2. Bölüm

234 22 2
                                    

Sabah erkenden uyandırıldım. Hizmetliler gelerek saçıma bir şeyler yaptılar. Daha gözüm açılmamaıştı bile.

Martin nasıl birisiydi acaba.. Umarım yakışıklıdır ve umarım ki gençtir. Yaşlı bir morukla uğraşmak istemem.

Saçım yapıldığında odama birkaç elbise geldi, hepsi beyazdı. Renkli ve canlı bir şeyler istesem de bu resmi bir şeydi. Beyaz kadifeden elbiseye dokundum. Üstündeki dantel işlemesi ve kristalleri çok hoştu. Ona dokunurken bunun için ne kadar çaba harcandığını hissettim.

Bunu giyinerek aynama baktım. Üstüne Robert'in verdiği kolyeyi taktım. Saçlarım bugüne özel açık bırakılmıştı. Bunu bilseydim önceden evlenirdim diye düşündüm. Kafama takılan beyaz takı beni ayrıca güzel göstermişti.

Aynaya bir kraliçe gibi baktım. Kraliçe, evet bu benim.

Annem odama girince tutmaya çalıştığım gözyaşlarım ona sarılınca kendini serbest bırakmıştı. Annemde benimle ağlayarak sarılmayı bıraktı ve beni inceledi. Başıma bir öpücük kondurdu.

Burnumu çekerek konuştum. "Söz veriyorum. Sen kraliçe olacaksın." Dedim. Annem tekrar bana sarıldı.

"Uzun bir yol. Üstüne ceket al." Dedi. Kafamı tamam anlamında salladım. Halkın eğlencesi , içkinin kokusu, çocukların neşeli sesleri , insanların konuşmaları odama doluyordu. Güzel bir düğün olacak.

Annem elimden tutarak kapıyı açtı. Sarayın kapısında durduk ve Martin'i gördüm. Biraz Jack'i andırıyordu. Saçları kahverengi ve gözleri siyahtı. Gülümseyerek önümde diz çöktü. Elimi tutarak ayaklandı. Saray kapısı açıldığında halk çığlığı bastı.

Kol kola girerek yürümeye başladık. Etrafa baktım.

Burası benim ülkemdi. Halk benimdi. Bu insanlar beni seviyordu. Kalbimi görebiliyorlardı. Onları ne kadar sevdiğimi de biliyorlardı. Aralarında benim tahta geçmemi isteyen kişiler olduğunu biliyordum. Yani en azından hissediyordum. Şimdi ise buradan gidiyordum, ülkemi tek ediyordum.

Bu insanları yüz üstü bırakıyordum. Aralarında gördüğüm üzgün ifadeler bu hislerimin birer kanıtıydı. İleride üzgün bir çocuk gördüm. Gerçekten üzgündü. Ve vücudu kir kaplıydı. Dudaklarını eğmişti ve beni izliyordu.

Martin'in kolundan çıkarak kız çocuğun yanına gittim. Saçlarını okşayarak elbisemdeki bir kristali kopararak ona verdim.

Herkesin sesi kesilmişti. Saçını tekrar okşayarak onun boyutuna eğildim. "Söz veriyorum geri geliceğim."

Diyerek Martin'in koluna girdim. Halk tekrar bağırmaya başladı. Bir at arabası bizi bekliyordu. Ve yanında da babam bekliyordu.

Babama sımsıkı sarıldım. Yaşlanmıştı. Bedeni artık onu taşıyamıyordu. Bunu görebiliyorduk. Halk Daniel'in tahta çıkmasını bekliyordu. Gözyaşlarımı tutamadım ve ağlamaya başladım.

Babam beni öperek sakinleştirmeye çalıştı.

Babamın yanında Daniel vardı. Ona sarıldığımda eliyle belimi kavradı. Kulağıma "Hoşça kal kardeşim." Dedi. Kardeşimin üstüne basa basa söylemişti.

Yutkunarak "Hoşça kal sahte kral." Dedim bende sahtenin üstüne basarak. Belimi hala bırakmadan bana baktı. Bende ona sinirle baktım.

Belimi bıraktığında Robert'in yanına gittim. Boynuna onu boğarmışcasına sarıldım.

Omzuna yumularak ağlamamayı diledim ama hıçkırıklar beni dinlemeden çıkıyordu. Eli belimi sımsıkı sarmıştı. Robert benim abimdi. Boynuna yumularak orada öylece bekledim.

"Çok iyi birisi olduğunu duydum." Dedi kulağıma. Kafamı tamam anlamında salladım.

"Seni çok seviyorum bunu sakın unutma." Dedim. O da kafasını tamam anlamında salladı. Robert'i bırakarak Jack'e yöneldim.

Bana sıkıca sarıldım. Henüz 13 yaşındaydı. Onunla çok güzel anılarımız olmuştu. Kafasını öperek ona baktım "Asla korkmayacaksın. Anlıyor musun beni!" Dedim. Gülerek kafasını salladı.

Marco ve Peter'a sırasıyla sarıldım. Annem ne ara gelmişti bilmiyorum ama eşyalarım taşınırken gelmişti sanırım.

Anneme de sıkıca sarıldım. Ariel, güzel kraliçe...

Ona sarılırken uzun uzun ağladım. Kulağına ağlamalar eşliğinde "Geri gelicem, ama öylesine bir geliş olmayacak." Dedim. O da bana ağlayan gözlerle baktı.

Annemden sonra Amanda'ya sarıldım. Her ne olursa olsun bana kötülük yapmamıştı. Onu sevmiyordum ama yinede iyi birisiydi.

Arabaya binerek Martin'in gelmesini bekledim. Martin yanıma gelerek gülümsedi. Ona bakmamak için küçük pencerelerden dışarı baktım.

"Burası benim ülkem.. Ve ben hakkım olanı alıcam." Dedim sesli ve sinirli bir şekilde.

Martin elimi tuttu. "Beraber alıcaz." Dedi ve sinsice gülümsedi. Gülüşüne karşılık vererek baktım ona.

Kendini şimdiden kral ilan etmişti. Ne sanıyor bu kendini? İçinde Daniel beslemiş resmen. Lordlar Lord olarak kalır. Seni kral neden yapayım?

Uzun bir yol boyunca konuşmayarak uyudum. Yaklaştığımızı söyleyince aniden uyandım.

Büyük kalabalık coşkusu kulağıma doldu. Hem de çok büyük coşkuydu. El ele tutuşarak indik.

Kaleye kadar yürüdükten sonra askerlerin coşkusu yankılandı. Sahte bir gülümsemeyle etrafa bakındım.

Gerçekten saraya oldukça uzak bir yerdeydi ve ciddi anlamda çok küçüktü.

Kaleye girene kadar insanlara bakmamaya çalıştım. Kaleye girdiğimizde güzel bir sofra hazırlanmıştı. Hatta sofraya bakarken acıktım diyebilirim. Sadece bizim içindi.

Yerlerimize oturarak yemeye başladık . Gözlerimi ne kadar kaçırmaya çalışsamda bana bakmaya ısrar ediyordu.

Onu umursamadan yemeye odaklandım. Evet gerçekten lezzetliydi. Yemekte hiç konuşmamıştık. Odamıza gitmek üzere kalktığımızda içimi bir korku kaplamıştı. Bu gecenin anlamını gayet iyi biliyordum ve istemiyordum.

Şuan ya hırsıma yenik düşüyordum, yada kendi kazdığım çukura düşüyordum. Fakat tek bildiğim bir şey vardı o da burada kazanacağımdı.

Odamıza geçtiğimizde ben yatağa oturdum. Onu izlemeye başladım. Kendisine içki doldururken "Biliyor musun? Daniel sana dokunmamam için para teklif etti." Dediğinde şaşkınlıkla onu dinledim.

Bu konu dikkatimi çekmişti "Kabul ettin mi?" Diyerek cevabını bekledim. İkinci bir bardağa içki doldurarak bana uzattı.

"Böyle bir güzellik için o kadar para yetersizdi." Diyerek ya beni övmüştü yada kendisini.. Elinden içki bardağını alarak daha dikkatli dinledim.

"Ama merak ettiğim bir şey var. Daniel neden böyle bir şey teklif etti?" Diye sordu. Daniel'in günlük rütin işleriydi benimle uğraşmak, Aslında beni ne Robert ne annem ne de babam tanıyordu, beni en iyi tanıyan kişi Daniel'di.

Ama bunların sebebinin bir erkek çocuk doğma olasılığında olacak şeyleri düşünüyordu. Ve buna engel oluyordu aklı sıra. Bu sefer hırsıma yenik düşmeyecektim. Ve Daniel'e düşündüğü şeyleri yaşatmalıydım.


Oylarr :))

NatalieWo Geschichten leben. Entdecke jetzt