♧ 4. Bölüm ♧

221 38 2
                                    

Ne vakit karşımda görsem, öldüreceğimden korkardım, felâketim olurdu ağlardım...

4. Bölüm

Bir hafta evden çıkmadım. Derslere gelmedim, gözlerimle gözlerini değirmedim, cennetimi ve cehennemimi hissedip, başıma gelen bu felaketle, ağlayamadım. Öylece, boş boş etrafa baktım, durdum.

Arada bir tuvalete gittim, geldim, ki o zamanları bile hayal meyal hatırlıyorum, sevgilim.

Sana yapılan bu haksızlığa öylesine kaptırdım ki kendimi, sanki zalim ve acımasız hayatla olan tüm bağlantılarımı kesmeyi borç bildim. Sonra, aynı derslere girdiğimiz ve benim iki üç kere konuştuğum o iri gözlü çocuğun kapımı çalmasıyla başlayan garip bir serüvenin sayesinde toparlanabildim. Yeniden ortaya çıktım, yeniden derslere geldim ve yeniden gözlerimin, seni aramasına izin verdim.

Küçücük bir hareketle, birbirine değecek bakışlarımız için bir kez daha yanıp tutuşan kalbimi, hissettim.

Biten ve senin gelmediğini fark ederek hayıflanıp çıkmak istediğim fakat Kyungsoo'nun sayesinde yapamadığım dersin sonrasında, onunla birlikte öylece bahçede yürürken aniden seni gördüm, sevgilim.

Yanında o herif vardı.

Parmaklarınız sıkıca kenetlenmiş, avuçlarınız birbirinize yaslanmıştı.

İlk önce, küçük ve savsak adımlarım aniden durdu. Ardındansa, o görüntüden yükselen bir nefret içimi kaplayıverdi. Ama...

Ama...

Senle dolu olan zihnim, o görüntüdeki seni fark ettiğinde, tüm nefretim yok oldu. İstesem bile onu geri getiremedim. Kolundan çekip, az önce kurulduğu baş köşeye oturtamadım.

Çünkü sen gülümsüyordun, biriciğim.

Kayıtsızca gülümsüyor ve ona, bu lanet olası üniversite hakkında bir şeyler anlatıyordun, sevgilim.

Öyle güzel anlatıyordun ki, içim titriyordu. Yapraklarım, sesinin yumuşacık rüzgarınla dans ediyordu. Hasta ve susuzluktan kuruyan köklerim, suyla buluşuyordu. Sesin, gün ışığı oluveriyordu. Ve benliğim seni saatlerce bu şekilde dinlemenin ne kadar da güzel olabileceğini düşünüyordu.

Gerçekleşmesi mümkün olmayan inanılmaz derecede güzel hayaller yakama yapışıyordu. Öyle sıkı tutuyorlardı ki beni, sıyrılamıyordum ellerinden. Bir an, hemen kısacık bir an, omzumun arkasından fırlatsam bile, yeniden peşime takılıyorlardı. Kaçamıyordum. Zihnimden atamıyor, engelleyemiyor, yok edemiyor ve kuru toprağın altına gömemiyordum.

Hoş bunu başarabilsem de, mezarları açılan belalı ruhlar gibi bana eskisinden daha beter bir şekilde yapışacaklarını adım gibi biliyordum...

Aniden iğrenç herifin telefonu çaldığında bakışlarımı ona kaydırdım, merak etme sevgilim, küçücük bir andı. Hemen ufacık bir an. İki saniye kadar sanırım. Hani gözlerimizin birbirine değdiği o zamanlar gibi. Hatta, belki, daha da kısa. Emin değilim.

Zaten ahmak herif, devirdiği çirkin gözleri ve aniden asılıveren suratıyla kendisini Baekhyun'un aradığını anlamama neden olmuştu.

Sanırım çok zekiyim, sevgilim.

Hem de çok!

Ah, biraz övündüm, değil mi?

Üçüncü Şahsın Şiiri.Where stories live. Discover now