11. BÖLÜM

1.8K 90 34
                                    

Pazar sabahı.. Cumartesi günü Doğukan'ın hiçbir mesajına cevap vermemiştim. Yüzlerce kez aramıştı. Bunu her ne kadar yapmak istemesem de yapmalıydım. Sabah kalkar kalkmaz elimi yüzümü yıkadım. Kahvaltı ettim..

Açelya ile kafede laflarken Doğukan'dan yine bir mesaj gelmişti.

Açelya: Of çok komiğime gidiyor. Nasıl çıldırdı koca adam?!

Bende gülerken mesajı üstten okumamla yüzüm düştü.

Doğukan: Seni ordan zorla çıkarmamı istemiyorsan kendin gel yanıma.

Yutkundum. Etrafa bakmaya başladım.

Açelya: Noluyor be?

Bakışlarımı tekrar Açelya'ya çevirmemle telefonu yüzüne tuttum.

Açelya: Deli bu.

Etrafa bakmak için tekrar kafamı çevirdiğimde motoruna yaslanmış bir şekilde duran Doğukan'ı gördüm. Göz göze geldiğimizde telefonu tekrar eline aldı.

Doğukan: 1 dakikan var. Belki de daha kısa. Kolundan tutup getiricem yoksa.

Hay sikeyim.

Beste: Gitsem iyi olacak.

Açelya: Bende burdan Ege'nin yanına geçicem zaten. Görüşürüz.

Doğukan'ın yanına geldiğimde ellerini önünde bağlamış bana bakıyordu.

Beste: Ne var?

Doğukan: Telefonlarıma ve mesajlarıma bakmadın. Sebebi ne?

Beste: Öyle gerekti.

Dedim kafamı çevirerek. Gözlerini belertti. Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırıp kulağıma eğildi.

Doğukan: Bu yaptığın her neyse, bir cezası olucak. Biliyorsun değil mi?

Beste: N-ne gibi?

Motora bindi.

Doğukan: Arkama geç.

Sorgulamadan arkasına geçtim. İlk başta beline sarılmadım. Mesafeli davranmak için gayret gösteriyordum.

Doğukan: Belime sarıl.

Beste: İstemiyorum.

Gaza yüklenmesiyle ellerim belini sıkıca sardı. Şuan sırıttığını tahmin edebiliyordum. Bilmediğim bir yere sürdüğünü farketsem de sesim çıkmıyordu. En son bir evin önünde durduk.

Beste: Burası neresi?

Doğukan: Evim.

Beste: Neden buradayız?

Burda olmak için canımı verebilirdim ama işte.. Şerefsizlik olsun.

Doğukan: Konuşucaklarımız var.

Beste: Ne konuşacaksak başka bir yerde de konuşabilirdik.

Doğukan: Yapacaklarımızı başka bir yerde yapamayız ama..

Sırıtıp ilerledi. Peşinden giderken etrafı inceliyordum. Çok sakin bir caddeydi. Büyük bir evi vardı. Öğretmenler bu kadar kazanıyor muydu be?

Doğukan: Geç.

Belimden tutup içeri yöneltti beni. Evini inceliyordum. Duvarlar dekorlar.. Hepsi koyu tonlardaydı. Tıpkı onun gibi iç ürperticiydi.

Doğukan: Geçsene.

Koltuğa oturdum. Dolaptan şarap çıkardı. Eline iki kadeh bardağı aldı ve masaya koydu. Yanıma oturdu ve bardakları doldurdu. Doldurduğu iki bardaktan birini bana uzattı. Şaraptan bir yudum aldım ve bana diktiği gözlerine baktım.

TesadüfWhere stories live. Discover now