Episode #5

8 2 1
                                    

   Bugün Güzey hocanın dersi vardı. Dün söz verdiğim için bugün gidicektim derse. Yelizle yemeğimizi yedik. Bugüne harika bir kombin hazırlamıştım. Moralim yüksekti. Krem rengi  pileli bir elbise giymiştim. Makyajımı da hallettmiştim. Yemekhanedeyken telefonuma bir mesaj geldi. Hiçte beklemediğim birinden. Emir. Eski günler hatrına yazmışmış. Arada böyle gelip beni yoklayıp gidiyor. Ama bu sefer farklıydı. Bir haftalığına bizim şehre geliyormuş buradaki yurtta kalıcakmış. Neden geldiğini anladım da devamını da tahmin edebiliyorum. Asla tekrar bizden olmayacağını anlamıyordu. Israrla diretiyordu. Hafta sonu gelicekmiş . Yeliz günlük rutini olarak azıcık beni zorbaladıktan sonra okula gittik ilk ders Güzey hocanın dersiydi. Yine aynı heyecan , aynı hareketlilik ile girdi lakin quiz ile. Vallahi bıktım ya. Bu seferki konumuz film review. Bende bir film seçtim ve doldurdum kağıdı. Huyum batsın writing sınavlarında hep en son ben verirdim kağıdı bu yüzden kağıdıma Güzey hoca bakardı en sonda olduğu için bu seferde en uzun yazan benmişim. Kağıdı verdim çıktım kurtuldum derken bugünün Perşembe olduğunu Güzey hoca hatırlattı. Evet , şu yazmamı geliştirmek için odasına gelicektim öyle anlaşmıştık arkamdaydı. Gel benle, dedi. Yine aynı şekilde ben kağıdı doldurdum verdim. Yine yanına oturttu beni. Telefonum da masanın üstündeydi. Sürekli mesaj geliyor Güzey hoca da kafasını uzatıyordu. Ne olucak Emir işte. Rahat bırakmaz o kolay kolay. Yaklaşık otuz tane mesaj atmış. Yetmedi birde iki kere aradı. Güzey hoca da kim bu diye sordu. Ne diyim eski sevgilim buraya gelicekmiş de onu gezdirmem gerekiyor diyemezdim. Bir arkadaşım dedim. Üçüncüye tekrar aradı. Güzey hoca da , yeter aç bakalım ne diyor, dedi. İşte şimdi yandım diye geçirdim aklımdan kim bilir neler diyecek. Ter dökerek açtım telefonu. Bir de demez mi niye açmıyorsun nerdesin sen diye. Tepemin tası attı. Güzey hoca da duyuyordu çünkü. İşim var diye geçiştirmeme rağmen devam etti. Sonra kapattı. Emin misin arkadaşın olduğuna, dedi. Eski sevgilim dedim. Bir şey demedi. Kontrol ettik . Kalktım giderken bana , kendine dikkat et İris, dedi. Çıktım.



   Hoşuma gidiyordu. Her şeyiyle. Onu ben her haliyle kabul ederdim. Bana daha önce hissetmediğim şeyleri hissettiriyordu. Babammış gibi. Düşündüm. Babam beni saymadı. Küçüklüğümden beri bir insan olduğumu kabul etmedi. Hınçlarını benden çıkarttılar. Daha çok küçüktüm dokuz yaşında. Hiç unutamam. O zaman bana tahta bir sandalye ile dayak yediğimi kimse unutturamazdı. Böyle başlamıştık her şeye. ' ya ' kelimesine için bile dayak yemiştim. Bitmiyordu. Bitmek bilmiyordu. Ta ki annem  geçen sene dur artık diyene kadar. Anneme hırslanırdı bende nasibimi alırdım. Annem babamla iletişim kuramayınca o da beni döverdi. Babam eve gelmezdi, annem babaannemlerle başa çıkamazdı. Benim küçük uf kelimem bile bunlara neden olurdu. Tuvaletlere kitlenirdim. Boğulduğum da olmuştu. Ranzadan düşürüldüğüm de. Beni dinlemediler. Asla sormadılar. Bu korkularla yaşadım. Korktuğumda gece altıma kaçırırdım. Ortaokula kadar böyle devam etti. Onun için de şiddet görmüştüm. Akrabalarım tarafından da zorbalanmıştım. Hatta benden dört yaş büyük erkek kuzenim tarafından da. Annem benden özür diledi. Aynı hatayı kardeşinde yapmak istemiyorum dedi geçen sene her şey için özür diledi... Keşke hepsini aktarabilseydim. Her şeyiyle. Şimdi bu yaşıma geldim . Anladım işte. Bana neden böyle hissettirdiğini. Travmalarım yüzünden. Düzgün düşünemiyordum hala. Bu bir hastalık. Benim için. Doğru değil. Keşke geçmişi değiştirebilseydik. Babam bana sarılmaya çalıştığında olmuyor. Asla sarılamıyorum ona. Affetmeye çalıştım. Ama hep bir mesafe. Her şeyi batıyor. Ama babamı sevmek istiyordum. Sevemiyordum. Onun yakınına yaklaşamıyorum. Onu affetmek istiyorum. Ama yapamıyorum. Keşke diyorum hala bunlar yaşanmasaydı. Kardeşim ürkek büyüdü. Korkardı. Benim başıma gelenleri dolapta saklanarak izlerdi. Beni öldürmeye çalıştığı gün, hıçkırarak bağırarak ağlamıştı. Hırsını alamayınca bıçağı kapıya saplamıştı. Böyle olmayacak diyip tabancayı getirdiğini duyunca sesler kesilmişti. Üniversite şehrinden aile evine gittiğimde kapıya bakınca hep o bıçak izine bakıyorum. Ne yaparsak yapalım kapanmadı orası. Bende de öyle. Hala açıktı orası. Hiç kimse kapatamadı orayı. Ya da koltukta ki kanı. Çözümü koltuğu çöpe atarak buldular. Bende ki rengi hiç gitmedi ama. Reflekslerim benden hiç gitmedi ama. Karanlığın getirdiği felaket korkusu benden hiç gitmedi ama. Benden sadece yıllar ve çocukluk masumiyetim gitti. Giden gitti. Kalan kaldı bu kadar işte. Gerçeği görmeliyiz başka çare yok.

    Onu her şeyiyle kabul etmeye hazırdım. Onu asla reddetmeyecektim. Sevgi istiyordum. Nefret istemiyordum. Nefret sadece bitirir insanı. Beni bitirdi. Sizi bitirmesine izin vermeyin. Hafta sonu oldu. Otogardan aldım Emiri. Amma boş konuştu bir bilseniz. Resmen beni kopyalamış. Onu güzelce gezdirdim yurda da bıraktım. Yorulmadım sadece çok konuştuğu için başım ağrıdı. Akşam alti sularında bir takip isteği geldi. Güzey hocadan. Kabul ettim. Mesut ediyordu. Pazartesi günü ders çıkışı fakültenin önünde Emir'i görünce şaşırdım. Kantinden bir kahve aldık . Onu Furkan ve Yeliz 'le tanıştırdım. Yeliz onu hiç sevmedi. Şahsen bende sevmiyorum da neyse. Onunla beraber toplanma merkezinde otobüse binip merkeze indik. Yeliz sürekli Emir'i tersledi. Emir' de Yeliz'i tersledi. Hiç şaşırmadığım bir şey oldu Güzey hocayla karşılaştık. Asalak Emir birden elini omzuma attı. Bende kolunu omzumdan hemen attım. Güzey hocada Emiri baştan aşağı süzdü. İçimden, hocam süzmeyin valla süzülecek bir şeyi yok , dedim. Emir'e aşırı sinir olduğunu iliklerime kadar hissettim. Gezdikten sonra Emir'le Yeliz'i yanımdan yurda yolladım. Tek başıma gezmek istiyordum. Aslında Güzey hocayla. Çünkü Güzey hoca bana mesaj atmıştı. Emir' i yollama planı yapmıştık. Zor oldu ama başardık . O gelene kadar bende takıcıya girmiştim. Asla küpe ile bileklik reyonundan kolay kolay ayrılmazdım. Hocada arkamdaymış. Hiç farketmemiştim . Yarım saattir orda bekliyormuş. Bir ses gelince farkettim.  "Çok kararsızsın , sanki şu sağ elindeki yıldızlı küpe daha güzel." Sonunda karar vermiştim. Hayır o karar vermişti. Onu alıp çıktım. Beraber bir yere oturduk, sohbet ettik. Benim aksine o zift gibi kahve seviyordu. Ben o kadar da tercih etmezdim. Hava hoştu ta ki Emir'i sorana dek.

   Bende gelişi güzel her şeyi anlattım. Gerildiğininde farkındaydım. Birden pat diye " O evine döndüğünde onu engelle dedi. " Tabii ki dediğini yapıcaktım gayette haklıydı. Olmayan bir şeyi oldurmaya çalışmak çok saçma. Arkadaşta kalamıyorsa yapacak pek bir şey yok. Daha sonra garip bir cümle kurdu. " Onun sana temas etmesine izin verme. " İkimizde derin bir sessizliğe gömüldük. Artık gözler konuşuyordu. Sıra onlardaydı. Beni anladığını düşünüyordum. Bende onu. Sakallarını inceledim. Sık değildi. Sonra ise cildini. Beraber kalktık bu sefer tüm hesabı ona ödememeyi öğrettim. Büyük bir başarı elde etmiş bir şekilde sevindim. Yürüyüş yolunda bira yürüdük. Yürürken ellerimiz birbirine bir kere değdi. Kafamı onun olmadığı tarafa doğru çevirdim. Yüzüme sıcak bastığını hissettim. Nefesim kesildi. Yürürken konuşmadık, bir banka oturduk. Ağaçları ve gökyüzünü inceledik. Aklımdan geçenleri bir okusa. O daha çok beni izliyordu. Bana doğru dönüktü. Güzel bakan güzel görür. Aklıma birden bu geldi. Kendimi çok çirkin hissettiğimi biliyorsunuzudur. Ama onun yanındayken bunu düşünmüyordum. Beni sevdiğini biliyordum. İnanıyordum.

~~~~~~~~~~~~~~~®~~~~~~~~~~~~~~~~

Bu bölümü yazarken İris için çok ağladım.

  

My English InstructorWhere stories live. Discover now