♥ 6 ♥

11.2K 747 30
                                    

Yalan söylemişti, yalan.. Ama niye?

Birden buraya gelmesi, üzerine de yalan söylemesi vardı bu işte bir şeyler. Kimden, neden kaçıyordu elbet zamanla çıkacaktı ortaya. Ama şuan daha önemli olan şeyler vardı. Mesela onu geri götürmem gerekiyordu. Kendisi için yani, hayırlısı buydu. Eğitim, yaşam şartı falan filan..

Aras masada bakışlarını bana çevirdiğinde bakışlarından anladığım kadarıyla o da Ela'nın burada kalmaması taraftarıydı. Tamam, öyle bir bakış şekli yoktu ama ben öyle yorumladım, belki de söyleyemiyordu.

"Madem korktuğun için.. Artık gerek kalmadığına göre dönebiliriz" dedim Elaya bakarken. Dediklerimle paniklediği o kadar belliydi ki. Bunu kesinlikle saklayamıyordu. "En kısa zamanda dönmeliyiz, sonuçta okul kayıt mayıt derken anca.." dediğimde hemen söze atılıp "Burada oku.." diyecekken bende onun sözünü kesip "Orada şartların daha iyi olacağına eminim" dedim.

İzin versem bahaneleri sıralayacak da sıralayacaktı. Bu yüzden en iyisi ona bu şansı vermemekti. İmkanı olsa bu çiftlikten hiç çıkmayacak, ömrünün sonuna kadar burada o Mehmet denilen herifle olacaktı. Ah bin lanet yine aklıma geldi! Kesin aralarında bir şey var!

Aras "Eğer kalmak istiyorsan kal. Ama bence de geri dönmen en iyisi. Orada daha çok imkan var. Şehrin şartları buraya göre daha iyi. Bunların hepsini bir kenara bırak; ömrünün sonuna kadar burada mı kalacaksın." diyerek bana destek çıktı, bilerek ya da bilmeyerek..

Ela yüzü asık "Çok kalabalık, ben orada yapamam. Onların arasında nefes alamam ki ben" dedi.

Görmese bile kızgınca baktım yüzüne. Başkalarına diyordum ama bunu Ela bile kendine yapıyordu! Başkalarının ne düşündüğü bu kadar mı önemliydi? Herkes başkalarının çenesine göre yaşar olmuş.. İnsanlar konuşur da konuşur, istersen dünyanın en iyisi ol; bunların önüne geçemezdi. Evet göremiyordu ama gönül gözü de mi kapalıydı ki bunları fark edemiyordu!

"Neden alamayacakmışsın?! Oradaki hava sana da bana da yeter de artar bile." dedim, ne demek istediğini biliyordum ama umurumda değildi. Bu kolaya kaçmaktı, korkakça. 

Farkında değildi belki ama bir süre sonra burada kaldığı için büyük pişmanlıkları olabilirdi. Ne yapacaktı burada kalıp okula gelip giderek belli bir süre yaşadı diyelim ya sonra? Mehmet ile evlenip yuva kurar otururdu evinde! Tövbe tövbe!!

Ela tekrar "Ben.." diye başladığında bıkkınlıkla nefes verip "Ela artık ailende biliyor, artık birisinden bir şeyler gizlememize gerek kalmadı. Yani özgürce ilişkimizi yaşayacağız. Zaten deminde dediğin gibi öğrenilmesinden korkmuyor muydun? Artık korkmana gerek kalmadı. Ailende arkamızda." dedim gidecek tüm yollarını kapatarak. Daha fazla bahane üreterek beni çıldırtmasını istemiyordum. 

Ama her zaman bahane bula bilecek potansiyeli vardı! "Hem burada teyzem tek kalmaz" dediğinde içimden 'Ya sabır!' çekmeye başlamıştım.

Zeynep teyzeye bakıp gülümsedim önce, "Eminim Zeynep teyzem senin için en iyisini ister?" dediğimde, önce gülüp sonra "Evet kızım, senin için en iyisi belki de bu" dedi. Gülümsedim, sonra Elaya bakıp "Ben seni sık sık getiririm. Zaten Zeynep teyzem de böyle el lezzeti varken her hafta gelirim ben" dediğinde masa da Ela hariç hepimiz kahkaha ile gülmüştük. O ise surat asıyordu; Maymun ne olacak!

***

"Kalksak mı artık."

Aras'a kaçıncı defa bu cümleyi söylediğimi saymayı bıraktım artık. İşimiz gücümüz yok kaç saattir kasabayı gezdiğimiz yetmiyormuş gibi bir de kahvede 101 okey oynuyorduk. Hayır, elimde hep iyi geliyor ama yok sıkılıyorum!

Özgürlük! Where stories live. Discover now