27.Bölüm

2 1 0
                                    

"Bu arada soruma cevap vermedin?" Dediğinde kaşlarımı çattım. Ne sorusuna cevap vermemiştim ki? "Ne sorusu?" Dedim bu yüzden merakla. Ağzıma ekmeği atıp büyük bir iştahla yemeye devam etmiştim.

"Sen neden geç geldin dün gece? Neredeyse sabah oluyordu." Dediğinde o kadar açtım ki direkt cevap verdim. Sonra ne yaptığımı fark edince yemek boğazımda kalıyordu neredeyse.

"Karakoldaydım ya, sapıkları şikayet ettim." Dedikten sonra Alperen'in ani ve seviye seviye değişen yüz ifadelerini görünce ve sonunda ekmeği yutabilince su içtim hızlıca.

"Ne dedin sen?" Diye sert bir sesle sorunca yutkundum ve bardağı yavaşça bırakıp gerginlikten kuruyan dudaklarımı ıslatıp masadaki yumruk olan elini tuttum hemen.

"Önemli bir şey değil, dövdüm zaten onları. Polis de beni saldı hemen zaten. Ben boşuna yapmadım o kadar sporu. Bak kaslarım bile var!" Diyerek kolumu kaldırıp az olan kaslarımı gösterdim. Yatıştırmaya çalışıyordum ama o aynı ifadeyle elinin üzerindeki elime bakıyordu.

"Ve ben de evde seni bekledim. Sen orada o, o pi- pislik heriflerle kavga edip kendini korumaya çalışırken ben evde oturup senin gelmeni bekledim!" Diye sona doğru bağırıp ayaklandığında telaşla ayağa kalkıp ellerimi kollarına koyup refleksle durdurdum onu. İleri geri gitmeyi bırakıp bana sarıldığında ben de kollarımı beline sarıp öylece bekledim.

Çok sinirliydi, benim kendimi koruyabileceğimi düşünmüyor veya yine de koruma isteği oluyordu. Erkek milleti diyerek boş veriyordum bu kısmı. Bir üstünlük çabaları vardı ve ben şu an sinirli ama sevimli olan bir bebeği sakinleştirmem gerekiyordu.

"İyiyim Alperen. Bak, saçımın teline bile zarar gelmedi. Gerçekten güçlüyüm diyorum sana. Niye inanmıyorsun ki ya sen bana?" Dediğimde daha sıkı sarılmış, başını boynuma gömmüştü. Derin nefesler alıyordu.

"Ne işin vardı ki orada? Gece gece niye evde durmuyorsun? Hem sen zayıflamışsın, niye dikkat etmedin kendine?" Diyerek benden ayrılınca gülümsememi bozmadan yüzüne baktım.

"Seni özlediğim için gittim. Hatırlıyor musun, orada nasıl da güzel zaman geçirmiştik. Kumsalda yani. Kumlara yatıp gökyüzünü izledim. O gece seninle yaptığımız gibi yıldızları izledim. Sapıklar gelmese eve gelmeye niyetim yoktu pek." Diyerek onun tekrar sinirlenen yüzünü görünce hemen devam ettim.

"Sonra karakoldan çıkınca yürüdüm biraz daha. Parka gittim. Kediyi görünce de aldım onu, annesi yoktu. Simsiyah, çok güzeldi ve açtı. Bugün onun ihtiyaçlarını alalım, bir de veterinere uğrayalım." Dediğimde gülüp yerde Alperen'in terliğini ısırıyor, ve minik kollarıyla tutarak ayaklarıyla da itekliyordu.

"Çok tatlı değil mi? Adı ne olsun sence?" Diye sorduğumda sonunda gülümseyen Alperen kediyi alıp tek elinde tutup incelerken bir isim söyledi.

"Gece. Gece olsun bence, rengine de uygun, gözleri de senin aşık olduğun yıldızlı gökyüzü gibi pasparlak, mavi mavi." Dediğinde gülümseyip neşeyle onaylamıştım. Gece, çok güzel bir isimdi bence.

Sonra kahvaltımızı yapıp kalkmış ve hazırlanmıştık. Babamlara haber vermiştim Alperen'in geldiğini ama akşamdan önce gelmelerini evde olmayacağımızı söylemiştim.

Gerçekten olmayacaktık. Önce Gece için gereken işlemleri ve alınacakları halledecektik. Sonra da hediye oyuncak ve abur cubur alıp yetimhaneyi ziyarete gidecektik.

Enes'e Alperen'in gelememe sebebinin yurt dışında olduğunu söylemiştim. Bir ay boyunca bu yalanı uydurmak zorunda kalmıştım ve artık bugün Alperen'le gidip Enes ve arkadaşlarını ziyaret edecektik.

Evdeki diğer eksikleri de not edip evden çıkmıştık. Gece'yi Alperen tutarken ben de arabayı kullanıyordum. Kursunu erteletmiştim bir ay sonrasına. Yani iki gün sonraya yine gelmese yine erteletecektim. Biraz fazla para verince halledilebiliyordu.

Bu yüzden iki gün sonra Alperen ehliyet kursuna başlıyordu ve bunun için çok heyecanlıydı. Yol boyunca sorup duruyordu. Onu çok ama çok özlemiştim. O kadar özlemiştim ki babamlar geç geleceklerdi ve biz eve erken dönecek ve birlikte biraz vakit geçirecektik, bu yüzden şimdiden heyecanlanıyordum.

Sokak KedisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin