bunu yağan yağmur engeldi.

Huzur buydu ; kendini kaybetmek. Yağmurun üzerimde bıraktığı etki tam olarak buydu. Uzun zamandır hissettiğim o duygu tekrar bedenimi ele geçirdi. Neydi bilmiyordum, bilmek istemiyordum. Hem kötü hem iyi hissettirmesi beni korkutuyordu. Neyin nesiydi bu? Bilmiyordum. Her yağmur yağdığında, her sis çöktüğünde kendimi arafta hissediyordum.

Kafamı salladım, bu düşüncelerden kurtulmalıydım. Ben korkak değildim, hiçbir zaman olmamıştım. Arkadaşlarım bile cesaretlik abidesi olduğumu söylerken şimdi bu korkarklık manasızdı.

"Ardında arkadaş bıraktın mı Valencia?"

Duyduğum ses ile irkildim, beynimin içindeydi adeta. Islak saçlarım yanaklarıma yapışıyordu, rahatsız olup onları geri savurdum ve ardından sisli yolda göz gezdirdim. Etrafımda kimse yoktu, yapayalnızdım ama sesi duyduğuma yemin edebilirdim.

"Daha dikkatli ol Valencia." dedi ses tekrar. İçimin ürpermesine neden olmuştu. "Kendini belli etme, henüz değil. Ben gelene kadar değil.."

Etrafıma tekrar bakıyordum ama hiç kimse yoktu. Birisi benimle dalga mı geçiyordu? Bu da neyin nesiydi? Hayır, bir gram olsun korku barındırmıyordum. Merak ediyordum. Daha sesin bir erkeğe mi yoksa bir kıza mı ait olduğunu bile anlayamıyordum. Kelimeler adeta beynime mors alfabesiyle kazınıyordu ve düşüncelerimde canlanıyordu.

"Kimsin?" dedim ama cevap geleceğine dair bir umudum yoktu. Kalbim heyecanla deli gibi çarpmaya başladı. Sisin olduğu yerden bir an önce kurtulmalıydım. Okuduğum kitaplar böyle şizofrence davranmamı sağlıyordu sadece. Evet, başka bir şey olamazdı.

"Ulu İsa aşkına, kafayı üşüteceğim yakında. Bir daha fantastik romanlar okumak mı ?" Yağan yağmur sesimi bastırmak istercesine zemine daha hızlı çarpmaya başladı. "İyice paranoyak oldum."

Hızını arttıran yağmurla birlikte bende adımlarımı hızlandırdım. Sis yavaş yavaş kaybolurken Arlington Köprüsü'nün bitişindeydim. Akan nehire bakmak için kafamı eğdim. Ve sonra kanımı donduran o görüntü bedenimi de dondurdu. Nehir de cansız bir beden akıp gidiyordu. Kalıplı vücuda sahipti ve üzerindeki paltonun rengi kül rengindeydi.

Gözlerimi sıkıca yumup bunun hayal olduğunu mırıldanmaya başladım. Gözlerimi tekrar açtığımda nehirde akıp giden bir ceset yoktu.

Sağ elimi kalbime doğru götürdüğüm de tekrar o sesi duydum.

"Görmek istediğin an yanında olacağım." dedi ses ve ardından ekledi. " Sisin ardında.."

Gözlerimi anında sise çevirdim, madem görmek istediğim de görecektim ; onu görmeyi diledim. Çok güçlü bir istek değildi aslında, böyle bir saçmalık sonucu ne olacağını merak ediyordum. Beynim bana oyun oynuyorsa, buna katılacaktım.

Ve sonra hiç beklemediğim şey oldu, sislerin ardında. Onu gördüm, kelimelerle zihnimi altüst eden o beden.. Bu sefer hiç olmadığı kadar canlıydı. Yüzüne bakmaya cesaret edemedim, kalıplı bedeni bile irkilmeme neden olmuştu. Üstü çıplaktı, yağmır damlaları değdiği teninden aşağı doğru akıyordu.

Siyah kot pantolonu belinden aşağı süzülüyordu ve ıslak olduğunu anlamak zor değildi. Simsiyahtı sanki ve sis yüzünden tam olarak seçemiyordun. Yüzüne bakmak bir yana, vücudu adeta Süperman'i anımsatıyordu. Hayır, Clark bile bu beden karşısında sönük kalırdı.

"Biraz daha istekli ol Valencia.."

O saniye nedendir bilmem; yok olmasını diledim. Ve sisin ardındaki görüntü yok oldu.

Bu çok ama çok yanlıştı. Hızla köprüden uzaklaştım, gerekmediği sürece buradan geçmeyecektim.

//

my demons - starset

to the dark of the night.. we're here. again and over again.

DUYGUSUZWhere stories live. Discover now