20 Bölüm Basket Turnuvası

En başından başla
                                    

       Koç son taktiklerimizi verdi. Saatler çoktan 12 yi göstermişti. Okul otobüsüne binerek yolculuğa başladık. Otobüsün içinde herkes birbirini motive etmeye çalışıyordu. İki okul arası yaklaşık 30 kilometre idi. O zamanın yolları ile bir saatten önce oraya varamazdık. Emrah ve ben yan yana oturuyorduk. Emrah bana doğru bakınca ayaklarımın titrediğini hissetti galiba. Ben çaktırmamaya çalıştıkça daha fazla titriyordu ayaklarım. Ben cam kenarında Emrah ise koridor tarafında oturuyordu. Ben hiç konuşmuyor , Emrah'ın benimle konuşma çalışmalarını "aynen, aynen " diyerek geçiştiriyordum. Emrah birden yanımdan kalktı. Ben ise halen yolu izliyordum. Şoför mahalline doğru yürüdü Emrah. Mikrofonu eline aldı.

"Beyler , beyler bir dakika. Dikkatlice bana bakmanızı istiyorum. Dünyanın bütün ünlüleri bununla traş oluyor. İngiltere kralı, rahmetli başkan kennedy, taçsız kral pele , Bakenbauer , kaleci Mayer , Nadya komanaçi , Brijit Bardot , Fenerbahçeli Cemil...

Hepsi şöhretlerini bu bıçağa borçludurlar. Evetttt denemesi bedava hemde hiç para vermeden..

Dikkatlice bakınız" dediğinde ister istemez ben dahil bütün takımın gözleri Emrah'a çevrilmişti ve Emrah'ın Şener Şen espirisi ile herkes tebessüm etti.

Otobüsteki kasvet bir anda dağılmıştı. Emrah şoföre döndü :

" Abi müzik kaseti var mı" dedi

" Şurada olacak bir bak" dedi şoför ve Emrah torpidoyu açıp karıştırırken

" Aha işte bu olur" dedi ve kaseti otobüsün teybine yerleştirdi. Sesini sonuna kadar açtı.

" Ell er havaya " dedi ve alkış tutmaya başladı. " Hep beraber " diye bağırdı. En öndeki koçumuz müdürümüz ve müdür yardımcımız dahi alkışlıyordu. Hepimiz birden kendimizi eller yukarıda alkışlarken bulduk. Şarkı eski zamanların da ünlü bir şarkısıydı. O zamanlar çok ünlü olan şarkıyı Kıraç seslendiriyordu.

Kan ve gül gülle diken aşkım ve sen

Birbirine dönük sırt sen ve ben

Bilmem anlatabiliyor muyum

Seviyorum seviyor musun

Ağlıyorum gülüyor musun

Özlüyorum gidiyor musun

Sevdikçe itiyor musun

Peki öyle olsun

Sarılıp öpen

Ağlayıp gülen

Sonra kaçıp giden

Fırtınayla sakin gece

Bir bilmece

Bilmem anlatabiliyor muyum

Br anda bütün takım bu şarkıyı söylerken bulduk kendimizi. Şarkı bittiğinde Emrah

" Seviyorum "diye mikrofondan bağırırken , biz de hep beraber " Seviyor musun" diye cevap verdik. Emrah " ağlıyorum" biz " gülüyor musun" diye Emrah ile şarkı söylüyorduk tüm takım. Takımın morali bir anda düzelmiş ve havası değişmişti. Emrah böyleydi işte. Zaten yol da bitmişti. Maç karşı takımın basketbol sahasında olacaktı.

Onlar da bizim gibi meşhur bir lise idi. Onların okulu daha eski ve daha köklü olduğu için, okul kapasiteleri bizden kat kat daha fazlaydı. Aynı zamanda okulun içinde bir basketbol salonu mevcuttu. Eski iş adamlarından birinin insanlara iyi gözükmek için yaptırdığı güzel bir salonları vardı. Soyunma odasında üzerimizi değiştirdik ve ısınmak için basketbol sahasına girdiğimizde bizi büyük bir kalabalığın beklediğini gördük. Beni yine büyük bir heyecan sarmıştı. Elim ayağım birbirine dolaşacak, maçta hiç bir şey yapamayacağım diye kendi kendime söylenip duruyordum. Kalbimin hızla attığını ve soğuk soğuk terlediğimi hissedebiliyordum. Tribünlerde bir kişiyi görmeyi umarak göz gezdirdim. Sinem'i görememiştim. Gelmesini de pek umut etmiyordum zaten. Ama belki demiştim , belki gelir.

Koç maça başlamadan 10 dakika önce bizi topladı ve son taktiklerin üzerinden bir kez daha geçti. Emrah oyun kurucu rolü üstlenecekti maç boyunca ve kritik anlarda onun üçlüklerine ihtiyacımız olacaktı. Ben forvet konumundaydım. Hakem topu havaya atıp geri çekildi topu sol elimle çeldim ve hızla potaya ilerlerken Emrah'a pas atıp pota altına gittim. Emrah topu boş alandan faydalanıp bana attı ve ben ilk basketimi kaydettim. Kalabalığı bu attığım basket ile yavaş yavaş duymamaya başladım. Heyecanım ve stresimin yerini arzu ile basketbol oynama isteği aldı. Maç çok heyecanlı ve kıran kırana geçiyordu. Ben Emrah ile uyumlu olduğum için maçta ikimiz parlamıştık.

Maçın sonucu 66- 71 Emrah yine bir kaç tane üçlük atmıştı. Ben 5 top çalma 3 blok ve 23 sayı ve iyi bir performans ile takımı sırtlamıştım. Asıl yük Emrah2ta idi. Onun isabetli pasları bizi kurtarmıştı. Daha önce ele dokunur bir başarı elde edememiş okulumuz için harika bir reklam olmuştu. Benim için yine de bu kadar iyi oynamama rağmen buruk geçen bir maç olmuştu. Çünkü Sinem bana söz vermesine rağmen beni izlemeye gelmemişti.

Dönüş yolunda hepimizin morali düzgün ama ben yine dışarıyı izliyorum, içim buruk, bir şeyler eksik. O da Sinem'in bana desteği. Yanımda olduğunu hissettir seydi keşke.

Okula geldiğimizde otobüsten inip sahile doğru gittik Emrah ve ben. Her zamanki banka doğru gidiyordu ayaklarım ister istemez. Oturduk, ben dalga seslerini dinlerken Emrah:

" Kanka benim işim var ben gidiyorum, varmı bir şeye ihtiyacın" dedi. Ben de

" Canının sağlığı kanka " dedim ve Emrah " görüşürüz moruk " dedikten sonra hızla kayboldu. Ben biraz daha bankta oturduktan sonra elimi cebime atıp ne kadar param var baktım. dört şişe bira alabilirdim. Kalktım az ileride ki büfeden dört şişe bira alıp tekrar banka oturdum. Yavaş yavaş içmeye başladım. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum son biramı yudumlarken kendimi Sinem'in kapısında buldum. Sırtımı karşı apartmanın duvarına yaslayarak elimdeki son birayı yudumlarken Sinem'in penceresini izliyordum.

Aklımda Sinem kalbimde burukluk , baksa bir kez diyorum pencereden. Ben nasıl onu hissediyorsam o da hissetsin. Perde rüzgarla hareket ettiğinde şimdi bakacak derken inceden sızlayan kalbimle seviyorum Sinem'i. Ama yok bakmıyor, bakmayacak. Maça da gelmedi. Halbuki bugün açık açık konuşacaktım onunla. hissettiklerimi gözlerinin içine baka baka söyleyecektim. Kendimi hazırlamıştım. Cesaretimi zorla da olsa toplamıştım. Ama bakmadı...

....


Beğeni ve Yorumlarınız Bana Güç Veriyor. Lütfen Beğeni ve Yorumlarınızı Eksik Etmeyin.

MUSTAFA HAKKINDA HER ŞEY- DEVAMI "KUTUDAKİ SON KIBRIT ÇÖPÜ" KİTABINDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin